Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 11-03-2018 08:46   Güncelleme : 11-03-2018 08:46

Savrulmayacaksın, nokta!

Ayağının bir tanesi Anadolu’da sabit olacak.

Savrulmayacaksın, nokta!

Bu sabiteyle savrulmadan dünyanın her yerini, her fikrini dolaşabilirsin.

Güncellemek, format atmak, yazılım yüklemek, reform yapmak, bunların hepsi Kur’an diliyle konuşan ve İslâm’ın kılıcı olan Türk’ün kafasını karıştırmak için belli merkezlerden üretilip tedavüle sokulan ‘doğru yolun sapık kollarındandır’ Nokta!

Ve bunlar İslâm’a değil, Müslümanlara ve insanlığa zarar veren çıkmaz sokaklardır. Nokta!

Zira İslâm insanlığın madden ve manen kurtuluşu için en gerçekçi çözümleri olan yegâne kurtuluş yoludur. Nokta!

Üstad Necip Fazıl, bugün yeniden tartışılan meselelere son noktayı 1977 yılında yayınladığı ‘Yolumuz Halimiz Çaremiz’ isimli konferans eserinde koymuştur.

Gelin bir kısmını beraber okuyalım:

“Neyin reformu efendim?

Dâva İslâm’ı icat etmek değil, keşfetmek...

Bu sözüme dikkat: İcat etmek değil, keşfetmek... İşte beklenen inkılâbın esası ve işte Büyük Doğu.

İslâm’ı yenileştirmek değil.  Çünkü o ebedi yeni...

Demin bazı Şairler dedim, Şimdi kim olduğunu anlayacaksınız. Şiirini okuyacağım.

Diyor ki: “Asrın idrakine söyletmelidir İslâm’ı...”

Yani bu asrın anlayışına İslâm’ı söyletmeli! İslâm’ı güya müdafaa ediyor. Bugünkü asır mı tasdik edecek İslâm’ı? Bu İslâm’ı tâbi kılmaktır. Ben söyle tashih ediyorum: İslâm idrakine söyletmelidir asrımızı! Batı idrâkinde Petrol'den başka bir kıymet yoktur.

Bütün mesele burada toplanıyor. Ama dâvayı kökünden ele alabilen yok! Bu türlü müdafaacılardansa hiç olmasın daha iyi. Şu kadar söylemek isterim ki, bu ucuzluğun, tavizciliğin sonu hiçtir.

Dâva, İslâm’ı bulmaktan ibarettir.

Uydurmak yerine bulmak... Ve her şeyi ona uydurmak...

Başıboş şekilde ve ne çıkacağını bilmeden aramak yerine âni bedahet duygusuyla İslâm’ı bulmak ve sonra onun sırlarını aramak...

Namütenahi aramak... Ve olanca saffet ve asliyetiyle İslâm’a perçinlenmek.

Hiçbir nokta üzerinde bir uydurma kabul etmemek. Bulmak ve bu buluşun yeni adamını meydana getirmek.

Artık "Peygamber yok, mutlak olarak yok, müçtehit de yok... Ya ne var? Muayyen sahalarda dinin hikmetlerini en doğru anlayışla cemiyete (aplike) edecek ve insanlara yaşanmaya değer hayatı bildirecek fikircilere ihtiyaç var.

İslâm eskilik ölçüsüyle ezel kadar eski, yenilik ölçüsüyle ebed kadar yenidir... Bunu anlayacak ve anlatacak cihan çapında fikircilere ihtiyaç. Yoksa her biri mukaddes kaidelerin papağanvari ezbercilerine değil.

Mütefekkir yetiştiremiyoruz. Çıkanlar da hep sahte. Müçtehit yok; ancak hakkıyla yerine getirilmiş içtihatların yenileyicisi var.

Bir konferansımda, İzmir’de biri kalktı ayağa, bana dedi ki:

“ Müçtehit devrimizde gelebilir mi, gelemez mi?”

Ona su cevabı verdim:

“İçtihat yolu açıktır. Fakat Şartlar o kadar uzaklaşmıştır ki, hemen peşin söyleyeyim artık gelemez! Şu sebepten gelemez; bir Arap atı düşünün, bu at bir atlıkarınca kadar küçülmüştür. İşte bu Arap atının, atladığı yükseklik de ortada duruyor. Atlat bakayım karıncaya! Karıncanın atladığını göreyim, içtihada evet diyeyim!”

İçtihat kapalıdır. Çünkü o müçtehitler, o pek büyük zatlar gereken her şeyi amel ve itikat sahasında noktalamışlardır. Ama bir saha açıktır: Beşeriyetin terakki ettiği yollarda bütün kıymetlerin İslâmî ölçülere vurulması. Bu da yepyeni bir ideolojik zuhur. Bunun kahramanlık payesi pek büyük olacaktır.

Fakat gelecek sistemin istiklâli olmayacaktır: Sadece İslâm. Kaybedilmiş saffet ve asliyetinin iadesiyle İslâm!..

Bu büyük zuhurun da vatanı Türkiye... Ne hazin! Cüceler âleminin en hazin hayatını yaşayan bu yerde, devlerin devine ait memuriyet de Türkiye'ye düşüyor!

Çünkü Abbasiler'den sonra Türk'ün eline geçen İslâm’ın kılıcı, simdi “fikir kılıcı” olarak Türkiye'de parlamalıdır.

İslâm, Türkiye'de bozuldu ve her yerde bozuldu; Türkiye'de düzelmelidir ki, her yerde düzelsin.” Nokta!

Recep Yazgan

adminadmin