Türkiye
Giriş Tarihi : 29-04-2015 22:30   Güncelleme : 29-04-2015 22:30

 Tanrı Zar Atar mı ?

    Şizofrenik bir soru! Soruyu sorarken bir yandan acaba inancım zedelendi mi diye düşünürken diğer yandan belirsizlik ve olasılık kuramlarının evrene ve insana etkilerini ortaya koyabilmek için gerekli diyerek rahatlatıyorsunuz içinizi

 Tanrı Zar Atar mı ?
    Şizofrenik bir soru! Soruyu sorarken bir yandan acaba inancım zedelendi mi diye düşünürken diğer yandan belirsizlik ve olasılık kuramlarının evrene ve insana etkilerini ortaya koyabilmek için gerekli diyerek rahatlatıyorsunuz içinizi.Amacım fiziğin derinliklerine dalıp yeni izafiyet kuramları oluşturmak değil. Düşünen beynin içinden, gün içinde düşünce dalga boyutunda binlerce fikir, cümle akar gider. Yakaladığınız düşüncenin üzerinde kafa yormaya başladığınızda böylesi soruların yanıtlarını bulma adına peşine takılırsınız. Yanıtlar, sizi kabul edilebilir ya da edilemez bir menzile mutlaka ulaştırır. “Tanrı zar atmaz “Einstein’ın en dikkat çekici aforizmalarından biridir. Düşünce, kuram ve izlenimlerini sonuca bağlayamadığı son nokta da söylediği oldukça etkileyici bir sözdür.Ne olmuştur da Einstein bu sözü söyleme gereği duymuştur.Yeryüzünde söylenmemiş söz yoktur,fakat bazı sözler vardır ki altında ki gizil gerçekleriyle tüm insanlığın ve evrenin geleceğine ışık tutmakla görevlidir. Sırlarla dolu bir evrende yaşıyoruz. Tüm sırlarıyla baş edebilmek imkan dahilinde değil. Düşüncenin ulaşabileceği noktalar sınırlı. Ulaşılan tuhaf noktalar sonsuzluğun kara deliğinde kayboluyor. Belirsizlikler, olasılıklar, şans faktörlerinin olabilirlik değerleri üzerinde kafa yoran insanlar olsa da ulaşılan son nokta, çözümsüzlük ve çıkmaz düşünce labirentleri. Bir çok bilim dalı bu sır gerçekliklerin peşinde. Kuantum mekaniğinin insanı hayrete düşüren deneylerinden olan; _Cern Deneyleri, _Çift Yarık Deneyleri,_ Schrödinger’in Kedisi Düşünce Deneyi; Olasılıkların üst üste binmesi durumlarını özetleyip, seçeneklerden birinin seçilmesinde gözlemin payının önemini özetler. Kuantum teorisi tartışmalarında Niels Bohr, atomaltı parçacıklarının düzenli hareket etmediği konusunda ısrar ettiğinde Einstein,”Tanrı zar atmaz” diyerek evrende olağanüstü bir düzen olduğunu anlatmak istemiştir. Ya da bazı yaklaşımlara göre, işin içinden çıkamayan Einstein bu sözle inancını önüne alıp bilimsel tezini daha güçlü bir sisteme “inanç” sisteminin arkasına gizlemiştir. Bu evrende şaşmaz bir nizam vardır sözlerini de düşünürsek ikinci duyuş akla daha yatkın görünüyor. Bilim ve Din toplum yaşamının iki önemli olgusudur. Bu iki olgu, her daim birbiriyle ya çelişir ya çatışır bir durumdadır. Bu iki olgu arasında ki ilk çatışma, Güneş Sisteminde, Güneşin mi yoksa Dünyanın mı merkez olduğu konusundaki uzlaşmazlıktan çıkmıştır. Galileo, Güneşin Dünyanın etrafında döndüğünü söylediğinde, Engizisyon Mahkemesinin kararıyla tezlerini ve ispatlarını hiç kimseye öğretmeyeceği konusunda ant içtirilerek susturulmuştur. Aynı gerçeği söyleyen bir diğer bilim adamı Giardino Bruno diri diri yakılarak öldürülmüştür. Din; Türk Dil Kurumu Sözlüğünde; “Tanrıya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum, diyanet” ve “Bu nitelikteki inançları kurallar, kurumlar, töreler ve semboller biçiminde toplayan düzen”şeklinde tanımlanır. Doğaüstü bir nitelik taşır, mukaddestir, değişmezdir ve gönülden bağlanmayı tam teslimiyeti gerektirir. Tolstoy, “Din Nedir?”kitabında şöyle tanımlar dini; “bir kişinin dışsal dünyayla ya da onun kökeni ve ilk nedeniyle sahip olduğu ilişkidir ve aklı başında biri, böyle bir ilişki içinde olmadan yapamaz. Bütün zihinsel çabaların yönünü gösteren dindir.” Bilim ise tam tersi dünya ile bire bir temasa dayanır. Fiziksel evrenle ilgili oluşum ve sorulara cevaplar arar. Tüm bilimsel bilgiler şüphe ihtimali taşır ve daha sağlam gelişimlere ve değişimlere açıktır. Bu noktalarda çelişki ve çatışmalar ortaya çıkar din ve bilim arasında. Bilim, insanla evren arasında kurulmuş belli bir ilişki olarak, incelenmeyi bekleyen nesne ve olayların araştırılmasından başka bir şey olmamıştır ve olmayacaktır. Tektanrılı dinlerde, Allah’ın (İnanç sistemlerinde ki farklı ad kullanımlarının tümü) yaratma planı içerisinde bir oluşum varken, bilim, kör tesadüfî süreçlerin evreni oluşturduğunu savunur. Çağdaş bilimin temelinde yatan evrim yasası, varoluş mücadelesi ve en güçlünün yaşamda kalması şeklindeki genel, öncesiz bir yasaya dayanır. Evrim yasası şöyle der; Kişi güçlü olmalı, daha az güçlü olduğunda yok olup gider. Din dışında bir sisteme inanmak, evrende kozmik ve doğa olaylarını tesadüfi bir rastlantısal doğrular olarak görmek, köksüz bir bitkiyi o haliyle toprağa dikmekle özdeş görülüyor. Köksüz bitki yetişemeyeceği gibi, dinsel temeli olmayan gerçek ve uygulanabilir doğa yasaları da olamaz. Peki, İslam Dini, bilime nasıl yaklaşıyor? Dinimiz akıl ve vicdan dinidir. Aklı ile görür, vicdanı ile gördüklerinden sonuçlar çıkarır. Dünya tesadüfen değil, üstün bir akıl, ilim ve güç sahibi tarafından yaratılmıştır. Bu nizam ve doğanın olağanüstü uyumu, fizik yasalarının arkasındaki anlaşılmaz, tanımlanamaz gizli güç olarak durur. Bu düzen, Kuran-ı Kerim Mülk suresi, 3.Ayette şöyle ifade bulur; “O, biri diğerleriyle tam bir uyum (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah) ın yaratmasında hiç bir çelişki ve uygunsuzluk (tefavüt) göremezsin. İşte gözünü çevirip, gezdir; her hangi bir çatlaklık bozukluk ve çarpıklık görüyor musun? Bu ayetten Allah’ın insanlara yaratılanları incelemeye çağırmasını anlayabiliriz. Bu bilime çağrıdır. Kuran’ın birçok ayet-i kerimesinde insanları dini ve evrensel bilimleri öğrenmeye teşvik eder. İslam mistismizin en büyük çıkmazı belki de inancımızı sorgulatacak her türlü yaklaşımdan uzak durma çabamız. Oysa bize rehber olarak gönderilmiş kitabımızı açıp okusak göreceğiz ki, inancımızın sahibi buna izin vermiştir.. Nasıl sorularının cevabı çok nettir. Fakat çoğu zaman nedenlerin cevabı yoktur! Zinhar tehlikeli sorular olarak algılanır nedenler! İnançları uğruna kafa kesenlerin solukları ensemizdeyken, insanlar sorgulamaktan uzak durmayı daha güvenli buluyor. Neden sorusu! İnançlar için çıkmaz sorulardır. Bunun yanında felsefenin yörünge sorusudur. O nedenledir ki inançlara yöneltilemeyen sorular bu alanda cevap ve anlam bulmaya çalışır. Felsefe, bilimin ve dinlerin uzlaştırıcı ortam noktasıdır diyebiliriz. Hangi inanç sistemiyle doğruya ulaşılmaya çalışılırsa çalışılsın, neden sorgulanmaya başlandığı an sorudan soruya gidilir, sonuç net bir sonuca varılamaz. O nokta da ilerlemek inkara girer, ilerleyemeyiz. İnancımızın zedelendiğinden korkar iman tazelemeye yöneliriz. Eleştiriler açıktır, senin ne işine gerek bu tür sorular? Allah bu aklı sana bunlarla uğraş diye mi verdi? Evet, Allah bana bu aklı yaşadığım hayatı sorgulamam, yaşamın anlamını anlamam, hayata geliş nedenimi bulmam, içinde yaşadığım evreni tanımam, bilmem, öğrenmem için verdi. Ulaşabileceğim en son nokta da göreceğim gerçekliği kendi aklım, kendi vicdanımla muhakeme yeteneğimle bulmam için verdi. Bunun yollarını da bana rehber kitabımda ayet ayet ulaştırdı. “Eğer bilmiyorsanız ilim ehline sorun.” (Nahl/16-43) Bazı çevreler bilimin ortaya koyduğu her yeni keşfi dine karşı kazanılmış bir artı puan olarak değerlendiriyorlar. Fakat bizim için bu yeni keşif  “bir sırrın” daha evrende çözülmesi olarak görülür. Sırların çözülmesi, yaratıcıya olan hayranlığın artması ve ona yaklaşma vesilesidir. Kuran-ı Kerimde bilimi yasaklayan tek bir söz yoktur. Bu bağlamda İslam’ın bilime ve gelişen teknolojiye karşı duruşu söz konusu değildir. İslam dini öncelikle mantık dinidir. Mescid-i Nebevi’deki Suffalarda, Camilerde, Küttablarda, Beytül Hikme (Bilgelik Evi)lerde, Nizamiye Medreselerinde, asırlarca bilim, felsefe, Matematik, Astronomi eğitimleri verilmiştir. Her şeyden önce İslam’ın ilk emri İkra! (Oku)dır. Yaratan Rabbinin adıyla okudur. (Alak suresi) Bohr’un bilimle uğraşan kişi objektif olmak zorundadır, dini inançları nötrlenmelidir. Tanrı zar atarken Einstein’a sormaz, Tanrıya ne yapacağını söylemekten vazgeç yaklaşımına cevabımız, Müslüman mahallesinde fizik bu yaklaşımla yapılmaz olacaktır. Bu evrende şaşmaz bir nizam ve onun yaratıcısı güçlü bir el vardır. Olasılığın imkansızlığı kuralı geçerlidir. Biz inanırız bizim yaratıcımız zar atmaz. Farazi (bilimsel teorik bir yaklaşımla), velev ki atsaydı kesin7/7 gelirdi!      
adminadmin