Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 18-06-2013 12:35   Güncelleme : 18-06-2013 12:35

ÖZYURDUNDA GARİP OLANLAR

ÖZYURDUNDA GARİP OLANLAR BATI TRAKYA TÜRKLERİ   Yurtdışına çıkmayan kişi için ülke dışındaki her yer farklı, değişik, bilinemez boyuttadır

ÖZYURDUNDA GARİP OLANLAR
ÖZYURDUNDA GARİP OLANLAR
BATI TRAKYA TÜRKLERİ
 
Yurtdışına çıkmayan kişi için ülke dışındaki her yer farklı, değişik, bilinemez boyuttadır. İlk hayal kırıklığını veya yaşamın gerçekliğini sınırdan ilk geçtiğinizde yaşarsınız. Ülkenin sınırlarının bitip yeni bir ülkeye geçtiğinizde bitki örtüsü başta olmak üzere pek çok şeyin değişmediğini fark edersiniz. Birisi ile konuşana, yazılı bir belge veya tabelaya rastlayana kadar farklılık hissedilemez.
 
Farklılığı görmeye başlayınca da artık yeni diyarlarda olduğunuzu anlarsınız. Batı Trakya Türklerine arıcılık eğitimi vermek amacıyla gidişimde bu duyguyu yine yaşadım. Ancak Türklerin yaşadığı İskeçe ve Gümülcine’ye ulaştığımızda bizi farklı bir ülkeden ziyade karmaşık bir yapının beklediğini gördüm. O güne kadar kitaplarda okuduğumuz ve bilgi olmaktan öte bizim için değeri olmayan azınlık, Lozan, Batı Trakya gibi pek çok kavram anlam ve gerçeklik kazanmaya başladı. Meğer bu kavramlar üzerine bir dünya kurulmuş ve halen yaşanıyor. Öz yurdunda garip, hatta parya olanların dünyası.
 
Bizi Batı Trakya’ya götürmek için Keşan’dan alan arkadaşlar oldukça sıcak ve içtendi. Türkiye’den gitmenin verdiği heyecan ve farklı dünya göreceğiz merakı ile seyahat ettik. Yolda bugüne kadar merak ettiğimiz soruları sorduk, bilgi edindik. Yol boyunca yeşil alanlardan geçtik. Arıcılar için mükemmel güzellikteydiler. Batı Trakya'da ilk aşamada dikkat çeken olgu gerek İslamiyet gerekse Hıristiyanlığın günlük yaşamda oldukça etkin olmasıydı. Her yerleşim biriminde cami ve kiliseler öne çıkmaktaydılar. Ayrıca ölümlü trafik kazalarında hayatını kaybedenlerin anısına yol kenarlarında yapılmış küçük kilise maketleri dikkat çekiyordu.
 
İlk uğrak yerimiz. Gümülcine Türk Gençler Birliği oldu. Bu ortam beni epey şaşırttı. İçeride Türkiye’yi anlatan Atatürk resimleri ve Türk bayrağı vardı. Sonradan anladık ki Batı Trakya Türkleri Lozan Antlaşması ile kendilerine verilen hakları kullanarak çeşitli dernek ve birlik çalışmaları yapmakta idiler. Orada bir müddet dinlendikten sonra İskeçe’ye geçtik. İskeçe küçük bir şehir olmakla birlikte Türkler yoğun olarak yaşamaktadırlar. Türklerin en önemli örgütsel yapısı İskeçe Türk Birliği idi. Tüm eğitim çalışmamızı Birlik binasında yaptık. İskeçe’deki Türklerden Ramazan Duban ve İsmet Osmanoğlu çalışmamız boyunca bize yardımcı oldular. Mümtaz bu iki şahsiyetin Batı Trakya’ya olan katkısının oldukça fazla olduğuna inanıyorum. Ayrıca İskeçe Türk Birliği Başkanı Av. Ahmet Kurt ve Yardımcısı Fizyoterapist Ahmet Çıtak önemli bir görevi özveri ve başarıyla yürütmektedirler.
 
İskeçe sonrası geçtiğimiz Gümülcine ise İskeçe’ye göre oldukça büyük bir kent. Burada da Türkler Gümülcine Türk Gençler Birliği adında bir yapı kurmuşlardır. Sosyal etkinlikler bu birlikler çevresinde verilmektedir. Birlik Başkanı Koray Hasan, genç, dinamik ve oldukça sosyal bir yapıya sahipti. Etkinlik anlamında Gümülcine’de daha fazla çalışma yapılmaktadır. Gittiğimiz akşam Mevlit Kandiline rastlaması münasebeti ile Işıklar Köyünde düzenlenen Mevlit Törenine katıldık. Cami çevresinde kurulan masalarda yemek ikramı sonrasında akşam namazı peşinden mevlit okundu. Çevre köylerden pek çok kişi oraya katılım sağladı. Türkiye’den ortak arkadaşlığımız olan kişilerle karşılaşmamız ne kadar katılım olduğunu ve onların da Türkiye ile ne kadar ilgili olduklarını göstermekte idi.
 
Mevlide bizi götüren Kurcalı köyünden Av. Hüseyin Hacı Mehmet, eğitimini Türkiye’de yapmış, ülkemizden güler yüzlü ve hanımefendi bir bayanla evlidir. Evinde babası ile karşılaşıp hoşbeş ederken selamlama faslı oldukça ilginç geldi. Peşinden annesi de aynı selamlamayı yapınca orasının geleneğinin bu olduğunu öğrendim. Her ne kadar şimdi terk edilmiş olsa da orada tanışılan kişiye nasıl olduğu sorulduktan sonra anne, baba, eş ve çocuklarının hatırı da sorulmaktadır. Hüseyin Bey'in ağırbaşlı, olgun ve beyefendi tavrı unutulmazlar listesinde yerini almasını sağlamıştır. Gümülcine'de bizlere rehberlik yapan ve bir an olsun yalnız bırakmayan Halil Kahya ve Hüseyin Kara, her yüzyıla vahşet damgası vuran Avrupa topraklarında onca uygulamaya rağmen Türk misafirperverliğinin hala yok edilemediğinin canlı tanıkları idi. Varlıkları ve yardımları ile bizleri evimizden de fazla rahatlatan örnek Batı Trakyalı soydaşlarımızdı.
 
Son Cuma günü Gümülcine’nin Kozlukebir Belde Camiinde Cuma namazını kıldık. Her şeyin bizdeki gibi olması bu sefer de bizi şaşırttı. İçimizde her aşamada farklılık göreceğiz beklentisi bu şaşırmanın temelini oluşturuyordu. Kozlukebir Türk ağırlıklı olduğu için seçim yoluyla belediye başkanı olan İbrahim Şerif’i makamında ziyaret ettik. Alçakgönüllü ve kuşatıcı olması münasebetiyle sevilen bir insan olduğu görülüyordu.
 
Gümülcine’ye gidip de Çukur Kahve’ye uğramadan olmazmış. Gerçekten de haklıydılar. Türk çayına olan özlemimizi orada giderdik. Müdavimleri Türk olan bu kahvede çay içip sohbet etme şansımızı sonuna kadar kullandık. Birinci Tavla Meydan Savaşında yenilmiş olmam bile beni fazlası ile memnun etti. Rodop Rüzgarı adında bir dergi çıkararak ülkemize dahi dağıtımını gerçekleştirerek Türklerin kanunlardan doğan haklarının savunuculuğunu yapan İbrahim Baltalı beni şaşırtan kişilerdendi. Gümülcine'de hem arıcılık faaliyetlerinde bulunan hem de Radyo City sahibi olan Halit Halil İbram ise oldukça faal bir insan. Yapmış olduğumuz eğitimlere ait radyo kayıtlarını yayımlaması Bölge arıcılarına oldukça faydalı olmuştur. Yapmış olduğum eğitim çalışmasının ise yayına verilme şansının düşük olması ise tamamen sunum tekniklerimin farklılığından kaynaklanmıştır! Yeni Cami arkasında faaliyette bulunan Marangoz Hüseyin Tuncay'ın arıcılık konusundaki şahsi çalışmalarına dayalı kovan örneği ise ana arı yetiştiriciliği yapmak isteyen ve en az arı kaybıyla kaliteli ana arı üretmek isteyenlere faydalı olabilecek bir üründür.
 
Gümülcine'nin ortasında bulunan Yeni Cami en güzel camidir. Çevresinde bulunan mezarlar ile tipik bir Osmanlı eseri. Hemen yanındaki Müftülük binasında Yunan hükümetince ataması yapılan Müftü görev yapmakta idi. Müftünün odasının giriş kapısında "Dikkat, Müslüman Kadınlar İslami Örtüsüz Şer'i Mahkemeye Giremez" yazısı oldukça fazla dikkat çekiciydi. Müslümanlarca seçilen müftü ise hoşsohbet, sevecen ve bir İslam âlimine yakışacak düzeyde alçak gönüllüydü. Konsolosumuz ve Ziraat Bankası temsilcilerimiz ise ülkemizden uzakta bizleri yalnız bırakmayan mümtaz şahsiyetlerdendiler. İsmini anamadığım daha pek çok insan bize ülkemizi aratmadılar. Hele Çukur Kahve yanında kiraz satışı yapan ve yiyemeyeceğimiz kadar kirazı bize zorla veren Hacıyı unutmak mümkün değil.
Soğuk yapılan kahveyi içmeyen ve Kavala kurabiyesini yemeyen ise Batı Trakya'ya gittim diyemez. Her ikisi de tadılmaya değer lezzetlerden. Biz de öyle yaptık. Kısacası biz Batı Trakya'yı ve insanlarını çok sevdik. Bu nedenle ülkemiz insanının her ne gerekçe ile olursa olsun kendinden bir parça olarak yaban ellerde bulunan bu insanlarımıza ulaşmak, tanışmak ve konuşmak için bir çabasının olması gerektiğine inandık. Onlar, bir zamanlar fetihten fethe koşan şanlı Türk akıncılarının bizlere emanetidir. Bizler de bu emanete sahiplenmek ve gerektiğinde korumak için elimizden geleni yapmalıyız. Dünyanın dört yanında zulme uğrayan kardeşlerimize ulaşmak için yapacağımız çabalar yanında daha az bir emekle bu kardeşlerimizin de yanında olduğumuzu hissettirmek, Müslüman Türk asrının başlayacağına olan inancımızın temel taşlarından biri olacaktır.
adminadmin