Fikir
Giriş Tarihi : 10-06-2019 13:17   Güncelleme : 10-06-2019 13:17

Sema Maraşlı: Erdoğan’ın Sözleri Umut Verici

Bulgaristan’ın kabul etmediği ‘İstanbul Sözleşmesi’ne tepkiler giderek artıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “İstanbul Sözleşmesi nas değildir. Bizim için ölçü değildir” şeklindeki açıklamasını değerlendiren Yazar Sema Maraşlı, “Cumhurbaşkanımızın ‘İstanbul sözleşmesi feshedilebilir’ demesi ümit verici. Umuyoruz ki en kısa zamanda icraata geçirilir ve sözleşme feshedilir.” dedi.

Sema Maraşlı: Erdoğan’ın Sözleri Umut Verici

FESHEDİLMESİNİ BEKLİYORUZ!

Yazar Sema Maraşlı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin ilk imzayı attığı ve Bulgaristan’ın kabul etmediği ‘İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin yaptığı açıklamayı yeniakit.com.tr’ye değerlendirdi.

Türkiye’nin başına bela olan İstanbul Sözleşmesi’nin kabul edildiği günden beri, sözleşmeye dayanan 6284 sayılı kanunla birlikte ülkeye özellikle aile kurumuna büyük zararlar verdi. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İstanbul Sözleşmesi nas değildir. Bizim için ölçü değildir” sözleri toplumda büyük bir umuda neden oldu.

“Sözleşmenin hiçbir bilimsel ve insani tarafı yok”

İstanbul Sözleşmesi’ne dayanan 6284 sayılı kanunun aileleri yıktığını, insanlar arasında güven duygusunu azalttığını, evlilikleri azaltarak boşanma ve şiddeti artırdığına dikkat çeken Yazar Sema Maraşlı, “Sözleşmenin kadına şiddeti önleme ve kadını koruma iddiası gösterdi ki bu sözleşme kadına şiddeti azaltmadığı gibi hiç olmadığı kadar artırdı. Sözleşmeden itibaren şiddet verileri her geçen gün arttı. Sözleşmenin hiçbir bilimsel ve insani tarafı yok.” diye konuştu.

“Erkekler şiddet yanlısı ve sapkın olarak görülüyor”

İstanbul Sözleşmesi cinsiyetçiliğe karşı olma iddiasında olan fakat tamamen “cinsiyetçi” bir sözleşme olduğunu belirten Sema Maraşlı, şunları söyledi:

“Kadınlar suç işlemeyen, masum bir varlıkmış gibi aşırı yüceltilirken; erkekler şiddet yanlısı ve sapkın olarak görülüyor. Sözleşmede şiddet tanımının içinde psikolojik şiddet ve ekonomik şiddet, fiziksel şiddet ile bir tutulmuştur. Erkeğin kadına vurması ile kaşını çatması, istediği ekonomik imkanı sağlayamaması gibi birbirine eşit olması mümkün olmayan davranışların hepsinin suç sayılması bir kere insanlığa aykırı. İnsanın olduğu yerde tartışmada olur, öfkede olur, barışmada olur. Kadın ne yaparsa yapsın erkeğin ona öfkelenmemesi sesini bile yükseltmemesi ve bunun şiddet sayılması akla da insafa da aykırı. İnanılır gibi değil fakat böyle bir sözleşme var ve her yıl binlerce erkek, kadınların keyfi beyanları ile sokağa atılıyor.”

“Haksızlığa uğrayan insan, hakkını adalet ile sağlayamıyorsa kendi adaletini kurar”

İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik eleştirilerini sürdüren Sama Maraşlı, “Evinden çocuklarından koparılıyor ve kendini sokağa atan kadına bir de nafaka ödemek zorunda bırakılıyor ve bütün bunların sessizce sineye çekilmesi bekleniyor. Oysa bu insan fıtratına aykırı. Haksızlığa uğrayan insan, hakkını adalet ile sağlayamıyorsa kendi adaletini kurar. Kaybedecek bir şeyi kalmadığını düşünen, aşağılanan, onuru zedelenen cinnet geçiren erkeklerin işlediği cinayet haberlerini maalesef ki her gün duyar olduk.” şeklinde konuştu.

“İstanbul Sözleşmesi kadın ve erkeği birbirine düşman etti”

“Aileleri yıkan 6284 sayılı kanuna dayanak oluşturan İstanbul Sözleşmesi ile adalet sistemimiz büyü bir yara almıştır.” diyen Sema Maraşlı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“‘Kadın beyanı esastır.’ diye hem insan haklarına hem anayasanın masumiyet ilkesine aykırı hem akla hem dine hem bilime aykırı cinsiyetçi bir söylem ile vatandaşın devlete güveni zedelenmiştir. İstanbul sözleşmesi AB nin bize büyük bir oyunudur. Delil aranmadan hatta mevcut deliler erkeğin masum olduğunu gösterirken ‘kadın beyanı esastır’ sayıldığı için bunu bilen kötü niyetli kişiler tarafından binlerce erkeğe cinsel istismar iftirası atıldı ve masum insanlar bu yüzden ağır cezalar aldılar ve almaya devam ediyorlar. İstanbul sözleşmesi kadın ve erkeği birbirine düşman etti, aile birliğini bozdu, boşanmaların artmasına sebep oldu.”

“Elbette böyle bir sözleşme nas değildir ve olamaz”

İstanbul Sözleşmesi ile Toplumsal Cinsiyet Eşitliği adlı girişime yol açıldığına dikkat çeken Sema Maraşlı, “Bu sözleşmeyle eşcinsellik normal olarak kabul edildi. ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ adı altında eşitliği sağlamak için cinsiyete savaş açıldı. Görünüşte eşit çalışma şartları meselesi ileri sürülürken geri planda kadınların erkeklere, erkeklerin kadınlara benzemeleri için çalışmalar yapıldı. Elbette böyle bir sözleşme nas değildir ve olamaz. Hiç imzalanmaması gereken bir sözleşmeydi, madem imzalandı bir an önce fesh edilmelidir. Devletin kanunları kadın erkek çocuk demeden herkesi koruyabilmelidir, korumuyorsa kanunlar düzenlenmelidir.” değerlendirmesinde bulundu.

“İstanbul Sözleşmesi feministlerin hastalıklı zihniyetlerini besliyor”

Kadına şiddet değil, genel bir şiddet probleminin tüm dünyada arttığını belirten Sema Maraşlı, şöyle konuştu:

“Şiddetin çözümü de bolca ceza vermek değil, eğitimdir. Cezaların şiddeti artırdığı açık bir şekilde görülüyor. Bakanlıklarımızın şiddet konusunda hurafelerle ve birilerini keyfi istekleri ile kanun çıkarmasını değil, bilimsel çalışmalar yapmasını bekliyoruz. İstanbul sözleşmesini feministler destekliyorlar çünkü bu hem onların hastalıklı zihniyetlerini besliyor hem de Avrupa fonundan ceplerini doluyor. Feministler sosyal medya üzerinden seslerini yüksek çıkararak sanki bu sözleşme kadına şiddeti bitirecekmiş gibi bir algı oluşturuyorlar. Bunun karşısında inançlı insanların kurduğu STK’ların da sesi çıkmayınca sesi çok çıkanların istekleri yapılır oldu.”

“İstanbul Sözleşmesi’nin zararları ortaya çıktıkça STK’ların sesi duyulmaya başladı”

Yazar Sema Maraşlı, sözlerini şöyle tamamladı:

“Sosyal medyada özellikle twitter ses duyurmada ilk mecra oldu. Kötü niyetli insanlar twitter ile halkı çok rahat yanlış yönlendirebiliyorlar. İyi tarafı ise hak arama ve hakkını savunmanın imkanının da var olması fakat bunun için birlik olmaya ihtiyaç var. İstanbul Sözleşmesi’nin zararları ortaya çıktıkça STK’ların da sesi duyulmaya başladı. Bu çok sevindirici bir gelişme. İnançlı insanların olduğu medya kuruluşlarının ve STK ların konuya sahip çıkması ve konunun takipçisi olması gerekli. Siyasetçiler hata yapabilir, onları hataları konusunda uyarmayanlar ve düzeltmek için çaba göstermeyenler de onlarla ayın vebale ortaktırlar. Siyasetçilerin de tespit yapmakla yetinmeyip geç olmadan doğru adımları atmaları elzemdir.”

adminadmin