Kültür
Giriş Tarihi : 04-08-2019 08:30   Güncelleme : 04-08-2019 08:30

Sultanlıktan Köleliğe: Barbaros Hayreddin Paşa

Bir ülkenin sultanı olduğunuzu düşünün; emrinizde ordular, devlet adamları, ilim adamları ve size gönülden bağlı bir halk var.

Sultanlıktan Köleliğe: Barbaros Hayreddin Paşa

Sözünü ettiğimiz sultan, denizcilerin piri Hızır Reis’ten başkası değil. Ancak o; şan, şöhret ve saltanat peşinde koşmadığından Osmanlı Halifesi Yavuz Sultan Selim’e biat ederek ülkesi Cezayir’i Osmanlı Devleti’ne bağladı. Yavuz Sultan Selim tarafından Cezayir Beylerbeyliği’ne getirildikten sonra kendisine “dinin hayırlısı” anlamına gelen “Hayreddin” unvanı verildi. Hayreddin lakabından sonra Batılılar tarafından kendisine “kızıl sakallı” manasına gelen “Barbaros” adı verildi. Sadece adı bile düşman gemilerini kaçırmaya yeten Hayreddin Paşa 1518 yılında Cezayir Sultanı oldu. Fakir ve esir Cezayir ülkesi onunla kısa zamanda  zenginlik, refah ve huzur ülkesi hâline geldi.

Denizlerde Ceneviz, Fransız, İspanyol, Venedik ve diğer Avrupalı gemi ve donanmalarına karşı gösterdiği büyük kahramanlık ve başarıların sonucunda da 1534 yılında Kanuni Sultan Süleyman tarafından Osmanlı Devleti'nin Kaptan-ı Deryalığına atandı. Türk denizcisi Seyyid Muradi Reis bu olayı “Gazavat-ı Hayreddin Paşa” adlı eserinde şöyle anlatmaktadır. Almanya seferinden dönen Kanuni, İspanya üzerine de bir sefer yapmayı planlamaktadır. Ancak bunun için o beldeleri iyi bilen bir kaptan gerekiyordu. Bu sırada aklına Hayreddin Paşa geldi ve bir name yazmış ve Barbaros’a gönderdi. Sinan Paşa, padişahın mektubunu alarak Cezayir’e geldi ve mektubu Barbaros’a verdi. Barbaros mektubu üç defa öptü ve Sinan Paşa’yı büyük hediyelerle taltif etti. Hayreddin Paşa gözyaşları içinde mektubu okudu, ardından Cezayir şeyh ve âlimlerini çağırarak, “Ey azizler, bana efendimden davet geldi, beni kapısına çağırmaktadır! Her nerede olursa olsun emir padişahımındır, emirlere tam itaat gerekir. Yerime koyduğum adama, bana itaat ettiğiniz gibi itaat ediniz.” diyerek yolculuk hazırlıklarına başladı.

Midilli Adası’nda doğan Hızır Reis’in babası aslen Vardar Yenice’sinden olan Yakup Ağa’dır. Yakup Ağa Midilli Adası’nın fethinden sonra buraya yerleşmiş, burada evlenmiş, bu evlilikten Hızır Çelebi dışında İshak, Oruç ve İlyas adında üç oğlu olmuştur. Denizciliğe Midilli sularında bir tüccar olarak başlayan Barbaros Hayreddin Paşa daha sonra Tunus sultanının himayesinde Kuzey Afrika'da büyük zaferler ve kahramanlıklarla hayatına devam etmiştir.

Osmanlı Devleti’nin 19. Kaptan-ı Derya'sı olan Barbaros Hayreddin Paşa bu hizmette 12 sene bulundu. 12 yıllık hizmet süresince Fransa Kralını koruma amaçlı yapılan ve büyük başarılar elde edilen Nice seferinin yanında; Tunus, Mallorca, Apulya, Korfu, Venedik, Adalar denizi ve Akdeniz seferlerini gerçekleştirmiştir. En önemli başarısı ise 1538 senesinde 122 gemi ile Andrea Dorya komutasındaki 600’den fazla gemiye sahip Haçlı donanmasına karşı Turgut Reis ve diğer reislerle beraber yaptığı ve tarihe Preveze Zaferi olarak geçen zaferdir. “Dünya tarihinin en büyük deniz savaşı” olan Preveze Deniz Savaşı'nda aleyhine birleşen Avrupa donanmalarını büyük bir hezimete uğratarak zaferlerinin doruğuna ulaşmış ve adını silinmeyecek bir şekilde dünya denizcilik tarihine altın harflerle yazdırmıştır. (Bostan, İdris, “Beylikten İmparatorluğa Osmanlı Denizciliği”, Genel Türk Tarihi, Ankara 2002, c.6,  s. 275.)

Denizlerdeki Müslüman ve Hristiyan mücadelesi en hareketli devrini yaşadığı dönemde Akdeniz’deki Türk korsanları da Osmanlı Devleti'nin hizmetine girince iki muhteşem denizci karşı karşıya gelmişti: Barbaros ve Andrea Dorya. Bu iki Amiralin komuta ettiği donanmaların karşı karşıya gelmesi, Akdeniz’e egemen olmak için mücadele etmesi pek de uzak gözükmüyordu. Nitekim 1538 yılının baharında Akdeniz'deki Hristiyan devletleri bütün imkânlarını seferber ederek her biri seyyar bir kale heybetinde 262 parça gemiden mürekkep bir Haçlı filosu hazırladılar. Filo, 60.000 savaşçıya ve 2500 topa sahipti. Osmanlı İmparatorluğu'nun Deniz kuvvetleri kaptanı olan Barbaros'un elindeki kuvvet ise hafif yapılı 122 gemiden müteşekkildi. Bu filoda 6000 savaşçı ve 336 top vardı. Haçlı filosu sayıca üstündü. Fakat Barbaros'ta Haçlı Donanmasında olmayan bir şey mevcuttu ki, o da her biri bir filo değerinde olan Turgut Reis, Salih Reis, Seyit Ali Reis gibi değerli komutanlardı. Nihayet bu iki donanma 27 Eylül 1538 sabahı Preveze açıklarında karşılaştılar. Tarihin en büyük deniz savaşı olan Preveze Deniz Savaş’ında daha önceleri karada uygulanan Turan Taktiği (Hilal Taktiği), ilk defa denizde uygulandı. Barbaros hattın ortasında, Turgut Reis hattın gerisinde durmaktaydı. Yelkenler ve direkler indirilmiş, tekneler ilerliyorlardı. Rüzgârla doludizgin gelen Haçlı filosu, top menziline girmeden rüzgârın kesilmesiyle çok zor duruma düştü. Haçlı filosunu bu cehennemden kurtaramayan Dorya, kürekçilerine hız vererek selameti kaçmakta buldu. Barbaros bir müddet Dorya'nın peşine düştü fakat sonra ortalık kararmaya başlayınca Preveze'ye döndü. Savaş gecesinde kopan fırtına, esasen hırpalanmış olan Haçlı filoyu büsbütün perişan etti.

Preveze Deniz Savaşı'nın kazanılmasında Barbaros’un büyük dehası, birbirinden değerli komutanlar, başarılı bir şekilde uygulanan Turan Taktiği ve donanmada mevcut olan gemilerin etkisi büyük olmuştur. Bu savaş ile Hristiyan dünyası Akdeniz’deki hâkimiyetini kesin olarak kaybetmiştir. Kara devleti görünümündeki Osmanlı Devleti, bir deniz imparatorluğu hâline dönmüştür. Birleşik Avrupa donanmalarına karşı kazanılan, dünya tarihinin en görkemli deniz zaferinin müjdesi İstanbul'a ulaşınca Fetihnameyi divanla birlikte ayakta dinleyen Kanuni Sultan Süleyman, dört bir yana Fetihnameler yollatarak hüküm sürdüğü bütün ülkelerde zafer şerefine şenlikler yapılmasını emretti. Donanma-yı Hümayun’la muzaffer bir şekilde İstanbul'a ulaşan Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa, hususi bir mecliste günlerce padişahla baş başa kalarak zaferin ayrıntılarını kendilerine anlattı.

Barbaros Hayreddin Paşa, ince zekâlıydı, nükteyi ve latifeyi severdi. Kızdığı zaman sesi ve sözleri birdenbire azamet peyda ederdi. Sade ve yalın bir hayat sürmüş, hayatının hiçbir yerinde lükse yer vermemişti. Gayet mütevazı ve yardımsever biri olan Barbaros Hayreddin Paşa, geceyi üçe ayırır: bir kısımda Kur’an-ı Kerim okur, bir kısmında ibadet eder, bir kısmında da uyurdu. Hayır-hasenat yapmayı çok seven ve servetini bu yolda harcayan Barbaros Hayreddin Paşa Beşiktaş’ta bir medrese inşa ettirmiş,  bunun yanı sıra serveti ile İstanbul’un birçok semtine hanlar, hamamlar, konaklar, evler, değirmenler, fırınlar yaptırmıştır. Barbaros Hayreddin Paşa, kendini denizi seyrederken gören dostlarına “Öldüğüm zaman beni deniz sesi işitilebilecek bir yere defnediniz.” diye vasiyet etmiştir. Böylece Beşiktaş'ın boğazı gören şimdiki iskele önündeki meydanda Mimar Sinan tarafından yaptırılan türbeye defnedilmiştir. O, bugün de deniz kenarındaki türbesinde denizleri dinlemeye devam ederken, yüzyıllar boyunca sefere çıkan donanmalar onun türbesi önünden hareket etmiş ve kendisini  top atışlarıyla selamlamışlardır. Ve bugün de Deniz Kuvvetlerimizin her yıl düzenlediği törenler ve top atışlarıyla denizlerin şanlı Pir'i saygı ve sevgiyle anılmaya, şerefle yâd edilmeye devam edilmektedir.

Eyüp Demir / Diyanet Dergisi

adminadmin