Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 05-05-2020 16:41   Güncelleme : 05-05-2020 16:42

Suriye Yahut Diyar-I Şam

Suriye Yahut Diyar-I Şam

Suriye mültecisi kardeşimizi tanıyalı epey oldu. Adı Mahmud’du.  Üç oğlunu Şam’ın bir banliyosundaki camide namaz kılarken, bombardımanda şehid vermiş, kendisi de “şüheda babası” olma saadetine ermişti. O,  can yakan bu  “zahiri firak” hadisesi karşısında  ” İnna Lillah ve inna ileyhi raci’un” diyordu.

 

Metindi ama bizim gözlerimiz bulutlanmıştı; geçen Ramazan oruçlu iken Fırat Nehri’nde boğularak şehit düşen oğlunu hatırlayan  camii imamı İbrahim Bey de sesizdi.

 

İkindi namazından çıkmış Kur’an tefsiri dinlemek – talebe-i ulum sıfatına sahip olma bir yana, onları sevme şerefine nail olmak- üzere imam odasına geçmiştik.

 

İlk başta birine iş bulunduğu şeklinde havadis konuşuldu, ardından da o geldi mihmandarı olan tecrübeli mülteciyle,  İçeriye  utana sıkıla değil,  ölçülü bir şükran hissiyle girdi.

 

Hemen kapının yanına çökmek istedi selam verdikten sonra. Arabi lisanı iyi bilen imam dostum İbrahim Bey ısrar edip onu içeriye çağırdı, ardından da biz işaretle yukarıya buyur ettik; yanımdaki boş yeri işaretledim ona . Bizi Arabi lisandan ve Osmanlıca’dan uzak tutan zihniyete iğbirarım daha bir büyüdü.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Recep YAZGANRecep YAZGAN