Güncel
Giriş Tarihi : 06-03-2017 12:14   Güncelleme : 06-03-2017 12:14

Referandum neden küresel çetenin hedefinde!

Ülkemiz iki yüz yıldır Yeni Dünya Düzeni kurma iddiasındaki küresel çetenin, sapkın ezoterik merkezlerin “ tek devletli, tek dilli ve tek yeni dünya dinli” projenin merkezinde ve hedefinde olan bir ülkedir.

Referandum neden küresel çetenin hedefinde!

Tek dünya imparatorluğunu kurmak isteyen güçlerin şeytani planlarını görmezden gelerek mücadele edemeyiz. Kadim tarihimizle, ilim, irfan, kültür birikimimizle temas kurmadan da nasıl mücadele edileceğini bilemeyiz. Paraya tapan Yahudiler ile Britanyalıların evliliğinden doğan ABD'nin insan soyuna yaraşır olgunlukta ürettiği bir kültürü ve tarihi olmamıştır. Geçmişi katliam, taciz, tecavüz, işgal, sömürü, gasp ve felaket olan bir ülkenin tarihi mi olur? O yüzdendir ki ABD'yi kuran küresel çete, Anadolu'nun bin yıllık tarihine ve değerlerine gözünü dikmiştir/dikmektedir.

Venedik, Antwerp, Genova, Amsterdam, Londra sonrasında New York şimdi de Berlin gibi merkezlerde çöreklenen, belirli bir coğrafyası, milliyeti olmayan küresel çetenin her geçen gün insanlığı uçurumun kenarına doğru ittiği gerçeğini iyi tahlil etmek durumundayız. Bu sapkın topluluk küreselleşme adı altında bütün insanlığı tek bir biçimde giyinmeye, yemeye, yaşamaya ve düşünmeye zorluyor. Prof. Ellen Meiksins Wood'un ifadesiyle “milli farklılıklara aldırmaksızın işleyen belli genel hareket kanunlarına sahip bir sistemden, mekanizmadan” bahsediyoruz. Öyle ki bu düzenek; milli ve yerli duyguları ortadan kaldıran, milletlerin topraklarıyla, kültürleriyle olan bağlarını kopartan, mensubiyet duygularını körelten, hayatı düz mekanik bir çizgiden ibaret sayan, Orwell çiftliğinin hayvanları gibi tasarlayan, markaya tapan, geçmişini söven, özünü gömen, kendine yabancı, uyuşturulmuş bir insan topluluğunun peşindedir.

Kabala formatlı Yahudilik ve Hristiyanlığı İslam'a monte ederek Muhammed'siz bir din ile de İslam coğrafyasının kimyasını, birliğini ve dirliğini bozmak isteyen bu devasa çarkın tehdidi altındayız.

Siz sanıyor musunuz ki Türkiye'de sadece terör örgütleriyle mücadele ediyoruz? Siz sanıyor musunuz ki Türkiye'de sadece Hürriyet ve benzer yayın organlarına attırılan manşetlerle boğuşuyoruz? Siz sanıyor musunuz ki ülkemizde başlı başına sadece FETÖ adlı küresel sistemin kurmalı saatiyle mücadele ediyoruz? Siz sanıyor musunuz ki bir avuç hainin kirli ittifaklar kurarak tertipledikleri tezgâhlarla mücadele ediyoruz? Bakınız bizler bin yıldır bu topraklarda devam eden -tarihin bu evresinde de- Erdoğan'la yeniden başlayan hakkı batıla karşı muzaffer kılma mücadelesi veriyoruz. Eşref-i mahlûkat olan insanı değersizleştiren onu küresel finans çarkının işleyen bir cıvatası konumuna getiren küresel mafya düzenine karşı mücadele ediyoruz. İlahı para, kıblesi moda, peygamberi marka olan bir düzene karşı insan olma mücadelesi veriyoruz.

Sözde Turan'ı kurtarmak için girilen savaşta küresel çetenin bir taraftan altını oyduğu Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'nin yıkılmasıyla birlikte gerçekte İsrail devletinin temellerinin atılmasıyla sonuçlanan büyük ihanetle mücadele ediyoruz. Osmanlı'yı Almanların safında yer almaya zorlayan Alman ekolünün bugüne dek gelen uzantılarıyla mücadele ediyoruz. Almanların Yunus Nazi diyecek kadar Alman'a sadık, uşak ruhlu ihanet şebekesinin bugünkü kırıntılarıyla mücadele ediyoruz. Sadece Aydın Doğan ile değil 19 Aralık 1886'da Abdülhamid Han için attığı manşetleri bugün Recep Tayyip Erdoğan için atan New York Times ve bugün 30'un üzerinde ülkede 150'den fazla gazete-dergiye sahip olan ve tek hedefinin “İsrail'in çıkarlarını korumak olan” Axel Springer grubunun ve ortağının yayın organlarıyla mücadele ediyoruz. İnsan iradesini teslim almak suretiyle tek dünya devleti kurma yolunda İslam coğrafyasında kan ve gözyaşı akıtan, Müslümanların çocuklarını acımadan kıyımdan geçiren sapkın küreselcilerle mücadele ediyoruz.

Bu yüzdendir ki aman dikkat diyoruz. Türkiye'yi büyütemezsek eğer küçültecekler! 16 Nisan bu yönüyle mücadelemizde elimizi güçlendirecek tarihi bir fırsat olarak durmaktadır. Herkesin “ben ne yapabilirim” diyeceği ender günlerden geçiyoruz. Bu mücadele aynı zamanda insanlık tarihinin ürettiği tüm mirası yok ederek dünyayı her geçen gün felakete doğru sürüklemek isteyen küresel çeteye karşı yürüttüğümüz bir mücadeledir. Peki, o halde nedir bu durgunluk? Nedir bu heyecansızlık? Ak Parti teşkilatlarının şevkle en çok çalışacakları böylesi önemli bir kavşakta neden yaprak kımıldamıyor? Bir avuç insanın dışında kimsenin bu meseleyi, bu mücadeleyi dert ettiği yok! Vakit yaklaştıkça bilhassa Almanya'nın ülkemize yönelik başlattığı operasyon neden kimseyi rahatsız etmiyor. Almanya'nın bir taraftan kendi sokaklarında PKK terör örgütüne diğer taraftan da ülkemizdeki vakıflarına hayır kampanyası yaptırması neden rahatsızlık vermez? Cumhurbaşkanımızın ajan dediği bir teröriste aktivist diyenler hangi akla hizmet ediyor. Salih Tuna ve Turgay Güler'in eleştirileri neden haşerat olarak karşılık buluyor?

Velhasılıkelam içimizde AK Partili görünümlü, omurgasız, gizli iktidar gücü devşiren, dava kisvesi altında tek gayesi çıkar, makam mevki olan, Erdoğan'ın başını çektiği bu kutlu yolda onu yalnız bırakan, arkadan hançerleyen, uşak ruhlu ezik insanlardan artık arınmak, temizlenmek mecburiyetindeyiz. 16 Nisan'da neye oy vereceğini bilen, bunun için çalışan, aklıselim, ahlak vicdan erdem sahibi her kesimden kaliteli insanlara büyük ihtiyaç var. Safları sıklaştırmalıyız…

Ufuk Coşkun – MİLAT GAZETESİ

adminadmin