Kültür
Giriş Tarihi : 27-01-2019 17:00   Güncelleme : 27-01-2019 17:26

Sultan Abdülhamid-İ Sânî ve Dinde Reformla Mücadelesi!

Sultan Abdülhamid-İ Sânî ve Dinde Reformla Mücadelesi!

Devlet-i Aliyye-i Osmâniye, Ehl-i Sünnet’i devlet eliyle korumuş ve dinde reform faaliyetlerine izin vermemiştir. Dinde reform hareketleri daha çok Osmanlı Devleti’nin nüfuz alanının azaldığı ya da kaybolduğu bölgelerde vücud bulmuş ve Batılı devletler tarafından desteklenmiştir. Osmanlı Devleti’nin Batılı devletler karşısında geri kalması, imparatorluğa uzak bölgelerin Batılı devletlerin eline geçmesine, yer yer sömürgeye dönüştürülmesine; Batı’nın savaş ve sömürge vasıtasıyla hâkim olduğu bölgelerde bir taraftan halka zulmederken diğer yandan da buralarda dinde reform faaliyetlerini desteklediği görülmektedir.

Devletin hâkimiyetinin dışındaki alanlarda kendilerine yer edinen Batıcı, ilerlemeci, seküler Müslüman tipler, Batı’daki Protestanlık gibi reform ve ıslahatı öngören görüş ve tezlerle ortaya çıktılar. Batı’daki gibi terakki için dinde reform gerektiğine inanan bu kişiler aslında halihazırda var olan Osmanlı Devleti’ni ve dolayısıyla Müslümanları kurtarmaya yardım etmek yerine ifsadı daha da yaydılar. Cemaleddin Afganî’nin başlattığı dinde tecdid ve ictihad hareketi, Seyyid Ahmed Han’ın Kur’an İslâmı/Kuraniyyun hareketi, Muhammed Abduh’un ortaya attığı Dinlerarası Diyalog, Fazlurrahman’ın Tarihselcilik hareketinin tamamı Batı desteklidir.

Cemaleddin Afganî’yle başlayıp talebeleri Muhammed Abduh ve Reşid Rıza ile devam eden “Mezhebleri teflik, yeni ictihad, dini ıslah” görüşü dini aslına döndürmek yerine dinde reforma dönmüştür. Bu üçlünün genelde ittifak ettiği ve İslâm’ın Ehl-i Sünnet itikadına aykırı görüşlerinden bazıları şunlardır: “Cinleri ‘mikrop’ olarak yorumlamak, teyemmümün su bulunsa da alınabileceğini iddia, Hz. İsa’nın öldüğü, talak-ı selâse’nin bir sayılacağını iddia, mu’cizât-ı kevniyye, inşikâk-ı kameri (ayın yarılması mucizesi) inkâr, fil vakıasındaki kuşları sinek veya mikrop olarak tevil, sihrin olmadığını iddia vs...”

Abdülhamid Han’ın hatıralarından anlaşılmaktadır ki, Sultan, Afganî tehlikesini önceden sezmiş ve şu tespitlerde bulunmuştur: “… Blund adlı bir İngilizle Cemaleddin Afganî adlı bir maskaranın elbirliği ederek İngiliz hariciyesinde hazırladıkları bir plân elime geçti… Cemaleddin-i Afganî’yi yakından tanırdım. Mısır’da bulunuyordu. Tehlikeli bir adamdı. Bana bir ara Mehdilik iddiasıyla bütün Orta Asya Müslümanlarını ayaklandırmayı teklif etmişti; buna muktedir olamadığını biliyordum. Ayrıca İngilizlerin adamı ve çok muhtemel olarak İngilizler beni sınamak için bu adamı hazırlamışlar idi. Derhal reddettim. Bu sefer Blund’la işbirliği yaptı…”

Sultan Abdülhamid-i Sâni, önce Mısır’da İskoç Mason Locası’na giren ardından Fransız Mason Locası’na bağlanan Cemaleddin Afganî’nin zararlı fikirlerini fark etmiş ve önlem almıştır. Cemaleddin Afganî’nin yabancı sefir ve misyon şefleriyle yazışmaları, Osmanlı Devleti aleyhinde yürüttüğü faaliyetleri üzerine Sultan Abdülhamid Han, Afganî’yi İstanbul’a davet etmiş, Maçka’da bir köşkte göz hapsinde tutmuş ve dış mihraklarla bağlantısını kesmiştir.

Sultan Abdülhamid Han’ın dehâsı, Afganî fitnesini bertaraf etmiş; Cemaleddin Afganî İstanbul’da göz hapsine alındıktan sonra din ve devlet aleyhinde faaliyetleri sonlandırılmıştır.

Siyami AKYEL – Milli Gazete

adminadmin