Kültür
Giriş Tarihi : 04-08-2019 12:00   Güncelleme : 04-08-2019 12:04

Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu: “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” Meselesinin Üzerine Gidilmelidir

“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” projeleri etrafındaki tartışmalar devam ediyor. Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu, bu hususla ilgili BARAN’a değerlendirmelerde bulundu. Prof. Dr. Sofuoğlu şöyle konuştu;

Prof. Dr. Ebubekir Sofuoğlu: “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” Meselesinin Üzerine Gidilmelidir

Proje Kendini Nasıl Tanımlıyor?

“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği”ni aslında kelimenin tam tersi istikamette, yanlış bir şekilde tanımlamaktadırlar. Bu kasıtlı bir tanımlamadır. Güya “kadın-erkek fırsat eşitliği” şeklinde değerlendirilmektedir. “Toplumun kadın ve erkeğe biçtiği roller” diye muallakta kalan bir tanımlama yapmaktadırlar. Bu tanımlamadan kasıt şudur; “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği”, Allah’ın kadın ve erkek olarak yarattığı insanın biyolojik cinsiyetliliğin zıddıdır. “Toplumsal cinsiyet” diye bir şey olamaz. İnsanlar cinsiyetleriyle doğarlar. Doğuştan cinsiyeti bozuk, tedaviye muhtaç olanlar vardır; onlara şifa diliyorum. Ancak daha sonradan operasyonla cinsiyet değiştirme sürecini normalleştiren “toplumsal cinsiyet” projesi kabul edilebilir bir şey değildir. İfade şu; “biyolojik cinsiyetleriyle doğan kişiler aslında çok da büyük farklılıklar üzerinde doğmuş olmazlar”mış... Bunlara göre bu kişiler “toplumun istediği şekilde hayatlarını sürdürürler”miş... Bu yüzden “toplumsal cinsiyet” diyorlar. Mesela, “bir çocuk doğduğunda ona kız veya erkek ismi takılması”, “çocuğun cinsiyet tercihine müdahale”ymiş. Böyle bir şey olmaması gerekiyormuş. Çocuk, cinsiyetine kendisi daha sonra karar vermesi gerekiyormuş. Buradaki cinsiyet tercihine müdahale aileden başlarmış. Aile, toplumun en küçük parçası. Buna karar veren aile, kızsa kız elbisesi, erkekse erkek elbisesi. Her iki cinsiyette çocuklara daha sorulmadan buna ailesi karar verirmiş. Mesela bir kız çocuğu sokakta bir büyük tarafından görülüp de ona, “yavrum sen ne güzel bir kızsın” veya “aslan oğlum” dediğinde aslında o çocuğun cinsiyetine müdahale edilmiş olurmuş. Dolayısıyla “cinsiyet” bu şekilde belirlenmiş oluyormuş...

“Toplumun Cinsiyeti Dayattığı İddia Ediliyor”

Burada, “aslında toplum çocuğa müdahale etmese, “toplumsal cinsiyet” belirlemese, kız doğmuşsa ileride erkek olmaya, erkek doğmuşsa kız olmaya karar verebilirmiş... Toplum bu “çocuğun tercihine müdahale ettiğinden” dolayı, “toplumsal cinsiyet” tanımlaması ileri sürülüyor. “Toplumun istediği cinsiyet bu” deniliyor. Burada asıl kastedilen, “değiştirilebilir” olmasıdır. Ancak bu “kadın-erkek eşitliği” zannediliyor. Oysa Aile Bakanlığı’nın bülteninde söz konusu tanımlama “birbirinden çok da farklı olmayan cinsiyetlerle...” şeklindeki ifadeyle destekleniyor, bu da “doğal” kabul ediliyor. Ne demek çok da farklı değil. Fiziki olarak, biyolojik olarak, psikolojik olarak farklı. Bir de deniliyor ki, “daha çocukların isimlendirilirken erkeklere ‘Mert’, kızlara “Nazlı” gibi isimler takarak onların cinsiyetini dikkate almamış oluruz” deniliyor. Yani kişilere şu söyleniyor; “Aslında sizin cinsiyetiniz kendiliğinden, tabiî olarak oluşmuş bir cinsiyet değil, kendi kararınıza bağlı oluşmuş değil, toplumun size dayattığı toplumsal cinsiyettir...”

“KADEM Açıklayamıyor”

Mesela KADEM, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” ifadesi yerine “Adaleti” tabirini kullanarak işin içinden sıyrıldığını sanıyor. Yahu bir yerde “PKK’nın adaleti” başlığı atsam, bu başlık altında PKK’nın adaletsizliğini anlatsam, bu başlığı atmama kamuoyu izin verir mi? Bu durumda “toplumsal cinsiyet” zihniyetini meşrulaştırmış olmuyor musunuz? Deniliyor ki, “biz bunu böyle algılamıyoruz...” O sizin kararınıza bağlı bir durum değil. Yani elimdeki telefon ama ben bunu bulaşık makinesi olarak algılıyorum diyebilir misiniz? Bunun bir mânâsı var. Sonra deniliyor ki, “biz buna karşılık bir kavram geliştiremedik.” Geliştiremediyseniz, mânâsı muallakta bir kavramı kullanmak zorunda mısınız?

Sayın Cumhurbaşkanı da bu projeyi sahiplenmiyor çünkü lehinde hiçbir açıklama yapmadı. Sanırım bunun zamanı bekleniyor. Bu meselenin üzerine gitmek lazım. Koç’un bülteninde toplumsal cinsiyet ile biyolojik cinsiyet yan yana yer alıyor ve mukayesesi yapılıyor. Bakın sahiplenenler nasıl değerlendiriyor; bu görülmelidir.

Baran Dergisi 655. Sayı

adminadmin