Genel
Giriş Tarihi : 05-10-2019 10:05   Güncelleme : 05-10-2019 10:05

Peygamberimizin hayvanlara merhameti!

Her bir peygamberin "alâmet-i fârika"sı yani onu diğerlerinden ayıran bir özelliği vardır.

Peygamberimizin hayvanlara merhameti!

Hz. İbrahim, "Halîlullah"; Hz. Musa "Kelîmullah"dır sözgelimi…

Son Nebi'nin pek çok ismi yanında Onun "Habîbullah" oluşu çok özel bir anlam ifade eder.

Zira Habîb kelimesi hem "en çok sevilen"; hem de "en çok seven" anlamlarına gelmektedir. Dolayısıyla Habîbullah, "Allah'ı en çok seven" ve "Allah tarafından en çok sevilen" demektir. Böylece biz Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimizin, Allah'ı da, O'nun yarattığı tüm mahlûkatı da çok sevdiğini söyleyebiliriz.

Zira kaynaklar hep bu engin sevginin, şefkatin ve merhametin örnekleriyle doludur…

ASR-I SAADET'TE GERÇEKLEŞTİRİLEN İNKILAP

Çok farklı alanlarda önemli inkılaplar yapan Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz, hayvan hakları ve hayvanlara muamele konusunda da toplumunda önemli bir değişimin yaşanmasını sağlamıştı.

Çoğu cahiliye döneminden kalan; hayvanları dövüştürmek, işkence ve eziyet etmek, yüzünü dağlamak gibi davranışları yasaklamış, onları canlı nişan hedefi haline getirenleri ise sert bir biçimde uyarmıştır.

Yine, develer üzerinde uzun uzun şiir okuma yarışmaları yapılmasına karşı çıkmış, "Allah, bu hayvanları sizin hizmetinize yalnız güçlükle gidebileceğiniz yerlere rahatça ulaşabilesiniz diye tahsis etti. Yeryüzünü de sizin için yarattı. Bu sebeple diğer ihtiyaçlarınızı yeryüzünde giderin…" diyerek gereksiz yere hayvanlara eziyet vermeyi uygun görmemiştir.

Sözgelimi, bir seyahat esnasında sahâbîler yavrularıyla birlikte bir kaya kuşuna rastlamışlardı. İçlerinden biri gidip bu sevimli yavruları yuvasından aldı. Bunun üzerine dişi kuş hemen onların etrafında çırpınarak uçmaya başladı. Durumu fark eden Efendimiz:

"Kim yavrularını alarak bu hayvancağıza eziyet etti? Hemen onları yuvasına geri koysun!.." diyerek ilgili kişiyi uyardı.

Rahmet Peygamberi, bu yanlış davranışa izin vermemiş ve bir anne kuşun bu şekilde rencide edilmesinden rahatsız olmuştu.

ZEVK İÇİN AVLANANLARA UYARISI

Zevk için avlanıp sonra hayvanı bir kenara atmayı "haram" olarak nitelendiren Şefkat Peygamberi'nin şu uyarısı ne kadar anlamlıdır!..:

"Haksız yere bir serçeyi veya daha küçük bir hayvanı öldüren insandan Allah bunun hesabını mutlaka soracaktır."

Mânevî torunu sayılan Üsâme b. Zeyd'e yaptığı tavsiyede de aynı hassasiyeti görmekteyiz:

"Üsâme! Senin sorumluluğunda olan hayvanlar konusunda aman dikkatli ol! Yoksa kıyamet gününde onlar tarafından Allah'a şikâyet edilirsin…"

Şefkat Peygamberi Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimize bazen cennet ve cehennemden manzaralar gösteriliyor, O da bunları ashâbıyla paylaşıyordu. Yine böyle zamanlardan biriydi. Yüce Resûl (sav) kendisine cehennemin gösterildiğini ifade ederek şöyle devam etti sözlerine:

"Bir kedinin, bir kadını sürekli tırmaladığını gördüm. Sebebini sorunca bana denildi ki, o kadın bu kediyi bir odaya hapsetti ve açlıktan ölünceye kadar salıvermedi. Ona yiyecek vermediği gibi, yiyecek bulmasına da izin vermedi. Bu sebeple cehennemlik oldu ve burada azap görüyor…"

Böylesi bir kötülüğe karşılık cehennemde ceza çekildiğini ifade ederken, hayvanlara gösterilecek şefkatin, yapılacak iyiliğin Allah katında karşılıksız kalmayacağını da ifade ediyordu Resûl-i Kibriyâ (sav) Efendimiz... Bir defasında,

"Ey Allah'ın Resûlü!... Hayvanlara yapılan iyilikler için bize bir sevap var mıdır?" diye sorulunca, şöyle cevap verdi Şefkat Peygamberi:

"Herhangi bir canlıya gösterdiğiniz alâka ve yaptığınız iyilik için mutlaka size sevap ve mükâfat vardır…"

İÇİRDİĞİ SUDAN DOLAYI CENNETLİK OLAN KİŞİ

Hadis kaynaklarının birçoğunda Allah'ın rahmetinin genişliğinden, merhametinin yüceliğinden bahsedilen bölümlerde, yaratılmışlara gösterilen şefkatin, insana Allah'ın affı ve rızası olarak geri döneceğinden söz edilir. Hemen hepsinde yer alan ve Sevgili Peygamberimizin eşsiz güzellikteki anlatımıyla hafızalarımızda yer eden bir hadiseyi burada paylaşmak istiyorum sizlerle… Şefkat Peygamberi (sav) Efendimiz şöyle anlatıyor:

"Seyahat etmekte olan bir kişi, çok susayınca bir kuyuya rastgeldi ve kuyuya inerek susuzluğunu giderdi. Yukarı çıkınca susuzluktan dolayı diliyle toprağı yalayan bir köpek gördü ve "bu köpek de benim gibi susamış" diyerek tekrar kuyuya indi, ayakkabısına su doldurarak yukarı çıktı ve suyu köpeğe içirdi. Allah Teâlâ, bu davranışından dolayı o kulundan razı oldu ve onu cennetlik kıldı."

Hayvanlara şefkatle muamele konusunda Sevgili Peygamberimiz öylesine hassastır ki, sırf onlara acı vermeleri ihtimaline karşı, hayvan sağan kimselerin tırnaklarına özenle dikkat etmelerini ve mutlaka tırnaklarını muntazaman kesmelerini emretmişti… Öte yandan yavrusunun da yeterince beslenebilmesi için hayvanın sütünün tamamen sağılmaması hususunda uyarılarda bulunmuş ve bir defasında keçisini sağmakta olan bir adama rastlayınca,

"Aman, yavrusu için de süt bırak" diye tembihlemişti…

SAHİBİNDEN ŞİKÂYET EDEN DEVE…

Şefkat Peygamberi (sav) Efendimiz, günlerden birinde bir bahçeden geçerken, inleyen ve gözlerinden yaş döken bir deve gördü. Peygamberimize doğru yönelen deve yanına sokularak sanki ona bir şeyler söyler gibiydi… Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimiz onun başını okşadı ve bir çocuk gibi onu teskin etmeye çalıştı… Sonra devenin sahibine dönerek şöyle dedi:

"Bu hayvana yaptığın muameleden dolayı Allah'tan korkmaz mısın? Bak senden şikâyet ediyor. Onu aç bırakıyor ve haddinden fazla yoruyormuşsun…"

Bir başka gün rast geldiği bir deveyi, açlıktan karnı sırtına yapışmış bir halde görünce dayanamamış ve şu uyarıda bulunmuştu:

"Bu dilsiz hayvanların haklarını verme hususunda Allah'tan korkun…"

Anlaşılan o ki, insanlar içinde hayvanların haklarına karşı duyarlı olmak her zaman her kişinin kârı değil. Günümüzde de gördüğümüz acı gerçekler, yaşanan hayatta bu hassasiyete sahip olan kişilerin ancak "er kişiler" olduğu yönünde… Sözgelimi insanlar, herhangi bir olumsuz gelişme karşısında etrafında mevcut olan şeylere laf söyleme ve hatta lânet etme za'fiyetine düşmekteler çoğu zaman… Özellikle Anadolu'nun kırsal kesimlerinde zaman zaman lânet okunur, acımasızca dövülür bu dilsiz varlıklar… Halbuki şimdi aktaracağımız bir hadise ile onlara lânet okuma hakkımızın olmadığını ve bu davranışımızın, Peygamberimiz tarafından kesinlikle kabul edilemeyeceğini ortaya koymaktadır.

HAYVANLARA LANET OKUNMAZ!..

Bir seyahat esnasında, Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz, huysuzluğunu bahane ederek devesine lânet okuyan bir kadının söylediklerini işitti. Bunun üzerine derhal kadının deveden inmesini, eşyalarının da indirilmesini ve devenin de bir daha insanların hizmetinde kullanılmamak üzere salıverilmesini emretti…

Böylece Yüce Resûl, hem o kadına hem de sonradan gelecek ümmetine çok önemli bir ders vermiş oluyordu. Kanaatimizce bu dersten alacağımız mesajı şudur:

Allah Teâla tarafından insanların hizmetine tahsis edilen bu dilsiz varlıklar, bizim dilimizden çıkacak sorumsuzca ifadelerin muhatabı olamazlar! Onlar, bizim hizmetimize tahsis edilen görevlilerdir; ve onlara karşı saygısızlık, bu görevle onları görevlendiren Zât-ı Zü'l-Celâl'e karşı saygısızlık etmek demektir…

Mehmet Emin AY

İSLÂM'IN HADİSLERLE SÜSLEDİĞİ HAYVAN SEVGİSİ

İslamiyet’in son derece önem verdiği, batılıların dahi hayran kaldığı hayvan sevgisi konusunda birçok hadis mevcut.

İslâm toplumlarının Hz. Muhammed’in hayvan sevgisi konusundaki davranışlarını örnek alması gerekirken, vicdansızlık nasıl oluyor da yeniden sahneye çıkıyordu…

Türklerin eskiden beri hayvanlara büyük değer verdiği bilinir.

Kartal, geyik ve kurt gibi hayvanlar Türk Boylarının simgesi olmuştur. Atalarımız, ölen atlar için mezar taşları ve kitabeler yaptırmışlardır.

Kaya resimleri ve kilimlerde hayvan figürleri çoğunluktadır. Edebiyatta, türkülerde vb. hayvan sevgisi hissedilir derecede vurgulanmıştır.

Bu sevgi, Osmanlı döneminde de devam etmiştir. Hayvan sevmek dinin de bir gereğidir. İslâm dininde bütün mahlûkata şefkatle muamele yapılması emir olunur. Hayvanlara zulmün cezası ağırdır. Çünkü hayvanların Allah'tan başka koruyucusu yoktur. Hayvanlar riayet edilmesi gereken haklara sahiptir.

Vicdan ve ahlak sahibi her bireyin insan sevgisini kazanabilmesi için öncelikle hayvan sevgisi yetilerinin gelişmesi gerekiyor. Hayvana değer vermeyen bir ümmet, insan ve tabiat sevgisinden de yoksun olacaktır. İşte bu minvalde Hz. Muhammed'in hayvanların korunmasını, onlara eziyet edilmemesini, temizlik ve bakımlarının yapılmasını, yaratılışlarına uygun işlerde kullanılmasını, fazla yük yüklenmemesini ve avlanılmamasını tavsiye ettiği hadisler yaşamımızın tek gerçek kaynağı olmalı ve her Müslüman toplum, hayvanları ve onların refahını koruma yükümlülüğünü kendine görev edinmelidir.

EMPATİ VE HAYVANLARLA İLETİŞİM

İletişim sadece insanların birbirleriyle yaptıkları konuşmaları kapsamaz bütün canlılar arasında çeşitli şekillerde gerçekleşebilir. Empati kurabilmek iletişimi kolaylaştıran ve yoğunlaştıran en önemli becerilerden biridir ve kullanıldıkça gelişir. Duygudaşlık kurabilen canlıların iletişimi daha sağlıklı ve güçlü bir şekilde gerçekleşir. Hayvanların maruz kaldığı fiziksel, duygusal ve cinsel istismarlara karşı mücadelenin sadece "hayvan hakkı" penceresinden yürütülmesi yetersiz kalır. Ebeveyn, öğretmen ve toplumun geniş kesimlerinin, bu tür davranışlarla karşılaştıklarında neler yapacakları konusunda aydınlatılmaları gerekiyor.

 OSMANLI'DA HAYAT KURTARMANIN MÜKÂFATI

BATILILARI DAHİ ŞAŞIRTAN HAYVAN SEVGİSİ

Türkler tarih boyunca hayvanlarla iç içe yaşayan ve onlara tarih sürecinde oldukça önemli ayrıcalıklar tanıyan, onlara değer veren bir millet olmuştur. Türkiye'de hayvanseverleri bir araya getiren ilk resmi dernek İstanbul'da 1912 yılında "Himaye-i Hayvanat Cemiyeti" adı ile kurulur. Öyle ki bir zamanlar Osmanlıda hayvanlar ile ilgili yapılan bazı hususlar batılıları dahi şaşırtmıştır:

- Hayvan ve ağaçlar yararına oluşturulan vakıflar,

- Kediler için yapılmış binalar,

- Hayvanların beslenmesi için tahsis edilmiş uşaklar,

- Hayvanların beslenmesi için bırakılan miraslar (Örneğin sadece

Beyazıt Vakfiyesinde kuşların beslenmesi için yılda 30 altın ayrılmıştı),

- Kedilerin beslenme saatlerinde zengin ve kibar Osmanlıların kedileri her gün düzenli olarak kebaplarla beslemeleri,

- Kasap ve lokantaların önünde sıraya girmiş hayvanlar,

- Sokak hayvanları için düzenlenen şiş kebap günleri,

- Hacı Baba mertebesine yükseltilmiş leyleklere sanki kutsalmış gibi yapılan muameleler,

- Sonbaharda geri dönemeyen ve bakıma ihtiyaç duyan leylekler için bakım merkezleri,

- Dünyada örneğine rastlanmayan Bursa'daki Leylek (Gurabahane-i Laklakan), Dolmabahçe'deki kuş ve Üsküdar'daki kedi hastaneleri, Cami ve mezarlıklardaki suluklar, kuş evleri, hatta mimari açıdan eşi ve benzeri bulunmayan kuş köşkleri,

- Her hafta kurulan pazarlarda varlıklı ailelerin kafesteki kuşları satın alıp özgür bırakma geleneği,

- Sokakta doğurmuş bir hayvan gördüklerinde hemen oracığa bir kulübe yaptırmak için yarışan insanlar,

- Yük hayvanlarına fazla yük yükleme tarzındaki merhametsiz uygulamalara karşı çıkartılan fetvalar, bu hayvanlara aşırı yükten dolayı ıstırap çektiren insanlara aynı yükü taşıtarak ceza verilmesi vb.

(Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 1, Sayı 1, 2014, Empati ve Hayvanlarla İletişim)

TEMEL KAYNAKLARINI DİN VE FELSEFE OLUŞTURDU

İnsanlık tarihi boyunca, hayvanların ahlaksal statüsüne yönelik düşüncelerin temel kaynaklarını din ve felsefe oluşturdu. Din, hayatta insanları ilgilendiren çeşitli hususlar ve problemlere karşı bir takım tutum ve davranışlar ihtiva etti, toplumu "düzenlemek" ve "yapılandırmak" amacını kendine görev edindi.

Hayvanlar hakkında Tevrat, Zebur ve İncil'de, hayvanların canlı birer varlık olarak haklarının bulunduğu yolunda (az sayıda da olsa) hükümler bulunur.

Yüz on dört sûreden oluşan Kur'an içerisindeki yedi sûrenin hayvan adı taşıyarak hayvanları konu edinmesi de İslâm dininde hayvanlara verilen önem ve onlara karşı gösterilen merhametin bir göstergesi olmuştur.

HADİSLERDE HAYVANLARI KORUMA

"Merhamet edenlere Rahman da merhamet eder. Yeryüzünde bulunan şeylere karşı merhametli olunuz ki, semadakiler de size merhamet etsin."

Hz. Muhammed (s.a.v) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır:

"Kim bir kuşu boş yere öldürürse, o kuş, avazını Arş'ın etrafını sararcasına yükseltip kıyamet gününde mahşere gelerek şöyle der:

"Ey Rabbim! Beni öldürene sor niçin boş yere beni öldürdü?"

Hz. Muhammed, Miraç hadisesini anlatırken şöyle bir olaydan söz eder:

"Ben miraca çıktığımda bana cehennem gösterildi. Baktım ki içinde bir kadın azap görüyor. Sebebini sordum. Bana şöyle denildi: O bir kediyi hapsetmiştir; Ona ne bir şeyler yedirmiş ne de ona su içirmiştir. Ölünceye kadar haşerat türünden şeyleri yemesine dahi müsaade etmemiştir. Bu nedenle bu kadın cehennemde azap görmektedir."

 KÖPEKLERİN AHI

Üsame İbn-i Zeyd'in rivayetine göre, Hz. Muhammed:

"Ey Üsame, acıkan ciğer sahibi her hayvan hususunda dikkatli olun, kıyamet günü Allah'a şikâyet edilirsin" buyurdu.

İbn Ömer'in rivayet ettiğine göre:

"Nebi hayvanlara işkence yapanlara lanet etti."

Abdurrahman b. Osman'dan gelen rivayete göre:

"Bir tabip gelerek Resûlallah'a ilaç yapımında kurbağanın kullanılmasını sordu.

Resûlallah adamı kurbağayı öldürmekten nehyetti (yasakladı)."

Cabir'den rivayet edildiğine göre, Hz. Muhammed şöyle buyurmuştur:

"Şüphesiz ki, İbrahim Mekke'yi haram kılmıştır. Ben de Medine'nin iki taşlığı arasını haram kıldım. Onun ağacı kesilmez; avı da avlanmaz."

Hz. Muhammed Taif şehri için de aynı yasağı geçerli kılmıştır.

Taif'ten gelen heyetle yaptığı sözleşmeye şöyle bir madde koydurmuştur:

"Onların vadileri bütün itibariyle haramdır. Ve burada bulunan yabani ağaçlar ile av hayvanlarına karşı her çeşit tecavüz, gasp, hırsızlık ve fena muamele Allah adına yasaklanmış bulunmaktadır."

"ATEŞLE AZAP VERMEK SADECE ATEŞİN RABBİNE HASTIR"

İbn Abbas, Hz. Muhammed'den şöyle rivayet etmiştir: "Kim av peşinde koşarsa heva ve hevesinin peşinden koşmuş olur, gafil olur" buyurdu.

Abdurrahman İbnu Abdullah, babası Abdullah'tan rivayet ettiğine göre, O şöyle demiştir:

"Biz bir seferde Resûlallah ile beraber idik. Resûlallah bir ara bir ihtiyacı için yanımızdan ayrıldı. O sırada "humara" denen bir kuş gördük, iki tane de yavrusu vardı. Kuş kaçtı, yavrularını aldık.

Kuşcağız etrafımıza yaklaşıp çırpınmaya, kanatlarını çırpıp havada inip çıkmaya başladı.

Resûlallah gelince: Kim bu zavallının yavrusunu alıp onu ızdıraba attı?

Yavrusunu geri verin! diye emretti.

Bir ara, ateşe verdiğimiz bir karınca yuvası gördü.

Kim yaktı bunu? diye sordu.

Biz! Dedik.

Ateşle azap vermek sadece ateşin Rabbine hastır, buyurdu."

Hayvan yavrularının hayatlarının korunmasıyla ilgili Cabir şu hadiseyi rivayet etmiştir:

"Resûlallah bana geldi. Ben de ona bir keçi kesmeye karar verdim. O arada keçi melemeye başladı. Allah Resûlü onun melemesini duydu ve:

Ey Cabir! Henüz süt emen bir yavruyu kesme" buyurdu.

Ben de: "Ya Nebiyyellah, bu kendi başına otlayabilen yetişkin bir yavrudur. Ben onu hem yaş hurmayla hem de olgun taze hurmayla besledim, öyle ki semizleşti dedim."

Abdullah İbni Amr'dan naklen: "Resûllullah bir keçiyi sağmakta olan bir adama uğramıştı, ona:

Ey kişi, sağınca yavrusu için de süt bırak, dedi."

"Sağ iken hayvandan koparılan şey meyte hükmündedir (haramdır)."

Kütüb-i Sitte, s.59

Ensardan bir kadın esir edilmişti.

Esir düştüğü halk, bir akşam evlerinin önünde develerini dinlendiriyordu.

Kadın bağlı olduğu ipten çözülerek develerden birine bindi ve kaçtı.

Halk, kadının kaçtığını anlayınca, onu aramaya koyuldu, fakat bulamadılar.

Kadın, kendisine kurtulma nasip olursa, deveyi Allah için kurban edeceğini söyledi.

Kurtulan kadının bu sözünü duyan Hz. Muhammed: "Sübhanellah! Hayvancağıza ne kötü mükâfat vermiş. Allah onu bunun üzerinde kurtarıyor, o tutup bunu kesmeye kalkıyor, öyle mi? Olacak şey değil"! buyurdu ve kadının kurtulmasına vesile olan bu devenin kurban edilmesine engel oldu.

Hz. Muhammed, bir gün bir keçiyi hedef alarak ok atmakta olan bir kalabalığa rastladı. Bu eylemlerinden son derece rahatsız olan Hz. Muhammed "Hayvanlara eziyet vermeyin" buyurarak bu hareketi yasakladı.

Hz. Muhammed yağmur duasında, "Allah'ım! Kullarını ve hayvanlarını sula. Rahmetini neşret ve ölü beldeni ihyâ et" buyurmuştur.

BİR YUDUM SUYUN MAĞFİRETİ

"Öyleyse bu, dili olmayan hayvanlara bindiğiniz zaman bunlara konaklama yerlerinde mola verin. Eğer geçtiğiniz arazi çoraksa, oradan hayvanın iliğini kurutmadan çıkın. Gece yürüyüşünü tercih edin. Zira geceleyin arz, gündüzleyin dürülmeyecek şekilde dürülür. Yol üzerine (geceleyin) konaklamaktan kaçının. Çünkü o, hayvanların yolu, yılanların sığınağıdır."

Ebu'd-Derdâ'nın rivayetine göre: Hz. Muhammed fazla yükten dolayı kalkamayan bir deve görünce "Allah bu dilsizler (develer) hakkında hayırlı olmanızı tavsiye etmektedir, onlara güçleri ölçüsünde yük vurun" buyurdu.

OSMANLI'DA HAYVAN SEVGİSİNİN BİR MESLEĞE TEZAHÜRÜ: MANCACILIK

Ebu Hureyre'nin Hz. Muhammed'ten rivayet ettiğine göre: "Günahkâr bir kadın, sıcak bir günde, bir kuyunun etrafında dönen bir köpek gördü, susuzluktan dilini çıkarmış soluyordu. Kadıncağız ayakkabısını çıkararak (onunla su çekip köpeği suladı). Bu sebeple kadın mağfiret olundu."

Ebu Hureyre'nin Hz. Muhammed'ten rivayet ettiğine göre, Hz. Muhammed buyurdular ki: "Bir adam yolda, yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: "Bu köpek de benim gibi susamış" deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile doldurup ağzıyla tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından memnun kaldı ve günahlarını affetti". Resûlallah'ın yanındakilerden bazıları: "Ey Allah'ın Resûlü! Yani bize hayvanlar (yaptığımız iyilikler) için de ücret (sevap) mi var?" dediler. Aleyhissalatu vesselam:"Evet! Her "yaş ciğer" (sahibi) için bir ücret vardır."

Hz. Muhammed: "Bir sefer sırasında bir ceylanın güneşin hareketine karşı bir ağacın gölgesine çekilerek uyumakta olduğunu fark eder. Resûllullah hayvancağızın kimse tarafından rahatsız edilmemesini emreder ve emre uyulur."

Abdullah İbni Cafer'in rivayetine göre, Hz. Muhammed bir gün ensardan birinin bahçesine girdi, orda bir deve vardı. Deve, Resûllullahı görünce bir takım sesler çıkardı ve gözlerinden yaşlar aktı. Resûllullah hayvana yaklaşarak başını ve boynunu hörgücüne kadar elleriyle okşadı. Hayvan sakinleşti. Resûllullah:

"Bunun sahibi kim?" diye sordu.

Ensar'dan bir genç gelerek: "Deve benimdir ey Allah'ın Resûlü" dedi. Resûllullah

"Bunu sana mülk kılan Allah'tan bir deve hakkında korkmuyor musun? Hayvan, onu aç bırakıp üstelik de yorduğun için senden şikâyetçi" der.

fikriyat

 

adminadmin