Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 21-03-2012 22:33   Güncelleme : 21-03-2012 22:33

Sorunsuz bir yaşam

Sorunsuz bir yaşam : Taşların Dünyası   Günlük yaşam ve iş stresinden bunaldığımızda, sorunsuz bir dünyaya olan özlemimiz depreşir

Sorunsuz bir yaşam
Sorunsuz bir yaşam : Taşların Dünyası
 
Günlük yaşam ve iş stresinden bunaldığımızda, sorunsuz bir dünyaya olan özlemimiz depreşir. Mevcut sorunları çözdüğümüz zaman daha rahat, daha mutlu olacağımıza olan inancımız kesinleşir. Büyük bir beklentiye girer ve sorunların bitmesini dört gözle bekleriz. O an uğraştığımız sorun dışında kalan ve dikkate almadığımız olay ve sorunlar ise gündemimiz de dahi yer alamaz. Sorunsuz bir dünyanın bizi fazlasıyla memnun edeceğine olan inancımız ve hallolan sorunların peşinden yeni sorunların gelmesiyle bir ömür geçer. Beklediğimiz sorunsuz hayata bir türlü ulaşamayız. Eski Türk geleneklerindeki deyimle “kalıbı dinlendirmeye” aldığımız ölüm anına kadar bu düşünce ve özlemle yaşarız.

Olayın doğasına baktığımızda, gerçekten sorunsuz bir dünya bizim tüm dertlerimizin çözümü mü? Yoksa sorunsuz bir dünyaya duyulan özlem, mevcut sorunların çözüldüğü durumda rahatlayacağımıza olan inanç aracılığı ile kullandığımız bir motor kuvvet mi? Çoğu zaman günlük uğraşlar arasında bu farkı dahi kavramaktan oldukça uzağız. Zaman zaman uğraştığımız sorunlar hayatın amacı ve hedefi gibi algılanırken, zaman zaman sorunu çözmenin sağladığı mutluluk bunun yerini almaktadır. Oysa hayatımızdaki sorunların hepsi bilerek veya bilmeyerek, beynimizde etki süresi ve düzeyine göre öncelik sırasına dizilmiştir. Bizler birinci sıradaki sorunun çözümüyle uğraşırken, sıradaki diğer sorunlar gözümüze küçük görünmekte, hatta zamanla önemsenmemeye başlanmaktadır. Birinci sıradaki sorunu çözüp rahata kavuşacağımızı umduğumuz anda, beynimiz bize bir oyun oynamakta ve ikinci sıradaki sorun öncelik kazanarak birinci sıraya yükselmektedir. Bu durum ölünceye kadar devam edecek ve bitmeyecek bir süreçtir.

“Hayatın, bir oyun ve eğlenceden ibaret olduğu” inancına ve bilincine sahip insanlar için sorunlar ve onların çözümüyle uğraşma olgusu, bir oyunun parçası gibidir. Gücünüz nispetinde gereğini yaptığınız takdirde, o kadar da dikkat alınıp üzülmeye değecek olgular değildir. Aksi halde hayatın anlamını kaçırmak ve dünyevi işleri hayatın anlamı haline getirmek söz konusudur. O halde haklı olarak şu soruyu sormak gerekir. Yaşadığımız sorunlar ve bunlara bağlı olarak gelişen iktisadi, sosyal, kültürel vs olaylar ile ilgilenmek, onlara çözümler üretmekle uğraşmayalım mı? Doğal olarak böyle bir yaklaşımın doğru olması olası değildir. Tabii ki tüm sorunların çözümünde en üst düzeyde gayret ve çalışma yapılacak, en doğru ve güzel bir şekilde sorunlar çözülecek. Ancak bu sorunları çözerken hayatın sorunsuz olabileceği ve sorunsuz bir hayatın bizi beklediği gibi bir hayale kapılmamak gereklidir. Veya sorunun çözülemediği durumlarda da ümitsizliğe düşülmemelidir. Çünkü hayat bizi doğumumuzdan ölüme kadar geçen süreçte oyalayacak, olgunlaştıracak ve belli bir kıvama getirecek olay ve sorunlarla kuşatmıştır. Ve bu durumun da aksi söz konusu değildir.

Canlı bir varlık olarak hem bireysel hem de toplumsal düzeyde hayat süren insanoğlunun, bu yaşam tarzı ve sorunlardan oluşan döngüden kurtulması ölüm dışında olanaksızdır. Ve ölüm de asla çözüm seçeneklerinden birisi değildir. Ölene kadar sorunlarla yaşamak zorundayız. Zira hayatı anlamlı kılan yaşadığımız sorunlar ve çelişkilerdir. Bunlar olmasa yaşamaya da gerek yoktur. Gerek bitki ve hayvan, gerekse insanlar aleminde canlılık olgusu olduğu müddetçe bu durum kaçınılmazdır.

Canlılık olgusu, korunmak, kazanmak, yenmek, elde etmek, sahip olmak, yönetmek, isyan etmek, beslenmek, giyinmek gibi birtakım olaylara neden olduğu için yaşayanlar arasında çatışma ve sorunların oluşması kaçınılmazdır. Sorunsuz dünya konusunda istisna olanlar, sadece taşlardır. Taşların dünyasında canlılık, bilgi ve bilinç olgusu olmadığı için, birtakım gereksinimlerden dolayı kendi aralarında herhangi bir rekabet, çatışma ve çelişki de söz konusu değildir. Buna bağlı olarak da herhangi bir sorun yaşamaları mümkün değildir.
Sorunsuz bir yarın veya sorunsuz bir dünya özlemi çekenler, taş olmayı kabullenmedikleri müddetçe böyle bir yaşama kavuşamazlar. Zira taşların dünyası, sorunsuz bir dünyadır. İnsanoğlu geçici veya anlık sürelerde, taş gibi ruhsuz olduğu müddetçe belki o dünyaya uyum sağlayabilir, ama sürekli bir şekilde asla onlar gibi olamazlar. İnsan bilgi, bilinç ve duygu yönü olduğu müddetçe, eninde sonunda sorunların etkisi altında kalacaktır. Bu nedenle taşlar gibi sorunsuz bir hayat özlemi sadece hayal olup, sorunlarla yaşamaya ve mutlu olmaya, bu sorunları ve çözümlerini mutluluğa vesile etmeye alışmak gerekmektedir.

Yaşadığımız sorunlar gün içerisinde bizi hayata bağlayan, oyalayan, çeşitli sosyal aktivitelere yönlendiren ve bizi yaşatan etkinliklerdir. Onlar olmasa, birer taş misali ruhsuz ve kişiliksiz bir varlığa dönüşürüz. Her gün rutin olan bazı davranış ve çalışmaların dışına çıkamayız, renksiz, monoton ve çok sıkıcı bir hayat süreriz. Bu duruma düşen bireyin sonu da, psikolojik rahatsızlıkların kucağında yaşamak zorunda kalmak olacaktır. Ayrıca sorunlarla uğraşmak bilgi, bilinç, erdem, gayret işidir. Taş olmak için ise bunların hiçbirine gerek olmayıp, aksine taş gibi bilinçsiz ve duygusuz olmak yeterlidir.

Seçenek sizin!
adminadmin