Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 24-08-2014 07:06   Güncelleme : 24-08-2014 07:06

Sofuzade Seyyid Hasan Efendi ve ‘Mecmâ’ûl Âdâb’ Adlı Eseri

Çarşamba’nın doğu yakasında bulunan bir cadde, Sofuoğlu Caddesi… Bir ucu Uzun Çarşı’da, diğer ucu ise Göğceli Mezarlığında… Uzun ve eski bir cadde. Belki de Çarşamba’nın kuruluşundan beri var olan bir cadde… Ve bu cadde üzerinde daha bir iki sene öncesine kadar var olan bir cami Sofuoğlu Camii…

Sofuzade Seyyid Hasan Efendi ve ‘Mecmâ’ûl Âdâb’ Adlı Eseri

Caminin adının hep bu caddeden dolayı ‘Sofuoğlu’ olduğunu düşünmüşümdür. Peki, hem caddeye hem de camiye isim olan ‘Sofuoğlu’ kim? Esas adı Sofuzade Seyyid Hasan Hulusi Efendi… Esasında hayatı hakkında pek bilgi sahibi de değiliz. Çarşamba’nın Osmanlı dönemindeki müftülerinden… Osmanlı döneminde Orta Mahallede bulunan Ali Bey Medresesi’nin kurucusu olarak biliniyor aynı zamanda.

Sofuzade Seyyid Hasan Hulusi Efendi, günümüze kadar ulaşmış ‘Mecmâ’ûl Âdâb’ adlı bir eserinde yazarıdır aynı zamanda. ‘İbadetlerdeki Edepler’ ismiyle baskıları da bulunan eser, Osmanlı Devleti Maarif Nezareti’nin (günümüzdeki anlamıyla Millî Eğitim Bakanlığı) 3 Ekim 1889 tarih ve 305 sayılı ruhsatı ile basılmıştır. Eserin yazımında Hocaefendi, bilinen birçok eserden istifade ettiğini belirtmektedir. Genel itibarıyla günlük yaşamda her daim gerekli bilgilerin yer aldığı eserini yazarken Hocaefendi; İmam-ı Buhari’nin Sahih-i Buhari, Suyutî’nin Cami-üs Sağir, İsmail Hakkı Bursevî’nin Ruh’ul Beyan, İmam-ı Gazali’nin İhya-u Ulûmi’d Din, İbrahim b.Muhammed el-Halebi'nin Mülteka vb. eserlerden yararlandığını belirtmektedir.

Hocaefendi eserini özellikle Türkçe olarak yazdığını eserinin başında belirtmektedir. Kendisini ‘Bu fakir yani Çarşamba kazası müftüsü Sofuzade Seyyid Hasan Hulusi’ olarak vasıflandıran Hocaefendi, o dönemde Arapça ve Farsça birçok eserin yazılı bulunduğunu fakat Türkçe eserin piyasada pek bulunmadığını belirterek eserini özellikle Türkçe olarak kaleme aldığı belirtiyor. Eserinin takdim bölümünde Sofuzade Seyyid Hasan Hulusi Efendi, ‘‘Tümüne akıl erdiremesen bile, hepsini terk etme.’ kaidesine uyarak ve kusurları örtmekle muttasıf, maarif ve kemal erbabının bağışlayacaklarını ve eksikleri tamamlayacaklarını umarak, iş bu risaleyi tercüme ve kaleme almaya cesaret ettim ve adını da ‘Mecmâ’ûl Âdâb’ koydum.’ demektedir. 

Seksen dokuz kısa bölümden oluşan eserin sonunda muhtelif konulardaki bazı sorulara da cevaplar verilmiş. ‘Her mükellefi ilgilendiren ve herkesin bilmesi ve bellemesi gereken şer’î hükümler’  takdimiyle eserine başlayan Hocaefendi, önce imanın ne olduğundan bahsetmiş. Daha sonraki bölümlerde ise genelde ilmihallerden alışkın olduğumuz sıralamayla temizlik, abdest, namaz, oruç, hac, zekât gibi konuları ardarda değişik veçheleriyle işlemiş. Bu konuların yanında dua, Kur’an okumanın fazileti, kabirleri ziyaret, anne baba hakkı, eşlerin birbirlerine karşı vazifeleri, komşu hakkı, sıla-i rahim, hasta ziyareti, ölüm, cenaze, defin, nikâh, akika, kurban, borçlar, ticaret gibi pek çok konu işlenmekte eserde. Bunların yanı sıra sığır etinin zararları, fazla tokluğun zararları, ayakta yemek yemenin zararları, yemek yerken konuşmak gibi enteresan konular işlenirken; arpa ekmeği, patlıcan, bal, pirinç, kabak, mercimek, bulamaç, üzüm, ayva, incir, kavun, sinameki, sarımsak gibi besinlerin tüketimiyle alakalı tavsiyelerde bulunulmuştur.

Latin harfleriyle ilk Türkçe baskısı 1958 yılında Salah Bilici Kitabevi tarafından yapılan eserin günümüzde değişik yayınevleri tarafından yapılan değişik baskıları bulunmaktadır. Eser internet üzerinden değişik sitelerden satın alınabileceği gibi kitapçılardan da temin edilebilir.

adminadmin