Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 16-01-2018 09:21   Güncelleme : 16-01-2018 09:21

Rusya’nın Üçüncü Parçalanışı

Yeni bir çağa giriyoruz. Daha önce olduğu gibi yine Müslümanların dünyaya hâkim olduğu bu çağ artık çok yaklaştı. Her konuda İslam’ın güzelliklerinin ortaya konulacağı bu dönemde sulh, sükûnet, barış ve esenlik ortaya çıkacaktır. İslam’ın kelime manası bütün dünyaya hakim olacaktır.

Rusya’nın Üçüncü Parçalanışı

Peki, hadislerde yer alan ve kıyametten önce İslam’ın bütün güzelliklerinin yaşandığı bu dönem nasıl olacak. Kahraman ecdadımızın kendisinden kat kat güçlü orduları dize getirdiği kılıç yolu ile mi?

Hayır, bu dönem İslam’ın güzel ahlakının yaşanması ile olacak. Kılıç kınına girecek maddi ve manevi terakki ile kıtalar grup grup İslam’a koşacaktır. Bunun delilleri çoktur. Yeri geldikçe çeşitli makaleler ile buna yer veriyorum. Bu sefer Rusya ile alakalı bilgiler ışığında bu konuyu biraz daha açalım.

Dünyanın en büyük İslam toplumu olan Endonezya’ya silahlı güçler ile girilmemiş İslam’ın güzel ahlakını yaşayan tacirler vasıtası ile bu beldeler Müslüman olmuştur. Dürüstlük, temizlik, teknolojiyi kullanma ve güzel ahlak; bölge insanını dağa taşa tapmaktan alıkoyarak tevhid dini olan İslam’ seçmesinde en önemli unsurlardan olmuştur.

Yine aynı şekilde ticaretin gelişmesi ve İslam kardeşliğinin sıcak yüzü Rusya’nın arayışta olan insanlarını cezb etmektedir. Tolstoy’dan ali Polosin’e kadar Rusların en değerli düşünürleri, Müslüman olmakta ve komünizmin açmış olduğu dehşetli dinsizlik felaketine karşı İslam’ı tek kurtuluş yolu olarak görmektedirler.

Bediüzzaman bu konuyu şu şekilde dile getirmektedir: “İki dehşetli harb-i umumînin neticesinde beşerde hasıl olan bir intibah-ı kavî ve beşerin tam uyanması cihetiyle, kat’iyyen dinsiz bir millet yaşamaz. Rus da dinsiz kalamaz, geri dönüp Hristiyan da olamaz. Olsa olsa küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikata dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna’ eden Kur’an ile bir musalaha veya tâbi’ olabilir. O vakit dörtyüz milyon ehl-i Kur’ana kılınç çekemez”. (Emirdağ-2 – 72)

Bediüzzaman’ın öngörüleri insanları hayrette bırakacak şekilde bir bir çıkmıştır. Çünkü Kuran ve hadisler ışığında kainatta cereyan eden olaylara bakmakta, derin ilmi ile ayet ve hadislerin ardında yatan sırları araştırmaktadır. Onun ilmi kesbi yani çalışılarak elde edilen emekten ziyade; vehbidir. Yani Allah vergisi ve lütfudur. Bakın Rusya ile ilgili olarak Tiflis’te bir Rus polisi ile geçen mülakatı ve iddiaları büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir. 1911Yılında İstanbul’dan Van’a dönerken Batum ve Tiflis yolunu kullanmış burada Rus polisine “Rusya üç karanlığını yaşayacak” demişti. 
“Tiflis’te, Şeyh San’an Tepesine çıkar. Dikkatle etrafı temaşa ederken yanına bir Rus polisi gelir ve sorar:
“Niye böyle dikkat ediyorsun?”
Bediüzzaman der: “Medresemin plânını yapıyorum.”
O der: “Nerelisin?”
Bediüzzaman: “Bitlisliyim.”
Rus polisi: “Bu Tiflis’dir!”
Bediüzzaman: “Bitlis, Tiflis, birbirinin kardeşidir.”
Rus polisi: “Ne demek?”
Bediüzzaman: “Asya’da, âlem-i İslam’da üç nur, birbiri arkasından inkişafa başlıyor. Sizde birbiri üstünde üç zulmet (karanlık) inkişafa başlayacaktır. Şu perde-i müstebidane yırtılacak, takallüs edecek. Ben de gelip burada medresemi yapacağım.”
Evet, Bediüzzaman’ın söyledikleri bir bir meydana geliyor. Üç karanlıktan ikisi oldu. Çarlık Rusyası ve Sovyet Rusya parçalandı ve perişan oldu. Şimdi sıra Rusya Cumhuriyetine geldi. Malumunuz 1. Karanlık; Çarlık Rusyasının Bolşevikler tarafından yıkılması ile oldu. Rus halkının malı, namusu ve herşeyi payimal olmuştu.

2. Karanlık ise 1990’da Sovyet Rusyasınin çökmesi ile meydana geldi. Nitekim Sovyet Rusya onlarca parçaya bölündü ekonomisi çöktü. Bolşevik devriminden pek de farklı olmayan bir felaket dönemini yaşadılar. Ve şimdi ise 3. karanlık vakti geldi.

Putin Rusyası adeta gözü kapalı bir şekilde uçuruma yuvarlanıyor. Zaten etnik olarak azınlığa düşmeye başlayan Rus halkına hiçbir yararı olmayan ve Ukrayna ile ilişkilere darbe vuran Kırım’ın işgali sonun başlangıcı olarak görülmelidir.

Rusya Federasyonu denen şeyin içyüzü yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır. ABD ile birlikte kendisini dünya kabadayısı sanan bir ülkelerin cebri, kibri, havası, gururu dünyanın gözleri önünde zirü zeber olacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan“One Minute” olayı ile, dünyanın dört bir yanındaki mazlumlara uzattığı yardım eli ile, son olarak da mültecilere ev sahipliği yapmak suretiyle İslâm âleminde ve dünyada kazanmış olduğu itibara daha fazla ilâveler getirmiştir. Kudüs konusunda ABD’yi bütün dünyanın gözü önünde önce BM Güvenlik Konseyinde daha sonra da BM Genel Kurulunda rezil ve perişan etmiştir. Evet, yüzyıllarca dünyaya adalet dağıtmış bir milletin hücrelerindeki kahramanlık genleri yeniden uyanmaktadır. Türkiye karşısında ABD ve Rusya devamlı surette geri adım atmak zorunda kalmaktadır.

Sonun başlangıcı ise şöyledir: Rusya için asıl büyük sürpriz ise federasyona bağlı ülkelerden beklenmelidir. Bütün dünyanın gördüğü manzara, Rusya Federasyonunun zulüm ve ceberutu altındaki ülkelerden de elbette gayet net olarak görülüyor. Cebren beslemek zorunda bırakıldıkları bir ordunun tehdidiyle federasyona bağlı tutulan bu ülkeler, herhalde kıyamete kadar bu devlet görünümlü zorba kabileye mahkûm kalacak değillerdir. Rusya’nın bir taraftan Suriye batağına saplanmıştır.

Rus Federasyonu denen bir efsanenin de bitiş sürecini izah ederken bunu çok uzak bir ihtimal olarak görmeyelim. Böyle şeyler önce tasavvur edilir, sonra telâffuz edilir, sonra da bir şekilde gerçekleşiverir. Bugünkü Rusya Federasyonundan çok daha büyük bir güç olan Sovyetler Birliğinin âkıbeti de böyle olmamış mıydı?

Bahriye mektebinde iken Hukuk derslerimize zamanın Anayasa Profesörlerinden Orhan Aldıkaçtı giriyordu. Kendisinin komünizm ile ilgili oldukça ağır sözlerinden dolayı Marksizm’e gönül vermiş öğrencilerin nefretini kazanmıştı. Boyu da kısa olduğu için “Minik Yobaz” lakabı takılmıştı. O devir; Marksistlerin güçlü olduğu bir devirdi ve Komünizme karşı gelen birisi olmak yobaz denmesi için yeterliydi.

Hoş ben de Aldıkaçtı’yı sevmezdim, lakin benimki solculuktan değildi. Çünkü Aldıkaçtı, halen yürürlükte olan 1982 Anayasasının mimarıydı ve 12 Eylül 1980 darbecileri ile arasından su sızmıyordu. Evren’e “nasıl bir anayasa istiyorsunuz?” diye sormuş o da “şöyle tazelerinden olsun biraz da üsttekilerden” diyerek, kendilerine manavdan şeftali alır gibi bir anayasa hazırlamıştı.

“Minik Yobaz” yani Aldıkaçtı, bir kehanette bulunmuştu. Helene Carrere D’encausse isimli bir yazarın “Parçalanan İmparatorluk” isimli kitabını eline alıp göstererek; “Sovyetler Birliğinin bölüneceğini” söylemişti. 1984 yılında böyle bir şeye kimse inanmazdı. Hele hele Nazım Hikmet gibi Marksistlerin yetiştiği Deniz Harp Okulunda bunu söylemek dahi cesaret isterdi.

Fakat Minik Yobaz’ın ikna kabiliyeti çok güçlüydü. Derslerde Marksist öğrencilerle dalga geçmek için konular açar, komünizmi yerin dibine batırırdı. Bir gün “Parçalanan İmparatorluk” kitabını getireceğini söylemişti Netekim parasını veren öğrencilere epeyce bir kitabı satmıştı. Lakin okusa da kimse ikna olup böyle bir şeyin olacağına inanmıyordu.

Gel zaman git zaman; 1990 yılında savaş gemileri ile Sovyetler Birliği’nin Sivastopol askeri limanına gittik. Sovyet Donanması ev sahipliğinde dostluk törenleri yaptık. Hatta tören kıtası komutanı olarak Panorama’da geçiş merasiminde bulundum.

Fakat bu ziyarette şunu anlamıştık ki Sovyetler Birliği parçalanıyordu. Meçhul asker anıtı önünde yapmış olduğumuz tören aynı zamanda Sovyetler Birliği’nin mezar taşını dikme töreniydi. Netekim aynı yıl Sovyetler Birliği tam 15 parçaya bölündü. Bunlardan 5 tanesi Türk Devletiydi ve Azerbaycan hariç tek bir kurşun atmadan bağımsızlıklarına kavuşmuşlardı.

Komünist Partinin Lideri Gorbaçov, Glasnost ve Perestroyka adı altında girişimlerde bulunmuş batmakta olan Sovyet ekonomisini kurtarmaya çalışmıştı. Lakin Afganistan ve Çeçenistan yenilgileri bir de Türk Savaş Gemilerinin Sivastopol ziyareti Gorbaçov’un girişimlerini boşa çıkarmıştı.

Evet, Minik Yobazın kehaneti tutmuştu. Bundan sonra da benzer bir durum yaşanacaktır. Zira Rusya’nın ekonomik durumu Kırım İşgali nedeniyle uygulanan ambargolardan dolayı perişan durumdadır. Tek nefes borusu olan ve kendisine ambargo uygulamayan Türkiye ile yeniden ilişkilerini düzeltti ve Rusya Federasyonunun ömrünü bir parça daha uzatmaya muvaffak oldu.

Rusya Federasyonu halen 21 devletten ve toplamda 88 özerk yapıdan meydana geliyor. Bu yapılar adlarını çoğunluğu oluşturan etnik unsurların isimlerinden alıyorlar. Tataristan, Başkırdistan, Karelya vs. gibi birçok federasyonu var. Bunların ayrı bir meclisi hatta başbakanı bile var. Çeçenistan’da Kadirov gibi kukla başbakanlar olduğu gibi dişli ve azınlık haklarını savunan yöneticiler de var.

Bunlar Rus ekonomisinin felç olması halinde Federasyonda bir gün dahi durmazlar. Eğer petrol fiyatlarındaki düşük fiyat devam eder hatta bu seviyelerde kalır ise petrol ve doğalgaz dışında hiçbir geliri olmayan Rus ekonomisinin buna dayanma ihtimali yoktur.

İşte yakın bir gelecekte Minik Yobazın kehanetine benzer bir durum Rusya’nın başındadır. Türkiye ile iyi ilişkileri devam ettirmek herkesten daha fazla Rusya’nın işine gelmektedir. % 20’si Müslüman olan bu ülke Türkiye ile iyi ilişkileri sayesinde Avrupa denkleminde söz sahibidir ve güç gösterişine girebilmektedir. Yoksa kâğıttan kartona benzeyen Rus ekonomisi rekabetçilikten yoksun olduğu ve devletçi ekonominin sıkıntılarına maruz kaldığı için zor durumda kalmaya devam edecektir, vesselam…

Vehbi Kara

adminadmin