Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 26-11-2012 14:26   Güncelleme : 26-11-2012 14:26

Polisiye senaryoların vazgeçilemez finali;

Polisiye senaryoların vazgeçilemez finali; Katil yine uşak çıktı!Gazetelere yansıyan ‘Samsun’da Medya Operasyonu’ haberlerini takip ettiniz yakından

Polisiye senaryoların vazgeçilemez finali;
Polisiye senaryoların vazgeçilemez finali; Katil yine uşak çıktı!Gazetelere yansıyan ‘Samsun’da Medya Operasyonu’ haberlerini takip ettiniz yakından..Bilmeyen, duymayan kalmadı..Operasyon şu,  ev ve işyerlerinde yapılan aramanın ardından gazeteci 10 kişinin bir gün KOM’da ifadelerine başvurulması ve ardından savcılık tarafından serbest bırakılması.. 6 ya da 8 ay öncesinden telefon dinlemeleri ve şikayet dilekçeleriyle gelişen takip sonucunda iş nasıl olduysa bize kadar uzandı.. KOM’da alınan ifadelerimizi savcının karşısında da onayladıktan sonra serbest bırakıldık.. Bu olayda birkaç tane soru işareti var.. Zamanla hepsi bir bir ortaya çıkacak.. En önemlisi ise şikayet edenlerin kim olduklarına yönelik.. Printer isimli gazeteci müsvettesi sitesinde şikayeti bizzat kendisinin ve birlikte Necdet Uzun’un yaptığını söylüyor.. Bakın ne yazmış sitesinde: “Ama muhtemelen korkudan ikisi de ismini gizlemiş… Ortada ciddi bir mesele var yani… Savcılığa bizzat şikâyet edenler de var… Şikâyet edenlerden biri benim mesela… Bizim Allahtan başka kimseden korkumuz yok… Bir diğer şikâyetçi de gazeteci Necdet Uzun… Anlayacağınız, meydan boş değil…  Mesleğin onuruna sahip çıkmak lazım… En azından bunu hatırlatmış olduk…” Mesleğin onuruna sahip çıkmak ne diline ne de kalemine yakışıyor… Mesleğin onuruna sahip çıkmak denilen şey ona kadar düştüyse, böyle mesleğin onurunda nasıl söz edilir o da ayrı.. Mesleğin onuruna sahip çıkmak, adı geçen meslek gazetecilikse şikayet dilekçelerine, takma ve uyduruk lakaplarla Cumhurbaşkanlığı’na ve Valiliğe e- posta yollamak ise ucunun nereye ve kime kadar uzanacağını düşünmeden… Böyle mesleğe böyle gazeteci.. Alın tepe tepe kullanın.. Mesleğin onuruna sahip çıkmak ne demekse yeni bir ‘eylem’daha eklenmiş buna.. O da şikayet dilekçeleri.. İsimsiz ve uydurma lakaplarla.. Menderes Perişan ve Sedat Çelik… Gazetecilik, araştırma, fikir takibi, dosyalama, haber peşinde koşma, duyumları netleştirerek metinleştirme, doğrulattırma… Kısaca beşenbirka olmak gibi zor ve zahmetli bir uğraş olmaktan sayelerinde kurtuluyor.. Kıskandığım için yazıyorum; biz yapamıyoruz çünkü, git isimsiz bir şikayet dilekçesi ver ve olanları seyret.. Bu kadar… O nedenle bu memlekette gasteci olmaktan kolay ne var.. Bir de kendilerinden başkasını da mesleğe yakıştıramıyorlar.. Ağzı bozuk salyalı olmayan, çiftetelli bilmeyen, dansözlükten anlamayan, ihbarcı olmayanları gasteci saymıyorlar.. Kişilik haklarına bir saldırı olursa mahkemeye verirsin, isimsiz ihbar mektupları ne anlama geliyor.. Ergenekon davalarındaki gibi ‘gizli tanık’ tripleri ne oluyor… Mesleğin onuruna sahip çıkmak adına çıkıp bir de ‘Ben ihbar ettim’ diyorsun.. Sen nasıl bir kumaşsın bir türlü çözemedim.. Anlayan varsa anlatsın.. Artık printer’e söyleyecek sözümüz kalmadı.. Onu koruyup kollayan ve yine itiraf ettiği gibi, birilerine ve bir şeylere sövmesi için ‘maaşa bağlayanlar’da  nasıl bir ahlak anlayışı var ona bakmak lazım.. Gazeteciler Cemiyeti var Samsun’da, yapılan operasyon ile birlikte evlerinden işyerlerinde toplanan 10 gazetecinin savcılık oluruyla serbest bırakılmasından sonra da olsa bir açıklama yapmayan, olayı kınamayan, hadi kınamasın, sonuçta konu gazetecilerin cemiyetini de ilgilendiriyor.. Ağzını açıp da bir kelime etmeyen cemiyet başka ne iş yapar onu da merak etmiyor değilim.. Diyeceksiniz ki, medet umduğun yere bak! Değil, adam bu meselede bir adım atmıyorsa hangi adımının samimiyetine inanacağız… Son olarak bizzat gelerek ve telefonla arayarak mesaj çekerek geçmiş olsun dileklerini ileten bütün dost ve arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum..
adminadmin