Samsun Haber
Giriş Tarihi : 26-07-2018 08:40   Güncelleme : 26-07-2018 08:40

Samsun eski Milletvekili Musa Uzunkaya’nın kardeşi Celal Uzunkaya Emniyet genel müdürü oldu!

Samsun eski Milletvekili Musa Uzunkaya’nın kardeşi Celal Uzunkaya Emniyet genel müdürü oldu!

Emniyet Genel Müdür Yardımcısı görevindeyken Fethullahçı Terör Örgütünün kumpasıyla görevinden alınan Celal Uzunkaya Emniyet Genel Müdürü oldu

Cumhurbaşkanlığı kararı Resmi Gazete'nin bugünkü mükerrer sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi.

CELAL UZUNKAYA KİMDİR?

1958 yılında Samsun’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Samsun'da tamamladı. 1975 yılında Polis Koleji’ni, 1978 yılında da Polis Akademisini birinciliklerle bitirdi. İlk görev yeri Trabzon Komiser Yardımcısı olarak Siyasi Şube Müdürlüğü’ne 1978 yılında atandı.

1982-1985 yılları arasında Hakkari ilinde Siyasi Şube ve İstihbarat Şube Müdür Vekilliği, 1985-1991 yılları arasında İzmir ilinde İstihbarat Şube Müdür Yardımcılığı ve Müdürlüğü, 1991-1995 yılları arasında Bursa’da Güvenlik Şube Müdürlüğü, 1995-1997 yılları arasında Artvin-Hopa İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Artvin Asayiş Şube Müdürlüğü, 1997 yılında Bursa’da Asayiş Şube Müdürlüğü ve 2001 yılına kadar da aynı ilde Trafik Hizmetlerinden Sorumlu İl Emniyet Müdür Yardımcılığı yaptı.

30 Haziran 2001’de 1. Sınıf Emniyet Müdürlüğü’ne terfi edip , APK Uzmanlığı ve Polis Başmüfettişliği görevlerini ifa etti. 2003-2007 yılları arasında Balıkesir İl Emniyet Müdürlüğü, 2007-2010 yılları arasında Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı görevinde bulundu. 12.02.2014 tarihli kararname ile de İzmir Emniyet Müdürü olarak atandı.

2009 YILINDA GÖREVDEN UZAKLAŞTIRILMIŞTI

Emniyet Genel Müdür Yardımcısı görevindeyken Fethullahçı Terör Örgütünün kumpasıyla görevinden alınan Celal Uzunkaya aynı zamanda Samsun Ak Parti eski Milletvekili Musa Uzunkaya’nın kardeşidir.

Celal Uzunkaya, FETÖ’nün imzasız bir ihbar mektubuyla kurduğu kumpas sonucu 4 yıl yargılandı.

Celal Uzunkaya o günlerde yaşadıklarını bir röportajda şu şekilde anlatmıştı;

Emniyet Genel Müdür Yardımcısı’yken 2009 sonunda Personel Dairesi de bana bağlanmıştı. FETÖ artık istediği kişiyi istediği yere atayamayacaktı. İmzasız bir ihbar mektubu yazıp her yere yolladılar. FETÖ’nün o dönem başvurduğu en yaygın itibarsızlaştırma metodu buydu.

Mektupta, benim 1980’li yıllarda İzmir’de çalışırken tanıdığım ve görev yaptığım yıllarda da emniyetin kadrolu muhbiri olan İrfan Erbarıştıran’ın (öldü) birilerini dolandırdığından bahsediliyor ve benim de bu şahsı koruduğum iddia ediliyordu. İhbar mektubunu sadece İzmir Valiliği işleme koymuş. Sonradan öğrendik ki kumpası hazırlayanlar zaten İzmir ayağındaydı ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ndeki abileriyle kurgulamışlardı. Savcı ve yargıçlar Paralel Yapı’ya bağlıydı. Komik iddialar hep delil sayıldı

O dönem iddiaların araştırılması için görevlendirilen müfettişler dolandırıldığı iddia edilen kişilerle görüştü. O kişiler adımızı dahi duymadıklarını söylemişler. Yine de İzmir’de soruşturma açılmış. FETÖ’ye yakın olan savcı Fatih Genç kanalıyla açılan soruşturma kapsamında İrfan Erbarıştıran üzerinden beni ve Mustafa Gülcü’yü 6 ay dinlemişler.

 MUHBİR İRFAN ERBARIŞTIRAN’I FETÖ MÜ YÖNLENDİRDİ

Mahkemedeki ifadelerinde açıkça aleyhimizde yönlendirildiklerini söyledi. Ancak mahkeme bu sözleri değerlendirmeye almadı. 3.5 yıl İzmir’de Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandık. 14 duruşmanın 11’inde mahkeme heyeti değişti. Dava delilsiz ve mesnetsiz olduğu için aleni taktiklerle bizimle oynandı, her duruşma aralığı 3- 3.5 ay verildi ve bu şekilde yargılama süreci uzatıldı. Amaç bizim mağduriyetimizi uzatmak, kamuoyunda çok önemli bir dosyaymış havasını yaymak, göreve dönüşümüzün önünü kapamaktı. Dosyada gizlilik kararı olmasına rağmen televizyon ve gazetelere yaptıkları özel servislerle günlerce beni ve Mustafa Gülcü’yü peşinen suçlu ilan ettiler. Aynı nitelikteki özel yetkili mahkemelerde yüzlerce sanıklı, binlerce sayfalık iddianameler 1 yılda sonuçlanırken, bizim 7 sanıklı, 30 sayfalık iddianameli ve 7 klasörlü dava dosyamız 4 yılda sonuçlandırılabildi. Sonuçta ikimize de 3’er ay 10’ar gün hapis cezası verdiler. Olayı Yargıtay’a taşıdık. Kısa bir süre önce Yargıtay kararı bozdu, düzmece delillerle hüküm giydiğimizi açıkça ortaya koydu. Eğer Yargıtay’da FETÖ’cü yargıçların sultası devam etseydi tereddütsüz cezamız onanırdı.

17-25 Aralık süreci Türkiye’nin birçok konudaki dönüşümünün miladıdır. Eğer 17-25 Aralık yaşanmamış olsaydı bugün devletin bekası açıkça tehlikede olacak, Türkiye’de çok farklı şeyler konuşulup yaşanacaktı.

Teknik takibe de fiziki takibe de tabi tutulduk. Öyle ki 2009 yılında İzmir’e hasta olan bir akrabamı ziyarete geldiğimde bile takip etmişler. Çay bahçesinde birlikte çay içtiğim daire amiri arkadaşlarımla oturmamı bile dosyaya örgütsel buluşma diye koymuşlar. Paralel savcıların bu yöndeki iddialarını paralel hakimler delil saydı. İddiaları çürütmek için ne kadar delil, tanık, kanıt ortaya koyduysak da dikkate almadılar. Karar önceden verilmiş.

Dosyaya konulmadı ama dinlediklerini biliyorum. Dinleme için özel cihazlar getirmişler. Bu cihazlar teşkilat kayıtlarında yok. Bunları hep kayıt dışı tutmuşlar.

adminadmin