Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 10-12-2017 16:00   Güncelleme : 10-12-2017 16:41

Rüyama kurşun girdi, annneee!

Onlar kendi çocuklarını kendi çocukları gibi yetiştiriyor. Biz kendi çocuklarımızı kimin çocuğu gibi yetiştiriyoruz?

Rüyama kurşun girdi, annneee!

Farkında değiliz; "Bilinçli birey, bilinçli toplumun olmazsa olmazıdır."

İtiraf edemiyoruz! Bu durumun sebebi biziz.!

Onun başını yıkamak için suyu dahi yokken, biz onu bu hale getiren Yahudilerin şampuanlarıyla saclarımızı yıkadık...

Onun ayağı çıplakken, biz gittik neredeyse hepsi Yahudi markası olan ayakkabılara, elbiselere yüzlerce lira verdik...

Onun karnı açken, biz gittik starbucksda kahve, dominosda pizza keyfi yaptık...

Telefonlara, arabalara milyarca para vererek İslam ülkelerinin altını üstüne getiren küffarın silah sanayisini finanse ettik...

Markalaşamadık... Üretemedik te... Markalar kimliklerimizdir, bilemedik!

Bütün bunlar yetmezmiş gibi...

Onlar için kılımızı kıpırdatmadığımız halde, onlara yardım etmeye çalışan ülkelerine okul açan, onları eğitmek, kendi ayaklarının üstünde durmasını sağlamak gibi ulvi açaçlarlarla bilenmiş saftirikleri... kardeşlerimizi; okyanus ötesindeki şeytanın insafına bıraktık! Fayda üretemedik! Çalışması gereken büyükelçi ya da ticari ataşelerimizi maaşlarla besledik, onları USA'nmadan yaban ellerde bir başlarına bıraktık! Onların vazifelerini de bu hizmet ehline bıraktık. Onlarda hizmet ettikleri efendilerine hizmette kusur etmediler.

THE cemaat dedik sonraları. Sahiplenmedik oysa zamanında onlara! Onların cia ofisleri ve ajanları olmasını seyrettik, sustuk. O sırada kasalarımızı şişirmekle meşguldük çünkü. Bir kısmımızda yüklendi iktidara... İktidarın bizim olduğunu unutarak...Bir olmadık...olamadık... muktedirsizlikle suçladık... suçlandık! Ne cemaat kaldı elimizde ne de siyasal İslam’ın reçeteleri. Ki kendimize yakın tuttuğumuz düşmanlarımızın dostluğu ancak çizmeleriyle mahremlerimize dokununca ciyakladık. Kudüs misali.

Son 300 yılın fırsatını elbirliği ile ıskalamaya çalışıyoruz. Yuh bize!

Sorgulamıyoruz... Görmüyoruz... Görmezden geliyoruz! Kudüs sokakları intifada, amenna. Ya bizim sokaklarımız? Sokaklarımızda ahlaksızlık terörü! Çocuklarımıza Avmlerde kıymaktayız... Ellerine tutuşturduğumuz bilgisaymayan aletlerle... İnternetimiz brütümüz oldu. Geleceğimize kendi paracıklarımızla, zamanımızla kendimiz kıymaktayız... Ama olsun; kahrolsun Yahudi!

Üç-beş dallamanın gazıyla... rantiyecinin... betoncunun... komisyoncunun gazıyla... mahvillerin ağızları kulaklarında!

Ben iktidar ya da muhalefet oyunundan anlamam; bildiğim gaflet-delalet-ihanet sarmalındaki denyoların geleceğimizi az bir değer karşılığı satarak, köpekliklerini yaptıkları sahiplerine ettikleri sadakatleri!

Kendiniz için arzu edip istediğiniz şeyleri din kardeşiniz içinde istemediğiniz sürece gerçekten iman etmiş olmazsınız.  diye buyuran Efendimiz Şaklabanların dilinde itibar suikastına uğramakta. "Muhammed’siz İslam, İslamsız Din" projesi tıkır tıkır işlemekte.

Oysa ne diyordu efendimiz; "Bir mü’mine yapılan zillet ve hakareti görüp de men’ine muktedir olduğu halde muâvenette bulunmayanları Cenab-ı Hak mahşerde zelîl eder."

Ey, kardeşlerim! Didişmekten fırsat bulursanız, dinleyin!

Luciferin fısıltılarına, verdiğiniz kulaklarınızı, bir kez olsun bana verin!

Bilmez miyim; siz nasihat sevmezsiniz, lafa söze gelmezsiniz,

Yalnızca bir filmin hikayesini söyleyeceğim! Seversiniz, masal dinlemeyi, filmlerden bahsetmeyi...

Masalım ki farklı lakin, uyutmak için değil, uyandırmak için...

Bundan çok uzun yıllar önce, insanlığın ilk cinayetinin işlendiği, o yıllarda başlar hikayemiz...

Her cümleye haşa demeyeceğim ama haşalıktı sözlerimiz.

Adem babamız ve Havva anamızın çocukları, biz goyimler doğmuşuz.

İlk haşamız; luciferle Havva anamızın çocukları da,

Her şeyin uğruna yaratıldığı, yehova’nın...

Ve iki nehir kuşatır, siyon yıldızını, biri Nil, diğeri Fırat, hesapta bizim gayseri bilem var!

Onlar çekyat üretedursun! Beyoğlu’ndaki, seçkin goyimlerin mabedi, nur-u ziya sokağının...

Bizim nurcularla ilgisi yok lakin!

O da ne demeyin, biraz araştırın, inceleyin!

Her şeyden, herkesten hakkını almak isteyen bu çocuklar,

Şimdilerde Filistin’de beslenmekteler.

One minute,oh my god!

Eşkenaz, seferad, sebatay! Vay yavrum vay!

Biz gül ağacından, İtalyan tasarımlı, Avrupa kazıklarıyla donatırken tokili evlerimizi...

Onlar gargat ağacı dikmekteler...

Biz apartmanlarda korkak çocuklar yetiştirirken, onlar ilk 500' e sahiplendiler!

Bankalar, borsalar, sendikalar; onların!

Bize meydanlar!

Filmler onların, seyreden biz!

İşte böyle hikayemiz!

Ülkemiz nüfusu, şehirlerde... üç çocuksa hayalimiz!

Nesilleri telef makinasının mucidi onlar, düğmeye basan biz!

Görünmez medeniyet onların tek devlet, tek millet!

Biz de menü geniş, nerde bu ümmet?

Onlarla diyalog, kendimize blog!

Sıkıldınız mı anlattıklarımdan!

Anti ya da değil semitist mi oldum yoksa?

Kurbağalar mı ürktü? Ödleklerin ödü mü koptu?

Sözün özü biz onların gargat ağacını,

700 yıl önce bir çınarla kuruttuk!

O yer, söğüttü! Anlayana öğüttü...

Sözlerim aşmasın maksadını, kötülemek değildir kötüyü,

Bakma sen ona buna, yahudaya.

Kul ol sen de kendi yaradanına! ibret al yeter yani...

Bak 6 milyon Yahudi, kök salmışsa davasına,

Senin de davan laklak olamasın...

Otur bu Yahudiler var ya, edebiyatına, ebediyyen sıkıntı başına!

Ey hak yolun yolcusu hakikatı ara ki başarasın,

Cehennem aynı çukur, bu gidişle beğenmediğinle yanarsın!

Şapka çıkar luciferin çocuklarına,

Sen adem’in oğlu bak, yaptıklarına...

Bilmediğin şeymiş gibi neden şaşarsın?

Yahudi yahudi de sor bakalım kendine;

Sen kimin nesi, kimin fesi?

Hangi serpuşlunun eseri?

Fehmi Demirbağ

adminadmin