Kültür
Giriş Tarihi : 25-02-2018 16:20   Güncelleme : 25-02-2018 16:26

Şikâyet soru değildir ve bir cevaba götürmez!

Şikâyet soru değildir ve bir cevaba götürmez!

“Farkında mısın, konuştuğumuz şu bir saat içinde sadece şikâyet ettin. Ve bu şikâyetin sadece eşin ile ilgiliydi arkadaşım. Bu senin biraz da hayata nasıl baktığınla ilgili diye düşünüyorum. Eğer eşin de seninle ilgili olumsuz ve eksik yönlerine odaklandıysa, onu da dinlesem herhalde bir kamyon dolusu şikâyet çıkar. Peki, insan sadece karşısındakine odaklanır ve hep kusur ararsa, bunu da dile getirirse, bunu yaptığı insan kendisini nasıl hisseder? Kendisini önemsiz, değersiz, eşi tarafından beğenilmeyen ve sürekli açıkları kollanan bir eş olarak hissetmek ve bunu sürekli yaşamak, bunu yapana ve muhatabına ne kazandırır? Aile huzuruna, ikili iletişim kalitesine ve hayatı daha düzgün yaşamasına nasıl bir katkısı olur? Hangi olumlu ve gidişatı daha iyiye götürecek yolları açar? Hangi stratejileri öğretir ve insanın kendisine ve eşine olan inancını güçlendirip pekiştirecek bir etki yapar? Yani, bu tutum ne işe yarar?”

Aklımız, zihnimizin arayışına göre yönelir, yöneldiğimiz yerden malzeme toplar. Eğer bu malzemeler, öfkemizi, tepkimizi besleyen ve bizi o istikamette ilerleten cinsten ise, bu arada kendi haklılığımız ilgili de malzeme toplayarak, konuştuğumuz zemini güçlendiririz. İnsan aradığı vadinin özlemini duyar. Oradan gelecek her malzeme ile beslenir. Ve oraya sırtını dayayarak konuşur. Bu inanç değişinceye kadar böyledir.

İnanç, insanın en derindeki onu hareket ettiren dinamiğidir ve her insanda farklı bileşenlerle oluşabilir. İşte tam da burada, neye inandığımızdan ziyade, onun hakikatle ilişkisidir. Allah’a dokunan her şey değerlenir ve yeni bir istikamet kazanır. İnandığımız doğrunun Allah ile irtibatı var mı? Peygamber Efendimiz (sav) bu sorulara ne derdi? O bu durumda olsaydı nasıl davranırdı? Hepsinden önce, gerektiğinde benim hatalı olabileceğimi kabule hazır mıyım? Yanlış yaptıysam onu kabul etmeye müsait bir zihinsel altyapım var mı? Kendime odaklanarak ve kendimi görerek daha iyisini yapabilmem konusunda, arayışım ve çabam var mı? İşte her şey bu arayışla başlar.

- Daha iyiye götürmeyecekse, yanlış konuşarak şikâyet etmek niye?

- Eşimi suçlayınca o kendisini kötü hissedecek, hem halini düzeltmeye hali kalmayacak ve hem de aramız bozulacak. Durum böyleyken, aynı tavrı sürdürmek niye?

- Bir tutumun fayda vermediğini gördüğümüzde, daha doğrusunu aramadan aynı tavrı sürdürmek niye?

- Kendimizi görsek belki de eşimizin yanlışının altında bize bağlı sebepler bulacağız. Allah (cc) benden ne bekliyor diye düşünmeden, eşimizden beklentiyi gitgide artırmak ve olmadığında sürekli başa kakmak niye?

Daha doğru bir hayatın mimarı, önce ve sonra, insanın sadece kendisidir. ‘Rabbimiz (cc), bildikleri ile amel edenlere biz bilmediğini öğretiriz.’ buyuruyor. Biz, bir şey yapmakla bir etki ediyoruz ve karşılığında bir tepki alıyoruz. İşte asıl mesele, ne tepki aldığımıza bakmadan, ‘Bana yakışan, Allah (cc) ve Rasulü’nün ( sav) benden beklediği bu.’ diyerek, doğruyu yapmaya devam etmektir. Allah’ın izni ve dilemesi ile daha iyi sonuçlar, ancak bu tutumun meyveleridir. Hayat hiçbir zaman alışveriş değildir ve fakat daima veriş ve alıştır.

Saliha Erdim / Diriliş Postası

adminadmin