Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 22-03-2017 09:18   Güncelleme : 22-03-2017 09:18

Suriye direnişi 7. Yılına girdi

Masum ve mazlum Suriye halkının zalim Beşar Esed iktidarına karşı direnişi 6. yılını doldurdu. Bilanço dehşetli yüzbinlerce ölü milyonlarca sakat kaldı. 10 milyona yakın insan evini yurdunu terk etmiş durumda!

Suriye direnişi 7. Yılına girdi

Beşer Esed rejiminin devrileceği kesin. Fakat gitmesini ve ölmesini istemiyorlar. Herbirinin kendi hesabı var. Kimi İslam dünyasını ötekileştirmek ve İslamofobya için Esed’i destekliyor, kimi bölgeye yerleşmek için, kimi petrol yolları derdinde. Fakat ortak oldukları ve yanyana geldikleri kısaca uzlaşabildikleri tek bir husus var. O da Türkiye’yi parçalamak için Suriye’nin kuzeyinde PKK devleti kurmak.

İnanması güç olan bir konu olmakla birlikte oldu işte. Bakın ABD-Rusya-Esed Rejimi-PKK aynı safta birleşti yetmedi Türkiye Menbiç’e girmesin diye ortak devriye gezdirip bayrak sallıyorlar.

Müttefik diye geçinen ABD’nin ne derece sözünde durmayan kalleş bir ülke olduğu askerlerinin hainlik ve vahşette sınır tanımadıklarını görmüş olduk. İnsanları öldürmek için Ruslarla yarışıyorlar. Uçaklardan BM kararlarına göre yasak olan bombaları dahi hayâsızca atabiliyorlar.

İşi sağlama almak için ABD ve Rusya Genelkurmay Başkanları Türkiye’ye gelip Türk Genelkurmay Başkanının önünde mahcup bir eda ile poz veriyor. Ne olur “ katil askerciklerime vurmayın” diye adeta yalvarıyorlar. Genelkurmay Başkanı Akar ise parmaklarını uzatarak elleri cebinde “sözlerinizi yerine getirin” diye hesap soruyor.

Bu fotoğraf uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek. Vekalet savaşları adı verilen ve İslam dünyasına karşı açılmış olan Post Modern Haçlı Savaşında İran denilen işbirlikçiler de yerini almış durumda. Halkı yoksulluktan kırılırken bunlar Müslüman katliamı için olmadık türden silahlar icat edip çoğu sivil masum insanları öldürme yarışına girmiş durumda.

Bu resmi yakın bir gelecekte hepsinin gözlerine sokacağız. Yapılan anlaşmaları nasıl yırtıp atarak katliamlara sebep olduklarının hesabını da soracağız. Fakat sabır ve gayret gerekiyor. Her şeyden önce Suriyeli Müslümanların birlik ve beraberlik içinde bulunması şart. Toplu vurdukça yürekler; onu topun sindiremeyeceğini ders vermek zorundayız.

Fırat kalkanı harekatı yıllar önce yapılmalıydı. Lakin FETÖ denilen ABD köpekleri Türk Silahlı Kuvvetlerinin en üst komitesine kadar sızmış harekata engel olmuştu. Bu vatan hainleri 15 Temmuz 2016 darbesi ile deşifre olup tutuklanınca ordumuz harekata girişti. Kısa zamanda birleşik şer güçlerinin planlarının hepsini bozdu. Bakın neler oldu:

  1. PKK-PYD koridoru ile Türkler ile Arap dünyası arasına çekilmek istenen duvar yıkıldı.
  2. El Bab denilen ve adı gibi Arap dünyasının kapısı olan şehir ele geçirilerek Suriye Müslümanlarının nefes borusu açıldı.
  3. Şii hilali denilen İran’ın stratejik oyunları büyük ölçüde bozuldu.
  4. Rusya, Türkiye’nin bölgedeki önemini anlayarak halka ağır bombardıman yapmaktan vaz geçti.
  5. ABD ve Batı Dünyası, 40 yıldır uygulamaya soktuğu Türkiye’yi bölüp parçalama planlarını rafa kaldırmak zorunda kaldı.

Bu maddeler daha fazla uzatılabilir. Fırat Kalkanı Harekatı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Kıbrıs’ta gerçekleştirdiği Barış Harekatından 42 yıl sonra ilk defa giriştiği büyük operasyon olup bölgenin en önemli gücü olduğunu dost ve düşman herkese gösterdi.  Önemini anlatmak için kitaplar yazılsa azdır.

Şimdi Özgür Suriye Ordusu ile beraber gerçekleştirilen bu çok önemli harekatı bir tarafa bırakıp Suriye savaşının neden bitmediğini ve bu kadar uzadığının cevaplarını arayalım?

  1. Suriye Muhalefetinin ve Özgür Suriye Ordusunun hem mukavemet safhası hem de zafer sonrası için geçerli ve somut bir planı ve hazırlığı yoktu.
  2. Direnişin liyakatli bir lideri de olamadı.
  3. Başlangıçta, silahsız direniş ile iktidarın düşürülebileceği düşünülüyordu.
  4. Gösteri yapmaktan başka bir eylemi olmayan masum halka karşı hedef gözetmeden ve ölçüsüz silah kullanılmaya başlanınca, silahlanmak ve mukavemeti silahlı olarak devam ettirmek gerektiği anlaşıldı. Bu karar için en az 6 ay geçti.
  5. Bir birini denetleyen altı ayrı istihbarat teşkilatının faaliyet gösterdiği çok sıkı bir rejime karşı girişilecek mücadelenin özel kuralları vardı ve bunlar hesaplanamamıştı.
  6. Kendi kendine yeterli bir savunma teşkilatı olmalıydı. Ne yazık ki mevcut kısıtlı imkanlar DAEŞ denilen örgüte kaptırılarak sahada büyük kayıplar verildi.
  7. Silahlı Mücadele ile birlikte, masum sivil halkın korunması, ekonomik hayatın devam ettirilmesi, hem halkın hem de silahlı mukavemetçilerin öncelikle güvenliği, sonra barınma ve iaşesi, en sonra da silah ve mühimmat ihtiyacının temin edilmesi gerekirdi.
  8. Büyük şehirlerde uygulanacak mukavemet başka, kırsal alanda uygulanacak başka olmalıydı. Şehirler hedef haline getirilmemeliydi.
  9. Silahlı gruplar dağınık yerleşim birimlerinde ve kırsal alanda konuşlanmalıydı.
  10. Silah ve mühimmat rejimin depolarından alınabilmeliydi.

Hâsılı kelam, mukavemetin hazırlıksız, plansız, lidersiz ve eğitimsiz olması zafere ulaşmayı geciktirmiştir. Mukavemetin silahlı kanadı 29 Temmuz 2011 tarihinde Alb. Riyad el-Esad tarafından “Özgür Suriye Ordusu” (ÖSO) adı altında, sivil kanadı da 23 Ağustos 2011 tarihinde “Suriye Ulusal Konseyi” (SUK) adı altında birleşti ve SUK'un başına önce Abdulbaset Seyda, sonra George Sabra getirildi.

Ancak SUK ve ÖSO müşterek bir irade altında birleşemedi. Suriye dışında bu birliğin sağlanması mümkün olmadığı gibi, içeride de ne sivil otorite tesis edilebildi ne de silahlı mukavemet bir komutaya bağlanamadı.

Birlik için hep, birliğe çağıranların dışarıdan alabildiği yardım kabiliyeti öne geçirildi. İç kaynakları yönetemeyen ve bu kaynaklara vaktinde sahip olamayan SUK ve ÖSO otorite tesis etmede başarılı olamadı.

Aslında dış yardım için de, Suriye içindeki mukavemetin üzerinde otorite tesis etmiş bir iradeye ihtiyaç vardı. Müslüman Devletler, Mukavemetin her noktasında hükmünü geçiren bir iradeyi karşılarında bulsalardı, hem ekonomik hem de askeri yardım için sıraya girerlerdi.

Birleşmiş Milletler Teşkilatı, İkinci Dünya Harbinin galibi ve Güvenlik Konseyinin daimi üyesi beş Devletin Dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda yönetmek için kurulmuş bir teşkilat olduğu unutularak, boşu boşuna uluslararası toplumdan yardım umuldu. Ayrıca körfez devletleri özgürlük ateşinin kendi ülkelerini vuracağından endişe ederek yardımlarını durdurdular.

Bunun yerine, başından itibaren otorite tesisi üzerinde gayret gösterilseydi, istenen yardım daha kolay bir şeklide hatta kendiliğinden gelebilirdi.

SUK ve ÖSO, tam başarılarını arttırıp, Suriye'nin önemli bir bölümünü muhalefetin kontrolüne sokma yolunda ilerlemeye başlamıştı ki; kendilerinden yardım beklenen uluslararası güçler, SUK'un yerine 11 Kasım 2012 tarihinde “Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu” (SMDGUK), ÖSO yerine de 06 Aralık 2012 tarihinde “Suriye Yüksek Askeri Konseyi” (SYAK) oluşturdular.

SUK etkisizleştirildi. ÖSO devre dışı bırakıldı. Bu iki oluşum, batılı Devletlerin kontrolüne girmeyi kabul etmemişlerdi. Alb. Riyad el Esad liderlik niteliklerine sahip bir askerdi. Başlangıçtaki eksiklikleri giderme yolunda idi. Silah ve Mühimmat ihtiyaçları ile çok sayılmayacak miktarda ekonomik yardım görebilseydi, muhalefetin askeri etkinliği bu gün çok daha ilerde olabilir, belki Beşar Esed de devrilmiş olurdu.

SUK içinde de Muhammed Riyad el Şakfa gibi, Suriye ve Dünya siyasetine hâkim liderler etkinliklerini tesis etmek üzere idiler. Yabancıların taleplerini kabul etmedikleri için destek bulamadılar.

ÖSO çatısı altında birleşmeden arzu edilen zaferin elde edilmesi güçtür. Daha da kötüsü, muhalefetin arasında El_Kaide yanlıları ile silahlı bir mücadele başlama riski oldukça yüksektir.

Bu dönemde, ÖSO çatısı altında muhalefetin kontrolündeki Suriye'de bir hükümet kurularak etkili bir yönetim oluşturulmalıdır. Askeri alanda emir komuta birliği tesis edilerek, kurtarılmış bölgelerde kısa sürede düzenli orduya geçilmesi şarttır. Ateşkes bu konuda çok yararlıdır.

Türkiye siyaseten tarafını belirlemiş ve Suriye muhalefetine siyasi desteğini daima sürdürmüştür. Sınırı geçen mültecilere kucağını açmış ve insani yardımı noksansız yapmaya çalışmıştır. Ancak FETÖ yüzünden gereken ve beklenen inisiyatif konusunda geç kalınmıştır. Fakat zararın neresinden dönülse kardır. İşte bir harekatla bütün oyunlar bozulabilmiştir.

FETÖ’nün geciktirdiği harekatın acı bilançosu vardır. Zira 911 Kilometre kara sınırı bulunan Suriye'deki muhalif mukavemeti siyaseten destekledikten sonra çok uygun gelişmeler yaşanmıştı. ÖSO adı altındaki bu muhalefet, dünyanın %90 ülkesi tarafından meşru görülmüşken, gayri meşru duruma düşmüş olan Beşar Esed kuvvetleri kendi halkını bu derece ölçüsüz katlederken, muhalefetin ihtiyacı olan silah, mühimmat ve ekonomik desteği Türkiye'nin sağlamasına hiçbir güç ses çıkaramazdı. Siyaseten tarafını belli ettikten hemen sonra Türkiye Suriye muhalefetinin tercih ettiği liderini belirleyip, ekonomik ve askeri malzeme yardımını yapmalı idi.

Fakat FETÖ ve ABD’ye bağlı generaller yüzünden TSK, Türk dış politikasına yeterli askeri desteği veremedi. TSK, sivil toplum kuruluşlarının da gerisinde kaldı ve caydırıcı olamadı.

Türk keşif uçağı düşürüldüğü zaman anında mukabele hakkını kullanamadı. Eğer TSK, yıllardır gözünü dış düşman güçlere ayırsaydı bu sonuçlardan farklı bir durumla karşılaşabilirdik.

Fakat TSK iç tehdide göre dizayn edilmiş hatta zırhlı birlikler şehir içlerine konuşlandırarak gerektiğinde halkın üzerine sürülecek bir yapıya büründürülmüştü. İç güvenliğe bulaştırılmayıp bütün enerjisini sınır ötesinden gelecek tehditleri, sınır ötesinde önleme konseptine göre kullanmayı planlasaydı, bütün bu olaylar farklı şekilde cereyan ederdi.

Beşar Esed'in hiç bir uçağı kendi halkını bu denli pervasızca bombalamaya cesaret edemez,  Rusya ve İran rahatça Beşar Esed'i destekleyemezdi. TSK'nın kara savaşına girmeden Suriye Muhalefetine danışmanlık desteği ve askeri malzeme desteği vermesi yeterde artardı bile.

Fakat olan oldu. Bundan sonra yarına bakmalı. Muhalefete karşı Beşer Esed başarılı değildir. Rusya ve İran sayesinde ayakta kalabilmiştir. Türkiye'nin Suriye Muhalefetini desteklemede gecikmiş olması, Suriye muhalefetinin hazırlıksız, plansız, lidersiz ve muhalif gruplar üzerinde otorite tesis edememiş olası, Beşar Esed'in devrilmesini geciktirmiştir, vesselam…

Vehbi KARA

adminadmin