Genel
Giriş Tarihi : 20-12-2016 12:31   Güncelleme : 20-12-2016 12:31

Şikâyet diye bir çukur var, bir düştün mü Evladını Bile İçine Çekersin

​Bir kültürün başka bir kültürü bozabilmesi için önce kendinin bozuk olması gerekir ki kendi doğalını ihraç edebilsin.

Şikâyet diye bir çukur var, bir düştün mü Evladını Bile İçine Çekersin

Kültür ihracı, arz eden medeniyetin doğalları üzerinden yürür. İran kendisi takiye yapmadan başkasına takiye ya da muta gibi kültürel çürüklüğü ihraç edebilir mi? Yahut Ruslar votka dedikleri içkiyi kendileri içmeseydi başkasına satabilirler miydi? Öte yandan birine göre çürüklük olan takiye mesela, ihraç eden tarafa göre ise dini bir esas bile olabilir ki öyledir de... Netice-i kelam kültür emperyalizmi; “Kendi yaşamadığını yayamazsın, kendi kültürünü yaşamadan korumazsın, yayılandan korunamazsın” mekanizmasıyla işler.

Evlilik programlarından şikâyet ederken “Bunlar hep gâvurun oyunu” diye anlatmak ve meseleyi sadece bu kadar zannetmek zokayı baştan yutmaktır aslında. Gerçekten korunmamız gereken o rezil programlar, bize ihraç edilen ülkelerde yayınlanmıyor mu? Sadece bizim ahlakımızı bozmak için silah yapar gibi, bize özel mi yapıyorlar? Hepsinde yayınlanıyor, çılgınlar gibi reyting alıyorlar ve maddi manevi övünüyorlar üstelik… Niye? Onun doğalı o. Onun kültürü o. Sana göre çürüklük olan ona göre medeniyet...
Kültür emperyalizmine maruz kalmış bir toplumun ilk belirtisi şikâyet etmesidir. Çünkü kendi medeniyetinden kopmuş, kendi formlarını bozmuş, kendi ilkelerini yitirmiştir artık ve başkalarının sürü halinde gelip işgal ettiği boş bir zihin haline gelmiştir. İşgali şikâyet eden neslin arkasından gelen sonraki nesil, kâğıt üzerinde kayıp nesil olarak kabul edilir.
Başta kendimizi müdafaa etmeli ve ardından emrolunduğu gibi, nizamı âlem için şikâyet etmeyi bırakarak üretime geçmekten başka çaremiz yok…

Erem Şentürk / Diriliş Postası

adminadmin