Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 24-04-2017 14:07   Güncelleme : 24-04-2017 14:07

Sulh Dönemi…

14 Aralıkta Her şey “5 Ocak’a kadar sıkıntılı” sözüyle başladı… demiştim. Riskli olayların ve dönemlerin yaşanacağını daha sonra da sulh döneminin yavaş yavaş devreye gireceğini söylemiştim.

Sulh Dönemi…

Bu dönem içerisinde Reina saldırısı ve Vodafone Arena saldırıları yaşadık ve ondan sonra ki süreçte terörün yavaş yavaş gündemimizden çıkmaya başladığı dönemde Kayseri Patlamasını yaşadık. Ekonomik Terör olarak adlandırabileceğimiz Döviz Spekülasyonlarını da gördük. Ancak dikkat ederseniz terör ufak ufak adımlarla da olsa Türkiye’den uzaklaşmaya başladı. Referandum öncesi ise hepimizin hatırlayacağı üzere D.Bakır’da Terörist PKK’nın Özel Harekata düzenlediği terör saldırısı gerçekleşti.

Sulh döneminin başladığını ve Türkiye’nin artık daha huzurlu bir döneme doğru gittiğini kimsenin moral bozmaması gerektiğini de defaatle söylememize rağmen, Bazı yazar-çizer takımı Türkiye’nin referandum öncesi bir Darbe riski ile karşı karşıya kalacağını ifade ettiler. Hatta 16 Nisan sonrası tehlikenin devam ettiğini öne sürdüler. 16 Nisan öncesi mi? Sonrası mı? makalemde ise Türkiye’nin bölgenin vazgeçilmezi olduğunu ve 16 Nisan öncesi Türkiye’nin bir yol kazasına uğramasını beklemediğimi ve 16 Nisan sonrası yolunun çok açık olduğunu anlatmaya çalıştım.

Referandum öncesi elbette ki D.Bakır’da yapılan bombalı saldırı, Referanduma gölge düşürmekten başka bir amaç taşımıyordu. Ayrıca bölge halkına “Evet oyu kullanırsanız ona göre!” şeklinde Terör örgütü PKK’nın parmak sallamasından başka bir şey değildi. Siyasilerin referandum öncesi açıklamaları ve milletin sağduyusu bu beklenilen terör korkusunu bölgeye bulaştırmadığı gibi referanduma da hamdolsun gölge düşürmedi.

16 Nisan akşamı Referandum sonucu aslında kimseyi pek memnun etmese de Evet diyenlerin de Hayır diyenlerin de biz kazandık açıklamaları ile devam ediyor. Referandumdan Hayır bekleyenlerin YSK’nın açıklamaları sonrası bu referandumu tanımıyoruz açıklamaları! Sayılmaz yeniden referandum yapalım çabası! ve bir takım gizli ellerin Türkiye’nin huzurunu bozma çabası da Milletin Feraseti ile karşılığını bulmadı.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Referandum sonrası açıklamaları ve CHP Gençlik Kollarının yazılı metin ile halkı sokağa davet etmesine, CHP Kurmaylarının sürekli Devlete karşı isyan olarak adlandırılacak şekilde ki açıklamalarına hamdolsun ki Millet yine karşılık vermedi. Elbette ki bu taleplerin karşılığını bulduğu marjinal gruplar yok muydu? Vardı, Ancak toplumu sürükleyecek, Kaos ortamı oluşturacak büyük kitleleri toplayamadıkları gibi toplumun genelinin tepkisi ile de karşılaştılar.

CHP Yönetiminin Referandum sonucunu tanımıyoruz demesi ve halkı sokağa çağırması kime neye hizmetti peki?

Toplumsal Kaos ve Türkiye’nin kamplaştırılması kime ne kazandırır?

Türkiye’nin ateş içerisine atılmak istenmesi “Demokrasi ve Özgürlük” olarak adlandırılmalı mı?

FETÖ ile aynı dili kullanan ve onlar ne derse aynı cümleleri ya da birbirine yakın ifadelerle Halkı sokağa davet ederek Demokrasi sağlamayı umanlar kime neye hizmet ediyor?

 

Spor’un, Siyasete alet edilerek belirli kesimlerin de ateşlenmesi hesabının yapıldığı Beşiktaş- Lyon maçı öncesi provokatörlerin cirit attığı sosyal medyada ki paylaşımlarda karşılık bulmadı. Taksim meydanına CNN,FOX TV gibi televizyonların naklen yayın araçlarının dizilmesi, İBB’nin kaldırım taşlarının da yanında olması ve Soros’un Türkiye’de olduğu 100 Milyon dolar dağıtıldığı haberlerinden sonra stada giden her provokatöre 200 TL dağıtıldığı bile sosyal medyada dillendirildi. Hatta bazı ünlülerde “Maça gidiyoruz!” adı altında provokatörlük yapmasına da toplum prim vermedi.

Tüm bu cılız seslerin karşılık bulmamasının ise tek sebebi var!

Dünya Tapınakçıların Sulh dönemine girdi, Özellikle Türkiye için…

George Soros’un Türkiye’ye gelmesi sözde adı eğitim kurumu olan nereye ve kime hizmet ettiği belli olan yerlere para akıtması da bu saatten sonra bir sonuç çıkarmaz. Sebebine gelince ABD Başkanı Trump her ne kadar hala Beyaz Saray’da yalnız adamları oynasa da her ne kadar da Neocan çetesi ABD’de de etkin olsa da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ilk tebrik edenlerden bir tanesi de ABD Başkanı Donald Trump. Aynı keza Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’de ilk tebrik edenlerden. Dünya gücünü elinde bulunduran liderlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tebrik etmesi bu bağlamda önemsenmelidir. Zira bugün bana göre ulusal medyada çok yer almayan ama bomba haberlerden bir tanesi de İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore’un “Vatandaşlarımızın Türkiye’ye gelmesini destekliyoruz.” açıklamasıydı.

Referandum sonrası Dünya liderlerinin tebrik ettiği Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Avrupa Birliği üye ülke başbakan ve cumhurbaşkanlarının bir kısmının ise tebrik etmemesi de gözden kaçmadı. Ancak görülen o ki Tapınakçıların Sulh dönemine girdiğinden AB üye ülkelerinin haberi yok! Ya da kabullenemiyorlar diyelim…

Gezi olaylarını akabinde 17/-25 Aralık sürecini yaşamış, Terör ile imtihandan başarıyla çıkmış üstüne üstlük bir de 15 Temmuz darbe girişimi atlatmış bu toplumu artık bir takım yalanlarla ve Referandum sonrası günlük dağıtıldığı söylenen 100-200 TL’lerle kandırmanız artık mümkün değil. Gezi olaylarında Ağaçlar kesilmesin kılıfı ile başlanıp “Mesele Ağaç değil, Sen hala anlamadın mı?” ile gerçek yüzlerin ortaya döküldüğünü gören bu millet, bu ucuz senaryolara artık prim vermez. Yaşanan olaylardan acı tecrübeler kazanan bu toplumu kolay kolay artık kimse galeyana da getiremez. Yeter ki bütünlüğüne ve varlığına zeval verilmeye kalkılmasın…

Bundan sonra ki süreç nasıl oluşacak derseniz;

1-2 gün içerisinde YSK resmi sonuçları açıkladıktan sonra Kaybedenler Kulübünün de kaybedenleri kesinleşmesi ile birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ak Parti’ye üye olması ve akabinde de Ak Parti Genel Başkanlığı süreci başlayacak, Haliyle Türkiye de resmen yeni döneme girmiş olacak. Referandum sonrası dahil her türlü yolu deneyerek Türkiye üzerinde ameliyat yapmak isteyenler ise mağlubiyetini kabul edip, Deviremedik o zaman birlikte olmalıyız yoluna gireceklerdir. Çünkü yükselişine devam edecek olan Türkiye’nin karşısında durmak kendilerine daha fazla zarar vereceğinin hesabı yapılacaktır. Kısaca bükemedikleri eli öpmek zorunda kalacaklar…

CHP mi?

Toplum tarafından karşılığı kalmayan CHP üst yönetimi ve CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise her zaman ki görevine devam edecektir. Amma velakin Toplumun genelinin çokta umursamadığı ama her nemden Kar yağdırma çalışmalarını da bırakmayacaklardır…

Orhan SARIKAYA

 
adminadmin