Kültür
Giriş Tarihi : 23-07-2017 09:00   Güncelleme : 23-07-2017 09:00

Şiirden ikmale kalmanın Başörtülü versiyonu

Sadece Türk topraklarında değil arzın bütün sathında başını örten kızların felsefe bilmesine dair bir teklifi getirme tuhaflığından çekinmeyen biri varsa, o da benim. Getirdiğim teklifin tuhaflığından haberdarım. Bu tuhaflık kimilerine dine mahsus gariplik tadı verecektir. Kimileri de düpedüz zıpırlık diyecektir bu işe.

Şiirden ikmale kalmanın Başörtülü versiyonu

İktidar seçkinlerine vız geldiğini gayet iyi bildiğim bu tarz çıkıntılığın ne gereği vardı? Neden ve hangi saikle uyumsuzluk sergiliyorum? Neden olacak, bencilliğimden elbette. Herkes gibi kendimi kayırıyor, bencil davranıyor, kendi kızlarımın hatırı için, kendi iki kızımın hatırına toz kondurmamak kastıyla bu yüz ekşitici sözü sarf ediyorum. Var mı başını örtmeyen kızlara da bir tavsiyem? Hayır, onlara bir diyeceğim yok. Onlar faziletlerini başlarını örtmeyerek koruyup savunma tercihinde bulunmuş kızlardır. Faziletten kimin ne anladığı ise bir bahs-i diğer.

Benim kızlarım Türkiye’de başörtüsü ve İmam-Hatip Okulları düşmanlığının haysiyet kırıcı tesirine maruz kaldı. Bir zaman dilimi içinde neler oldu? Neler olmadı? Ne günlere kaldık! Bütün olan bitenler tahtında aklınıza “Sadece senin kızların mı?” suali takıldıysa tahmin ettiğiniz cevabım hazırdır: Evet, sadece benim kızlarım. Diğer bütün başörtülü kızlar siyasal İslâm’ın estirdiği rüzgârlar altında sürüyle sürüklenmenin tadını gözlerimin önünde çıkaranlardı. Hepsi kargayı kılavuz olarak seçenlerdi. Üstelik onların içinden zalimlerle üstü örtülü, gizli kapaklı beraberliğini yürütenler hiç eksik olmadı. Kızlarımın her ikisi de istiskal edici badireyi kahvaltı düşkünü kargaya nanik yaparak yüzlerinin akıyla atlattı. Babaları olarak her ikisiyle de müftehirim. Şimdi artık birer anne olan her ikisine müteşekkir ve minnettarım. Şükran duygularım çocuklarımın dördüne de matuftur. Onlar asla başka herhangi bir şeyi değil, sadece İslâm’ı mazileri, halleri, istikballeri bilerek yetişkin çağlarını idrak etti. İşin tabiatına uygun olan da budur. Hangi işin? Dünyada neyle ikamet eylediğimiz işinin.

Dünyada biz insanlar Hölderlin’in de dediği gibi şairane ikamet ederiz. Bebeklik çağlarımızdan elden ayaktan düşmüş ihtiyarlığımıza kadar her türlü yaşayış müsameremiz kaderimizle olan atışmamızı aksettirir. Ömrümüz diyalektik bir manzara arz eder. Cihar atıp şeş oynasak (mensur hayatın tatminine oynasak) bile Felek bizi alt eder. İnsan teşebbüsü kaderin oyuncağı olur. Şiirin ne imkân sunduğunu fark eden olur, fark etmeyen olur. Bazıları Allah’ın kendisine kelimeleri öğrettiği Âdem ahfadı olarak dünyadaki yerimizin bize nazmın ve şiirin açtığı yer kadar olduğuna kıymet atfeder. Bu hususu fark etmelerini başını örten Türk kızlarından beklemek hakkımdı. Hakkım çiğnendi. Yol gösterici bir parıltıyı saman alevine çevirmeyi başını örtüp felsefenin künhüne varmağı reddeden kızlar başardı. Türk toprakları başörtüsünün bir davaya sahip çıkmanın işareti haline sokulabilen yegâne yer olma parıltısını taşıyordu. İfadeye dikkat: “Sokulabilen!”… Türkiye Cumhuriyeti haricinde Müslüman nüfus barındırdığı söylenen hiçbir ülke “inkılâplar” tecrübesine sahip değil. Başını örten kız dikkatini tarihteki kendi yerine çevirmediği zaman Türk hayatına verilen zararın malzemesi durumuna düşer. Nitekim düştü.

Başını örten kız “American way of life” ile kapitalizmin müteradif şekle bürünmesi benim meselem değil deme durumundaysa her dava sahibinin nazarında “habis ur” töhmetine uğrar. Başörtüsü bir davaya bayraklık etme imtiyazını ABD emrine girme karşılığında feda etti. Dava sahipleri Hıristiyanların XXI. asrında kimlerin namaz kılıp kimlerin oruç tuttuğunu merak konusu haline getirenlerdir. Namaz kılıp oruç tutanların kıldıklarının ve tuttuklarının kime ne faydası olduğu bir dava açısından, böyle bir dava varsa, irdelenmeli. Dava sahipleri Kur’an nedir sualinin cevabıyla ilgilenmenin semeresine talip. Dünya Sistemi’nin dayattığı şartların dışında bir İslâm var mı? Size ne kadar tuhaf gelse de bu sualin cevabı şiir alanında ancak bulunabilir. Kur’an nedir sualinin cevabı onun şiir olmadığında saklıdır. Buna mukabil Kur’an mahlûk mudur sualinin cevabı imanın yoklanış yolunu gösteriyor. Zira sualmiş gibi öne sürülen bu görüş bir bozukluğu izhar eder. Yalnız bu kırattaki bir suale değil, buna benzer her hangi bir sual kıyafetine girmiş şeye cevap yetiştirmekten imtina etme gücüne başını örten kızın dinamoluk edeceği günler Türk topraklarının kapitalizm tasallutundan arındığı günler olacaktır. Bilmelidir ki, Allah’tan ümit kesmek de, Allah’tan emin olmak da küfürdür. İnsan hayrından emin olmadığı hiçbir şeye tevessül etmemelidir. Zira hiçbir şey biraz helâl, biraz haram değildir. Bir şeyin vukuu bir başka şeyin meydana gelmesine mani teşkil eder. İsa’yı gücendirdiysen Muhammet’e yaranma ihtimalin hiç yoktur.

İsmet Özel,

http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr

adminadmin