Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 08-01-2018 13:21   Güncelleme : 08-01-2018 13:21

Siz necisiniz hemşerim?

Yetmişli, yıllar bu ülkede siyasetin en yoğun yaşandığı ve hayatın her kademesinde hissedildiği yıllardı.

Siz necisiniz hemşerim?

Toplum sağ ve sol diye iki kampa ayrılmış bütün siyası tartışmalar bu iki ana eksen üzerinden yürüyordu. 

Üçüncü grup da İslamcılar vardı fakat onlar çok fazla göz önünde değillerdi. Şehrin duvarlarında ve sokaklarda yoktular. Daha çok kendi iç eğitimlerini tamamlamak gibi güçlü bir motivasyonla devam ediyorlardı. Çok özel günlerde büyük şehirlerde onların da protesto eylemleri oluyordu ama bir çeşit yarı kapalı akademik oluşum şeklinde çalışıyorlardı. Sokaktaki kavga, bölünmüş mahalleler, üniversiteler,  daha çok sağ ve sol denen iki grup arasında cereyan ediyordu.

Zor ve sıkıntılı yıllardı. Herkesin kendine göre haklılık gerekçeleri vardı.

Aynı kavram bir grup tarafından özgürlük diğer grup tarafından ise hürriyet diye açıklanıyordu. Birisi yurtsever diyordu kendine diğeri vatanperver. Esir dış Türkler bir tarafın, ezilen Dünya halkları ise diğer tarafın kavga sebeplerindendi.

Benzer şeyler gibi görünse de gerek kavramlar ve gerekse ifade biçimlerinden bu iki grubu hemen birbirinden ayırabiliyordunuz. Giyim kuşamdan davranışlara kadar gece ile gündüz gibi net bir çizgi ile farklıydılar. Bu işlerle hiç ilgisi olmayan köydeki Ahmet amca bile konuşunca karşısındaki adamın sağcı mı solcu mu olduğunu hemen anlayabiliyordu.

O günlerden bu günlere köprülerin altından çok sular geçti.

Sokaktaki amcanın bile bir çırpıda neci olduğunu anladığı adamın şimdi bir saat konuştursanız ne olduğu belli olmuyor. Batı başkentlerinde gizli servisler tarafından hazırlanan bir sürü iddia sağcı ya da solcu siyası mecralarda karşılık bulup hunharca kullanılıyor.

Dünün antiemperyalistleri Amerika’nın tezleri üzerinden ülkesinin Cumhurbaşkanına saldırmakta bir beis görmüyor.

İngiliz Alman İsrail gazetelerinin iddia ve yorumları kendini sağcı milli diye ifade eden siyası çevrelere kaynaklık edebiliyor.

Memleket ekonomisi ya da Tayyip Erdoğan’ın konu edildiği bir yazıyı okuyorsunuz yazarı hakkında hiçbir kanaat oluşmuyor kafanızda bunu yazan her şeyci olabilir.

Financial Times ya da The Economist’de Türkiye aleyhinde çıkan  bir manuplatif bir yazı hem sağcı hem de solcuların elinde muhalefet aracına dönüşebiliyor. PKK’nın ya da FETÖ’nün bütün muhaliflerin tezleri aynı şeyler. Aynı merkezler tarafında üretilen argümanlarla saldırıyorlar. Dil aynı üslup aynı, saldırı araçları aynı, saldırdıkları yer aynı.

Sosyal medyada yurtdışından yönetilen gizli servislerin fonladığı hesaplar var. Ne iddiaları varsa Tayyip Erdoğan’a hangi dil ve üslupla saldırıyorlarsa aynı iddiaları meclis kürsüsünden bir milletvekilinin ağzından duyabilirsiniz. Bu milletvekili yetmişlerin solcusu ya da sağcısı olabiliyor. Ne kadar hazin değil mi yetmişlerde birbirine kursun sıkan “yurtsever” ve “vatanperverler”  bugün İngiliz ve Amerikan tezleri üzerinden ülkesinin istikrarına ve ekonomisine saldırmakta hiçbir sakınca görmüyor.

Aynı tezleri PKK, DHKP-C ve FETÖ gibi kanlı örgütler de kullanıyor. İste bu yüzden adam yarım saat konuşuyor PKK’lı mı FETÖ’cü mü solcu mu sağcı mı ne olduğunu anlaşılmıyor.

Ahmet amca yetmişli yıllarda bir bakışta anlıyordu karşısındakinin ne olduğunu Şimdi değme siyasetçiler bile çuvallıyor. Tam bir at izi, it izi durumu, konuşanın neyin kimin adamı olduğunu anlamıyorsunuz. Çünkü hepsi siyasi ve ekonomik tetikçilerin kulaklarına üflediği cümlelerin oluşturduğu algı ile konuşuyor. Bu arada ülkelerini de çok seviyorlar ha (!)

Abdülhamit Türksoy

adminadmin