Samsun Haber
Giriş Tarihi : 17-09-2013 08:53   Güncelleme : 17-09-2013 08:53

SURİYE HELİKOPTERİNİ BİZ DÜŞÜRDÜK!

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Sınır ihlali yapan Suriye'ye ait helikopter Malatya'dan kalkan uçaklarımız tarafından düşürüldü" açıklamasını yaptı.

SURİYE HELİKOPTERİNİ BİZ DÜŞÜRDÜK!
Başbakan Yardımcısı Arınç, Başbakanlık Merkez Bina’da düzenlenen Bakanlar Kurulu toplantısının ardından, gazetecilere açıklamalarda bulundu.
 
Arınç, toplantıda,  Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın, Avrupa Birliği üyelik süreciyle ilgili gerçekleştirilen çalışmalara ilişkin bir sunum yaptığını ancak ağırlıklı olarak milli eğitimin ele alındığını söyledi.
 
 Milli eğitimin geldiği noktanın memnuniyet verici olduğunu ifade eden Arınç, eğitim öğretim yılına başlayan öğrenci sayısının 16 milyonun üzerinde olduğunu ve 870 bin öretmenin bulunduğunu söyledi.
 
Eğitim çağındaki 16 milyonluk öğrenci sayısının, Avrupa ülkelerinin pekçoğundan daha yüksek bir nüfus olduğunu ifade eden Arınç, “Genç nüfusumuzun bu kadar yüksek sayıda olması bir ülke için bence çok büyük bir güç. Bu gücümüzü nitelikli bir eğitim yolunda kullanabilirsek ki kullanıyoruz, yeni yetişen nesiller Türkiye için de en büyük güvence olacaklar” diye konuştu.
 
"10 yılda, 400 bin öğretmen ataması yaptık"
 
Hükümetleri döneminde, 400 bin yeni öğretmenin atamasının yapıldığına dikkati çeken Arınç, şöyle devam etti:
 
“(Atanamayan öğretmenler) diyerek her defasında seslerini yükselten gençlerimizden bugüne kadar 400 bin öğretmen ataması yapmışız. Hemen hemen cumhuriyet döneminde atanan öğretmenlerin yarısı 10 yıllık hükümetimiz dönemindedir. Milli eğitim bütçesi, senelerdir en azından 7 senedir Milli Savunma Bakanlığı bütçesinin önüne geçmiştir. 2002 rakamlarına gore, bugün eğitime ayırdığımız bütçe ödeneği 7 misli daha fazladır. Şüphesiz bu kadar ödenekle bu kadar yüksek nüfusa genç nüfusa eğitim ve öğretim vermek kolay değil ama son yıllarda hayırseverlerimizin, bazı kurumlarımızın da yaptırdığı okul ve dersliklerle çok büyük bir katkı sağlandığını da söylemek istiyorum. Bugün çocuklarımıza, gençlerimize, evlatlarımıza hem başarılar diledik hem anne babalarını tebrik ettik hem öğretmenlerimizi kutladık. İdarecilerimizle devletin okullarını, özel okulları hepsini birlikte kabul ettik, bağrımıza bastık. İnşallah bu gençlerimizin ülkemize, millitemize çok hayırlı hizmetlerde bulunacağının ümidi içerisindeyiz.”
 
Toplantıda, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın, yeni eğitim ve öğretim yılı dolayısıyla özellikle eğitimde yapılan bazı değişikliklerden bahsettiğini belirten Arınç, “Kamuoyu, bunların bilincinde. Özellikle son günlerde tartışılan konu, SBS sınavlarının kalkması, yerine yazılı sınav sisteminin gelmesiydi. Okul türlerinin dönüştürülmesi, ders saatlerinin düşürülmesi, devamsızlığın 20 günden 10 güne düşürülmesi, dersaneler konusu, kılık kıyafet yönetmeliğinde velilerin isteklerinin daha çok dikkate alınacağı konuları ve bağlı bütün hususlar geniş bir perspektif içerisinde görüşüldü” dedi.
 
"ABD ve Rusya'nın vardığı anlaşma metni gözden geçirildi"
 
Türkiye’nin iki önemli konusu bulunduğunu, birinin dış politika veya güvenlik açısından Suriye’de yaşananlar, diğerinin ise Mısır olduğunu vurgulayan Arınç, şunları kaydetti:
 
"Bu konularda Dışişleri Bakanımız bildiğiniz gibi Paris'te toplantıda. Sayın Başbakanımızın ve bazı arkadaşlarımızın konu üzerindeki açıklamaları oldu. Bazı dışarıda yaşanan gelişmeler, özellikle kimyasal silahlar konusunda Rusya ve ABD’nin vardıkları protokol veya anlaşma metinleri gözden geçirildi. Bu konular üzerinde düzenlemeler yapıldı. Bazı konular da spesifik olarak, tekrar olarak, Bakanlar Kurulumuzun gündemi içerisindeydi.”
 
Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
 
ABD ve Rusya'nın Suriye'de kimyasal silahların tasfiyesi konusunda anlaşmasına ilişkin soru üzerine Arınç, BM müfettişleri ve gözlemcilerinin Genel Sekreter Ban Ki-Mun'a sunduğu raporun kendilerini yanıltmadığını ve şaşırtmadığını söyledi. Türkiye'nin olayları çok yakından takip ettiğini belirten Arınç, zehirleyici gazların veya kimyasal silahların kullanıldığı konusunda hiçbir şüphesi bulunmadığını ifade etti.
 
Rapora göre, Suriye'de devam eden çatışmalarda, aralarında çocukların da bulunduğu sivillere karşı büyük ölçüde kimyasal silah kullanıldığı sonucuna varıldığını dile getiren Arınç, raporda "toplanan çevresel, kimyasal ve tıbbi örnekler, Şam'ın Guta bölgesinde 21 Ağustos'ta yerden yere atılan ve sinir gazı içeren roketler kullanıldığına dair açık ve ikna edici kanıtlar sağlıyor" ifadelerinin yer aldığını söyledi.
 
Kimyasal silahların kim tarafından kullanıldığına dair detay olup olmadığının raporda açıklanmadığına işaret eden Arınç, "Bu, bizim için şaşırtıcı değil. Çünkü biz, kimyasal silah kullanıldığını ama bunun rejim tarafından Kasyun bölgesinden Şam'ın banliyösüne çok yakın yerlere atıldığı konusunda gerçek bilgilere sahibiz. Bunlar teyit edilmiş oldu sadece. Ama ne kadar sonra? Hemen hemen 1 ay sonra. Bu, bir gecikmeli rapordur. Bu raporlar üzerine ne yapılacağı önemlidir. Bu tartışmalar devam ediyor" diye konuştu.
 
BM Güvenlik Konseyi'nden uzlaşma ve oydaşma ile bir karar çıkmadığını hatırlatan Arınç, Rusya ve Çin'in veto tehditleri karşısında NATO'nun, böyle bir işin içerisine girmeyeceğini, kendisini ilgilendirmediğini ancak Türkiye herhangi bir müdaheleye maruz kalırsa bir NATO ülkesi olarak yanında bulunacağını ifade ettiğini bildirdi.
 
Başkan Obama'nın, ABD'nin kırmızı çizgisinin aşıldığını, kimyasal silah kullanıldığını, bu sebeple Esed rejimine karşı bir yaptırım uygulanacağını söylediğini belirten Arınç, sonradan bazı görüşme, anlaşma ve uzlaşmalarla müdahale imkanının ortadan kalktığını, sadece kimyasal silahların miktarının tespit edilmesi, yerlerinin bulunması ve imha edilmesi konusunda Rusya ile bir protokol imzalandığını anımsattı.
 
Türkiye'nin tavrının insani olduğunu vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:
 
"Biz, Suriye'de yaşanan trajediye kayıtsız kalmadık. Oradan kaçan, hayati tehlike içinde bulunan insanları ülkemize kabul ettik. Suriye'deki rejimin halkına silah doğrultmasını, şiddet kullanmasını hep eleştirdik. Şiddetin, silahın durması, halkın demokratik taleplerinin dikkate alınması, seçimler yapılması, Suriye'nin toprak ve siyasal bütünlüğünün muhafaza edileceği bir yöntemin ortaya konulmasını arzu etmiştik, 2,5 seneden bu yana. Şu ana kadar bu itirazlarımız, taleplerimiz, ikazlarımız dikkate alınmamıştır. Gelinen nokta tatmin edici olmaktan uzaktır. Kimyasal silahların yerlerinin bulunması ve bunların tamamen yok edilmesi fevkalade doğrudur ve olumludur. Elbette bu, sürece yayılmıştır. Bunlar belirtilecek, tespit edilecek veya bildirimde bulunulacak. Bunların imha edilmesi neredeyse 2014'ün yarısını geçmiş bir tarihte olacak. Süreç zamana yayılmıştır, bu haliyle ne kadar uygulanabilir, herkesin takdirine bırakıyorum. Kimyasal silahları kullanmak, insanlık suçudur. Bundan sonra kullanılmayacağının kabul edilmiş olması da olumlu bir aşamadır. Uygulanmasını hep birlikte göreceğiz."
 
"Bunların hesabını birileri sormayacak, birileri de vermeyecek midir?"
 
Arınç, bugüne kadar, Suriye'de resmi kayıtlara göre, aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 120 bin civarında insanın öldüğüne dikkati çekerek, 21 Ağustos'taki olaya kadar hiç kimsenin kimyasal silahla ölmediğini söyledi. 110 bin kişinin konvansiyonel silahlarla öldürüldüğünü vurgulayan Arınç, "Konvansiyonel silahlar, bugün hala Esed ve yandaşlarının elindedir. Onlar insan öldürmeye devam edecekler, anladığımız kadarıyla. Çünkü sadece kimyasal silah kullanımına ilişkin bir anlaşmanın söz konusu olduğunu görüyoruz. Bugüne kadar öldürülenlere 'Ne yapalım canım, ölmeselerdi' diyecek noktada olduklarının bazılarının, üzülerek görüyoruz" ifadesini kullandı.
 
Esed ve yandaşlarının bugüne kadar 300'den fazla balistik füze kullandığını ifade eden Arınç, söz konusu füzelerin hala Esed ve yandaşlarının elinde olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
 
"Bütün bunlarda ölenleri bir kenara koyarak, sadece bundan sonra, hatta Guta'da ölenleri de bir kenara koymak suretiyle 'Ölenler öldü, kalanlar bizimdir, bundan sonra sadece kimyasal silah kullanılmasın' demek, hangi vicdana sığar? Hangi uluslararası hukuk bunu kabul eder, bunu anlamakta zorlanıyoruz. Zannediyorum, insanlık vicdanı da bunu anlamakta zorlanacaktır."
 
Arınç, 2 milyondan fazla Suriyelinin vatanını terk ettiğine, 5 milyon Suriyelinin ülke içinde yer değiştirdiğine işaret ederek, "Bu yapılan katliamın, bu işlerin bir sorumlusu olmayacak mıdır? Bunların hesabını birileri sormayacak, birileri de vermeyecek midir?" dedi.
 
Başbakan Yardımcısı Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Yaşananlar olaylar, bizi isyan noktasına getiriyor. 'Ölen yüzbinlerce insan, onlar öldü, onları hesaba dahil etmeyelim. Esed de yerinde kalsın. Bundan sonra yalnız kimyasal silah ne kadarsa elinde bize versin.' Peki, yarısını mı verecek, dörtte birini mi verecek? Tamamının bu olup olmadığını nereden bileceğiz? Konvansiyonel silahlar kullanılmaya devam edecek mi? Bu soruların cevabı, ABD ve Rusya'nın vardığı anlaşmanın içinde mevcut değil. Bütün bu kamuoyu karşısında, bu ülkelere karşı, Türkiye'nin söyleyecek sözü, şimdi söylediğim sözlerden ibarettir. Biz, bize düşeni yapacağız. Elbette, büyük devletler olduğunu iddia edenlerin de başta BM Güvenlik Konseyi olmak üzere, bu yaşanan trajedi karşısındaki feryadını insanlığın beklediğini düşünüyoruz. Yoksa bunların üzerine bir karalığı örtmek, bundan sonra sadece kimyasal silah kullanılmaz noktasına gelmek, Esed'i ödüllendirmek anlamına gelir. Buna sebep olanlar, bunun sonuçlarına da insanlık önünde mutkala katlanacaklar."
 
"Bu mesajı hiç yorumlamadım, yorumlamak da istemiyorum"
 
"Bu hafta İmralı'ya ziyaretler gerçekleşti. BDP'liler, oradan 'Format değişerek diyalog, müzakereye dönüşmeli' mesajı getirdi. Siz, bu mesajı nasıl yorumluyorsunuz?" sorusuna Arınç, "Bu mesajı hiç yorumlamadım, yorumlamak da istemiyorum. Yorumlayacak kişiler, başkalarıdır. Onlara sorarsınız" yanıtını verdi.
 
"Genç yavrularımızı eğitimden uzaklaştırmak çok uygun olmayan bir davranış"
 
Arınç, bir gazetecinin, "BDP'nin eğitimi boykot çağrısında bulunduğunu" belirterek, bu konunun toplantıda gündeme gelip gelmediğine dair surusu üzerine,  şöyle konuştu:
 
"Bu da görüşüldü. Bu, BDP'nin ve bağlantılı olduğu örgütün ilk boykotu değil. Geçtiğimiz yıllarda da buna benzer okullara gitmemek ve bazı konuları protesto etmek yönünde bir boykot kararı aldıklarını biliyoruz. Ama sevinerek söylemeliyim, sadece 2 ilimizde biraz yoğun boykot yaşandı. Diğer illerimizde onların beklediği şekilde değil, yüzde 3'lerle yüzde 5'ler arasında ilk güne ait bir boykot rakamları var. Ben, halkımızın bu konudaki duyarlılığını candan tebrik ediyorum. Bu kadar iki ilimizdeki birinci güne yoğun sayılabilecek iştiraksizlik, yani boykota taraftar olmak, onlar zannediyorum birkaç gün içerisinde normale dönecek. Şırnak Valimizin açıklamasını biliyorum. Orada da boykotun, bu işi teşvik edenler tarafından sevinilecek bir noktada olmadığını ifade ettiler."
 
"Genç yavrularımızı eğitimden uzaklaştırmak çok uygun olmayan bir davranış" ifadesini kullanan Arınç, şöyle devam etti:
 
"Bu güzel yavrularımızı çirkin siyasetlere alet etmek artık hiç kimsenin başvuracağı bir yol olmamalı. Çocuklarımız okumalı, öğretmenleriyle birlikte okullarında iyi bir eğitim almalı. Eğitim, her şeyin başıdır. Onlar okuyan, eğitim alan, bu şekilde toplumla ilişki kuranlar her zaman daha iyi olacaktır. Onlara okullara nefretle bakmaları, iştirak etmemeleri konusunda baskı ve tehditde bulunmalarını hiçbir hukuk kabul etmez.
 
Teşekkür ediyorum ki siyasetçilerin açıklaması bu konuda çok olumludur. Yani boykotun çok yanlış olduğunu, lüzumsuz olduğunu hiçbir şey ifade etmediğini, çocuklarımızın ve gençlerimizin günlük siyasete alet edilmemesi gerektiği yönündeki açıklamalarını takdirle karşılıyorum. Bomba ellerinde patlamıştır. Bir ölçüde onu söyleyebilirim. Çok iddia ettikleri boykota sadece iki ilimizin bazı ilçelerinde iştirak yüksek olmuştur. Ama Türkiye 81 ildir ve 76 milyondur. 16 milyon çocuğumuzun içerisindeki birkaç bin kişinin boykota katılmış olması onların amaçlarına ulaşamadığını gösteriyor. En azından yarından itibaren bu anlamsız boykot kararından vazgeçmeleri ve çocuklarımızı okullarıyla buluşturmaları gerekir diye düşünüyorum."
 
"Böyle bir vahşeti kabul edemeyiz"
 
Arınç, Özgür Suriye Ordusu mensuplarına ait olduğu iddia edilen bazı saldırı görüntülerinin nasıl değerlendirdiğinin sorulması üzerine, "Bu görüntüler eğer gerçekse bunu yapanlar birer katilden farksızdır. Dolayısıyla ismi ne olursa olsun, savaş anında bile insanların başının kesilmesi, bir başka şekilde işkence edilerek hayatlarına son verilmesi kesinlikle onaylanamaz. Adı ne olursa olsun, adı ne kadar İslam’ı çağrıştırırsa çağrıştırsın veya Hristiyanlığa ait bir değeri içerirse içerirsin, dinler bu işten masumdur. Hiçbir din hiçbir insanın hayatına bilerek son vermeyi hiçbir zaman kabul etmez" diye konuştu.
 
Dinlerin genel yapısı içerisinde ve konseptinde terörün kesinlikle barınamayacağını vurgulayan Arınç, şöyle dedi:
 
"Teröristin dini farklı olabilir. O, kendi suçudur. Bu görüntüler doğruysa gerçekten kan donduran, dehşete düşüren görüntüler. İnternet dünyasında ne şekilde oluşturulduğunu, ne şekilde çoğaltıldığını, işin içine hangi efektlerin konulabileceğini tahmin etmek zor değil. Varsayım olarak bunları birer gerçek olarak kabul ediyorsak, bunları kimin yaptığı Şebbiha'nın mı yaptığı, Özgür Suriye Ordusu'nun mu yaptığı, bir başkasının mı yaptığı, Esed'in askerleri tarafından mı işlendiği hiç önemli değil. Böylesi bir vahşeti hiçbir zaman kabul edemeyiz."
 
"AİHM konusunda vatandaşlarımızı bilinçlendirdik"
 
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) temel hak ve özgürlüklerin ihlali başvurusunda Türkiye'nin 2 basamak gerilemesiyle ilgili bir soru üzerine, şunları kaydetti:
 
"Çok olumlu, bizim AİHM karnemiz maalesef çok kötüydü. En çok dava açılan ve en çok mahkum edilen bir ülkeydik.Yasal düzenlemeler yaparak AİHM'e daha az müracaat edilmesini pozitif olarak temin ettik. Yasaklayarak değil. Orada açılan davaların niteliklerine göre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne uygun yeni düzenlemeler yaparak, oraya müracaat etmeye gerek kalmadığı konusunda vatandaşlarımızı bilinçlendirdik. Bu, güzel bir şey. Biz, bu konuda ne kadar gerilersek o kadar memnun olacağız. Adalet Bakanlığımız bu konuda çalışıyor. Esasen 2, 3 ve 4. yargı paketlerinin konusu, büyük ekseriyeti AİHM'deki davalarımızın niteliği. Boşu boşuna insanımızı mağdur ederek, bu yollara gidişimizi yaptığımız pozitif düzenlemeler artık yurttaşlarımızın AİHM'ye gitmesine gerek bırakmadı."
 
Suriye helikopteri tarafımızca düşürüldü
 
Bir basın mensubunun, Suriye'ye ait helikopterin Türkiye sınırında düşmesiyle ilgili sorusu üzerine Arınç, şunları söyledi:
 
"Suriye'ye ait 'MI 17' tipi helikopter saat 14.20'de Hatay Yayladağı Güveççi bölgesinde 2 kilometre Türkiye'de hudut ihlalinde bulunmuş. Hava savunma unsurları tarafından sürekli ikaz edilmiş. İhlalin devam etmesi üzerine Malatya'dan havalanan uçaklarımız tarafından 14.25'te füzeyle vurulması sonucu, helikopterin Suriye topraklarına düştüğü tespit edilmiştir. Şu ana kadar mürettebatla ilgili herhangi bir bilgiye ulaşamadık, çünkü helikopter Suriye tarafına düştü."
 
Sınır hattında 24 saat esasına göre hava keşif unsurlarının uçuş yaptığına dikkati çeken Arınç, "Bilindiği gibi uçağımız düşürüldükten sonra da özellikle Akçakale, Viranşehir bölgesine sürekli karşı tarafından taciz ateşleri yapıldığı için angajman kurallarımız değiştirilmiş ve yeni bir uygulama başlamıştı. Dolaysıyla bu açıklamanın ne anlama geldiğini herhalde herkes biliyor" dedi.
 
adminadmin