Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 12-03-2018 09:47   Güncelleme : 12-03-2018 09:47

Siyasi İttifak Ve İttihad-I İslam

Yavuz Sultan Selim Han, İslam milletinin ittihat edip birleşmesi için at tepesinden inmemiş hayatı harp meydanlarında geçmiş cihangir bir padişahtır. Onun açmış olduğu 500 yıl önceki ruh, aynı coğrafyada şimdi yeniden canlanmaktadır. Siyasi partilerin ittifak arayışları da inşallah bu büyük İslam ülküsünün gerçekleşmesine vesile olacaktır.

Siyasi İttifak Ve İttihad-I İslam

Ak Parti ile MHP anlaştılar buna BBP ve diğer partilerin katılması halkımızın en büyük beklentilerinden bir tanesidir. Eğer Türkiye’nin İslam âlemine öncülük etmesini istiyor isek öncelikle kendi ülkemizde birlik ve beraberliğin sağlanması şarttır. Daha sonra İslam’ın iki büyük kardeşi Türk-Arap ittifakı ve en sonunda da İslam ittifakı ortaya çıkacaktır.  

Birlik ve beraberlik diğer bir ifadeyle ittihat sayesinde emperyalist güçler kolayca yutup ortadan kaldırdıkları küçük İslam unsurlarını artık sindiremeyecek eğer buna kalkışırlar ise de boğazlarına düğümlenip kendi sonlarını getireceklerdir. 

Nasıl ki vakti zamanında Batılı emperyalist güçler Osmanlı Devleti gibi büyük devleti tek lokmada yutamadıkları için önce parçalara ayırdı ve sonra da tek tek yutup kendilerine esir ettiler. Türkiye’yi de yine Osmanlı gibi yutmak istenler yıllarca çalıştılar. Lakin onlar için hala koca bir lokmayız. Bunu başarabilmek için öncelikle parçalara ayırmak gerekiyor. “Peki, ne yapsak da bunu başarsak” diye yıllardan beri başımıza binbir çorap örüyorlar.

Akıllarına gelen ilk seçenek de adem-i merkeziyet denilen eyalet sistemini ortaya çıkarmaktır. İşte bunu yapmak için PKK’yı ve ellerine geçirdikleri FETÖ örgütü gibi her gücü kullanıyorlar.

PKK’nın siyasi kolu olarak çalışan HDP, ülkenin hayrı, vatan ve memleketin refahı için değil de vatanı  bölüp parçalamak için çalışmaktadır. Bir zamanlar özyönetim diye uydurdukları bir söz ile önce ülkeyi eyaletlere ayırmayı sonra da bölüp parçalamayı esas tuttular. Çıkartılan patırtı kütürtünün sonunda hepsi helak oldu.

Geçen yıllarda aynı şeyi Irak ve Suriye’de yapmaya çalıştılar. Irak’ta boylarının ölçüsünü aldıktan sonra şimdi Suriye’de hizaya getiriliyorlar. Yakında bu dehşetli Yecüc-Mecüc ittifakı olan PKK terör örgütünden; ordumuzun gücü ve Allah’ın izni ile kurtulacağız inşallah…

Bundan 107 yıl önce de aynı görüşler dile getirilmekteydi. Özellikle “Ahrar” partisinin kurucu ve yöneticilerinden olan Prens Sabahattin, eyalet sistemini savunuyor bunun için kamuoyu meydana getirmeye çalışıyordu. İşin doğrusunu söylemek gerekirse adem-i merkeziyet medeni halklarda daha iyi bir yönetimi ortaya çıkarmaktadır. Fakat sosyal ve kültürel bakımdan çok aşırı uçlara yayılmış toplumlar için ise tam bir felakettir.

Çünkü yerinden yönetim sayesinde daha çabuk karar alma ve uygulama şansı vardır. Bununla birlikte ülkenin tamamı bütünlük içinde bulunmuyor ise eyalet sistemi tam bir faciaya yol açma istidadı gösterir. Nitekim Amerikan İç savaşı bunun en güzel örneğidir. Bu örneği biraz açalım zira konu çok hassas ve önemlidir.

19. yüzyılın ortalarında Amerika Birleşik Devletleri'nin güneydoğu bölgelerinde, büyük çiftliklerin ağırlıkta olduğu ve tarıma dayanan bir ekonomi yerleşmişti. Bu çiftliklerde özellikle pamuk, tütün ve şeker kamışı yetiştirilmekte ve gereken işgücü Afrika'dan kaçırılıp getirilen siyahi kökenlilerden oluşan kölelerden sağlanmaktaydı. ABD'nin diğer bölgelerinde ise ekonomi sanayiye yönelmiş ve bunun gerektirdiği serbest işgücü için kölelik ortadan kaldırılmıştı. Kısaca ülke birbirinden farklı iki bölgeden oluşuyordu.  Sosyal ve kültürel bakımdan ülkede bir bütünlükten bahsetmek mümkün değildi.

ABD'nin batı kesiminde hala yeni eyaletler kurulmaya devam ediyor ve bu yeni eyaletlerin çoğunda kölelik yasaklanıyordu. Bu ortamda güney eyaletleri köleliğin eninde sonunda güneyde de yasaklanacağından endişelenmekteydiler. Bu da güneyin köleliğe dayanan üretim tarzını kökünden tehdit ediyordu. Köleliği kaldırmaya söz vererek seçime katılan başkan adayı Abraham Lincoln seçimi kazanınca güneyli 7 eyalet yeni başkanın köleliği kaldıracağına kesin gözle bakarak 1860 yılında ABD'den bağımsızlığını ilan ettiler.

Bu eyaletler Jefferson Davis'in başkanlığı altında Amerika Konfedere Devletleri adı altında yeni bir devlet kurdular. Kısa bir süre sonra buna 4 eyalet daha katıldı. Bu toplam 11 eyelet, Amerikan İç Savaşı'nda güneyli konfederasyon tarafını oluşturdular. Ülkenin geri kalan kısmı (özellikle kuzeydoğu kısmı) da kuzeyli union "birlik" tarafını oluşturdular. Bir süre sonra iki devlet arasında savaş patlak verdi.

Savaşı kuzeyliler yani Birleşik Devletler kazanmıştı lakin kayıplar ise korkunçtu. 110.000 kişisi çatışmada olmak üzere toplam 360.000 ölü ve 275.000 yaralı ve kayıp vermişlerdi. Konfederasyon’un da kayıpları büyüktü; 93.000’ çatışmada olmak üzere toplam 260.000 ölü ve 137.000 yaralı ve kayıp vermişlerdi. Kısaca bir milyon insan kaybedilmişti. Bu yıkımı Amerikalılar çok iyi bilir fakat ne yazık ki bizler hala dikkate almıyoruz. Bu acıları bize de yaşatmak istiyorlar halbuki tarihten ibret alınsa tekerrür eder mi hiç?

Amerikan iç savaşına karşılık bölgesel farklılıkları olmayan Avrupa'da farklı bir ülkede farklı sonuçlar alınıyordu. Zira Almanya’da  homojen bir yapı mevcuttu. Ülkenin kuzey veya güneyi ile doğu veya batısı arasında bir fark yoktu. Yüzlerce küçük devletçiklerden meydana gelen Prusya’nın önderliğinde Almanya birleşmişti. İki büyük dünya savaşından yenik olarak ayrılmasına rağmen eyalet sistemi bu ülkede başarılı sonuçlar doğurmuştu. Halen AB’nin motoru olan ve her bakımdan üstünlüğünü kuran  Almanya, dünyanın en büyük ve güçlü ülkesinden bir tanesi olmuştur.

İşte eyalet sistemi ülke bölgesel farklılıklar giderildiğinde yani sosyal ve kültürel yönden birlik ve beraberlik içinde olduğu takdirde eyalet sisteminin başarılı sonuçlar vermesi söz konusu olabilir. İşte bu seviyeye gelince adem-i merkeziyet desteklenebilir ve başarılı sonuçlar verebilir. Aksi takdirde Selçuklu Devletinin yıkılması ile ortaya çıkan ve Anadolu’da 300 yıl devam eden beylikler arasındaki mücadeleye tekrar tanık olmak da mümkündür.

Tavaif-i Mülük Kavgası adı verilen bu Müslümanlar arası iç savaşta onca Müslümanın kanı akmış insanlar perişan olmuştu. Nihayet Osmanlı devleti birliği sağladı ve bugünlere kadar geldik. Eğer Yavuz Sultan Selim Han’ın;
İhtilâf u tefrika endişesi
Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni.
İttihadken savlet-i a’dâyı def’e çaremiz,
İttihad etmezse millet, dağ-dar eyler beni.

Diyerek dile getirdiği İttihad yani birlik ve beraberlik sağlanamamış olsaydı çok büyük acıları yine yaşayabilirdik. İşte bu nedenlerden dolayı üniter yapıyı muhafaza etme zorunluluğumuz vardır. Aksi takdirde aç kurtlar gibi ülkemizi parçalayarak bölmeye çalışan düşmanlara yem olma ihtimalimiz vardır.

Vakta ki İslam ülkeleri de Batı Avrupa gibi sosyal ve kültürel yönden homojen bir yapıya sahip olur yani kuzeyi, güneyi, doğu ve batısı ile birlikte bütünlük içinde olur, bölgesel farklılıklar giderilir, işte o zaman eyalet sistemine geçilebilir. Aksi takdirde Bediüzzaman Said Nursi'nin, Prens Sabahattin’e yazdığı mektuplarda olduğu gibi zenb-i azim yani büyük bir günah işlenecektir, vesselam…

adminadmin