Gündem
Giriş Tarihi : 29-01-2018 18:14   Güncelleme : 29-01-2018 18:20

Samsun'da Dini Hassasiyetlere Saygısızlık

Samsun'da Dini Hassasiyetlere Saygısızlık

Türkiye’deki Korku Evleri İslamofobiyi yaygınlaştırmak için mi kullanılıyor

Samsun Atakum İlçesi’nde insanları korkutmak için kurulan yeni nesil bir korku evi İslam’ın gelenekleştirdiği çarşafı insanları korkutmak için malzeme olarak kullanması, ‘Türkiye’deki Korku Evlerinin İslamofobiyi yaygınlaştırmak için mi kuruluyor?’ sorusunu gündeme getirdi.

Samsun Atakum İlçesi Atakent sapağı civarında anayol üzerinde bulunan bir korku evi, girişine Müslüman kadınları örtünmek için giydikleri çarşafı koyarak insanları korkutmayı hedefliyor.

Müslüman bir toplumda, Müslüman insanlardan oluşan müşterileri için çarşaf gibi dini bir sembolden korku figürü oluşturarak adeta Müslüman mahallesinde salyangoz satıyorlar.

Atakum’daki korku Evi’nin dini sembolleri kullanarak korku unsurları oluşturmasına sosyal medyadan da tepki geldi.

Bir sosyal medya kullanıcısı sayfasında Korku Evinin girişindeki çarşafa resmini paylaşarak “Bu fotoğraf bugün Samsun'da bir korku evinin önünde çekilmiş. İslami unsurların bu tür şeylerde kullanılması fazlasıyla provokatiftir. İlgilileri göreve davet ediyorum. @ishaktasci @TCSamsunValilik @EmniyetGM @tcbestepe @samsun” diye yazdı.

İNANDIĞI GİBİ YAŞAMAK YA DA YAŞADIĞI GİBİ İNANMAK

Bilindiği gibi, İslami sembollerin korku malzemesi olarak kullanılması batıda çok yaygın olarak kullanılan bir durum.

Eskiden Türk yapımı korku filmlerinde Hıristiyan sembolleri korku unsuru olarak kullanılırken günümüzde İslami sembollerin korku malzemesi olarak kullanılması da yaygınlaştı.

İslami sembollerin, çember sakal, kara çarşaf, hatta bezan namaz kılan, teşbih çeken Müslüman tiplemelerinin korku malzemesi olarak kullanılması insanlarda İslam’a karşı bir nefret duygusu oluşturmak için bilinli olarak bazen çok somut bir şekilde bazen de subliminal msaj dediğimiz çok belirgin olamayan bilinçaltına yerleştirmek için kullanılmasının sistemli bir dezenformasyon için kullanıldığı fikrini güçlendiriyor.

İSLAMOFOBİNİN DOĞUŞU

İlk kez 1991 yılında kullanılan islamofobi kelimesi, 11 Eylül 2001 saldırılarından sonra yeniden gündeme gelerek bu günkü popülerliğini kazanmıştır. Aslında -ismi yeni konulmuş olsa da- İslam dinine yönelik nefret ve saldırıların kökeni bundan çok daha eski tarihlere dayanmaktadır. Bunu İslamın doğuşuna kadar götürmek mümkündür. İslamın doğuşu sırasında bu yeni dini; ekonomik ve siyasal çıkarlarına kaşı bir tehdit olarak algılayan bazı kişiler tarafından, Müslümanlığı tercih eden insanlara karşı çeşitli saldırılar düzenlenmiş, fizyolojik ve psikolojik baskılar uygulanmıştır.

İslamofobiyi artıran diğer olaylar ise Haçlı seferleri ve İspanya engizisyonudur. Haçlı seferleri ile Avrupalı Katolik Hıristiyanlar, Papanın talebi ve çeşitli vaatleri üzerine, genellikle Müslümanların elindeki Ortadoğu toprakları üzerinde askerî ve siyasi kontrol kurmak için 1096-1272 yılları arasında akınlar düzenlemişlerdir. İspanya engizisyonu ise; Müslümanlarla Yahudilerin kendi inançlarına bağlanmalarını sağlamak için, Aragon kralı II. Fernando ve Kastilya kraliçesi I. Isabel tarafından 1478'de kurulmuş olan mahkemeleri ifade etmektedir. Bu mahkemeler sonucunda 200.000’e yakın Yahudi ve çok sayıda Müslüman, İspanya’yı terk etmek zorunda kalmıştır.

İSLAMOFOBİNİN NEDENLERİ

İslamofobinin oluşumunda farklı kültürel, tarihsel, siyasal, ekonomik, teolojik ve psikolojik unsurlar neden olarak gösterilebilir.

İslamın doğuşu ve yayılışından çok önceki zamanlarda bile Doğu toplumlarını “alt tabaka” ve “ikinci sınıf” olarak gören Batılılar, daima kendilerini “medenî” ve “özgürlük âşığı” kimseler olarak tanımlarken, doğuluları “despot” ve “barbar” toplumlar olarak nitelendirmişlerdir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’da uzun yıllar egemen güç olarak kalması, Avrupalıların bilinçaltındaki Türk-Müslüman düşmanlığını tetiklemiştir. Osmanlı’nın Avrupa’daki hâkimiyetini kaybetmesi üzerine, Avrupalı Devletler tarafından öç alma gayesiyle Müslümanlara yönelik soykırımlar başlatılmıştır. Sırp ve Hırvatların, Bosna Hersek’teki Boşnak Müslümanlara yaptıkları katliamlar bu kabîldendir. Bu sayılanlar islamofobinin tarihî ve kültürel nedenlerine örnek olarak gösterilebilir.

Avrupalılarda, Avrupa kıtasının İslamlaşması ve Hıristiyanların kendi ülkelerinde Müslümanlara karşı azınlık duruma düşerek hâkimiyetlerini kaybedeceklerine dayalı oluşan endişe ve korkular, islamofobinin siyasal nedenlerini oluşturur. Bu endişe ve korkular aşırı sağcı partiler tarafından, halk desteğini kazanmak için bir propaganda aracı olarak kullanılmaktadır.

Avrupada yabancı işçi ihtiyacının azalması, son yıllarda ortaya çıkan ekonomik krizler ve buna bağlı olarak Hıristiyan nüfusta işsizlik oranının artmasına doğru orantılı olarak Müslümanlara yönelik ırkçı yaklaşımlar artmıştır. Ayrıca Avrupa ve Amerika’ya vasıfsız işçi olarak göç eden Müslüman ailelerin ikinci ve üçüncü nesil çocuklarının iyi eğitim almaları neticesinde devlet kademelerinde önemli kadrolara gelmeleri, haklarını daha yoğun bir şekilde aramaya başlamaları ve ekonomik olarak güçlenmeleri; Avrupa ve ABD’nin yerli halkı tarafından dinî, siyasi ve ekonomik tehdit olarak algılanmaya başlanılmış, bu da islamofobik davranışların tetiklenmesine sebep olmuştur.

İslamafobinin başka bir nedeni de farklı kimliklere yönelik teolojik anlayış ve dinî hoşgörüsüzlüktür. Kur’an ayetlerinin öncesini ve sonrasını, nâsihini ve mensûhunu, muhkem ve müteşâbihini, nüzul sebebini ve iletmek istediği mesajı dikkate almadan yapılan yorumlar, “cihad” ayetleri ekseninde yoğunlaşmaktadır. Cihad kelimesi Kur’an’da “zorluklara karşı elinden geleni yapmak” anlamında kullanılırken, bağlamından koparılarak “haksız savaş ve terörizm” şeklinde anlaşılmaktadır. Bunun sonucunda İslam dini -özünde- tek tipçi, hoşgörüsüz ve yıkıcı bir siyasal ideoloji olarak lanse edilmeye çalışılmaktadır. Bu durum İslam dinini tanımayan zihinlerde, bu dine ve mensuplarına karşı önyargıların oluşmasına sebebiyet vermektedir.

Medyanın Müslümanları terör, bombalama ve şiddet olaylarıyla özdeşleştirmesi ve insanların bilinçaltlarını istenilen doğrultuda şekillendirmesinin, İslamofobik tutumun günden güne ilerlemesindeki en büyük etken olduğu açıktır. Medya vasıtası ile şekillenen beyinlerdeki kazanılmış korkuların en büyük tetikleyicisi ise; radikal İslamcı örgütlerin – ki bununla kastedilen, yanlış ve eksik dinî bilgiye sahip olan ya da İslam kelimesini kullanarak bu dine karşı provokasyon amacı güden sahte müslümanlardır- yapmış olduğu terör saldırıları olmuştur. Bu saldırıların şüphesiz en büyüğü ve islamofobinin kademe atlamasına sebep olan olay, 11 Eylül 2001’de El-Kaide örgütü tarafından ABD’deki Dünya Ticaret Merkezleri üzerine gerçekleştirilen intihar eylemleridir.

adminadmin