Siyaset
Giriş Tarihi : 21-02-2017 09:30   Güncelleme : 21-02-2017 09:30

Otoriteleşmeye Karşı 15 Temmuz Teminatı

Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ni hedef alan şer odakları, “otoriterleşme” yalanlarıyla halkının kafasını karıştırmaya çalışıyor. Ancak Türkiye’deki demokratik gelenek, seçim özgürlüğü, köklü siyasal partiler böyle bir riskin olmadığını ortaya koyuyor.

Otoriteleşmeye Karşı 15 Temmuz Teminatı

Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin diktatörlük ya da otoriterleşme getireceği yönündeki iddiaları, Türkiye’de çok partili yıllara geçildikten sonra oluşan “kökleşmiş siyasal parti”ler ve “muhalefetten iktidara geçme geleneği” çürütüyor. Türkiye’de seçimler yolu ile iktidarı değiştirme geleneğinin, otoriterleşme yönündeki iddialara en güzel cevap olacağına işaret ediliyor. Tek parti yönetimlerinin güdümündeki yönetimlerin oluşturduğu diktatörlük rejimleriyle Türkiye›nin kıyaslanamayacak farkları, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin detaylarıyla kıyaslanarak yapılan çalışmada ortaya kondu. Çalışmanın ortaya koyduğu verilere göre diktatörlüğü Türkiye›ye yakıştırmanın önündeki engeller şöyle:

SERBEST SEÇİM: Serbest seçimlerin yapıldığı ülkelerdeki oturmuş demokratik gelenek, diktatörleşmeye karşı en büyük engel olarak öne çıkıyor. Belli dönemlerde yapılan serbest seçimlerde halkın iradesiyle belirlenen iktidarlar, diktatörlükle yönetilen ülkelerle kıyaslanamaz. Diktatörlükle yönetilen ülkelerde halkın serbestçe katıldığı seçimlerde barışçı yoldan iktidar değişimi söz konusu olamaz.

SEÇİM SİSTEMİ: Türkiye’de, seçimler yolu ile iktidarı değiştirme geleneği ayırt edici bir nitelik. Türkiye 1950 yılında çok partili bir demokrasiye seçimler yolu ile geçebilmiş benzersiz bir örnek. Vesayetçi güçlerin baskısına rağmen birçok kez millet seçimler yolu ile demokratik sürecin önünü açtı. Ara rejimlerden sonra gerçekleştirilen 1961,  1983 ve 2002 seçimleri bu açıdan dikkat çekici örnekler. Türkiye iyi işleyen bir seçim yönetimi sistemine sahiptir.

KÖKLEŞMİŞ SİYASAL EĞİLİM:  Demokrasinin ikinci önemli şartını oluşturan çoğulculuk, Türkiye’de kökleşmiş farklı siyasal eğilimler ve bunları temsil eden siyasi partiler ile kendini gösteriyor. Muhalefet geleneği, muhalefetten iktidara geçme, yani iktidar değişimi Türk demokrasisinin yabancı olduğu şeyler değil. Türkiye bu anlamda Sovyet ülkelere yönelik olarak geliştirilen modellerden hiç birine uymaz ve bu kavramlarla nitelendirilemez.

DIŞA AÇIK KONOMİ: Türkiye dünyaya açık, farklı sektörlerde rekabet edebilen ve dış yatırımcıya cazip gelen bir ekonomik yapıya sahip. Böyle bir ekonomide diktatörlüğe zemin oluşturacak bir yapı olamaz.  Böyle bir yapıda, Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne geçmenin diktatörlük getireceğini söylemek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Sistem çoğulcu bir demokrasi modeli ve getirdiği mekanizmalar ile zaten kişisel bir diktatörlüğün oluşmasını frenleyen unsurları barındırıyor.

EN FAZLA 2 DÖNEM SEÇİLEBİLECEK

Bir kişinin en fazla iki dönem, toplamda ise on yıl Cumhurbaşkanlığı yapacak oluşu bir sınırlama. Bir lider ne kadar güçlü olursa olsun, on yıl süre ile bu göreve seçilebilecek. Seçime dayalı olarak iktidara gelme hakkının bu şekilde kısıtlandığı hiçbir demokratik işleyiş diktatörlüğe dönüşmez.

ÖZGÜVENSİZLİK MESELESİ: Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nin diktatörlük getireceği iddiası, bir özgüvensizlik meselesidir. Diktatörlük gelecek iddiası ise seçkinci yönetimden ve bürokratik vesayetten yana olanların demokratik değerlere olan bağlılığın zayıflığının ifadesi olarak öne çıkıyor.

DEMOKRASİ BİLİNCİ

1960, 1980 askeri darbelerinden sonra vesayet kurumlarının işaret ettiği parti veya şahsiyetlerin hiç biri seçilemedi. Halk, demokrasinin sekteye uğradığı dönemlerde en güçlü kitle partilerine oy verdi. Türk halkındaki demokrasi bilinci kendini en son 15 Temmuz darbe girişimine karşı gösterdiği kararlı tutumuyla ispatladı. Böylesi bir bilince sahip bir milletin, bir şahsın tahakkümünü kabul etmesi düşünülemez bile.

KUVVETLER AYRILIĞI

Lider değişimine anayasal olarak imkan tanıyan böyle bir sistemde seçmen inisiyatifi güçlenecek, parti sistemleri daha demokratik hale gelecek. Kuvvetler ayrılığı ilkesine dayalı, görev süresine sınır getirilmiş, cezai sorumluluğu bulunan cumhurbaşkanın diktatör olacağı iddia edilemez. Ayrıca yasama ve yargının da yürütmeye karşı sahip olacağı dengeleyici ve denetleyici yetkileri de diktatörlük iddialarını anlamsızlaştıran bir başka unsuru oluşturuyor.

Star

adminadmin