Samsun Haber
Giriş Tarihi : 26-03-2019 09:31   Güncelleme : 26-03-2019 11:35

Tekkeköy’ü Türkiye’nin sağlık merkezi yapacak proje; Kanseri erken teşhis eden biyodedektör köpek yetiştiren veterinerlik lisesi!

Tekkeköy Belediye Başkanı Hasan Togar, Türkiye’nin ilk kanseri erken teşhis eden biyodedektör köpeklerinin Tekkeköy’de kurulacak olan Veterinerlik Lisesinde yetiştirileceğini açıkladı.

Tekkeköy’ü Türkiye’nin sağlık merkezi yapacak proje; Kanseri erken teşhis eden biyodedektör köpek yetiştiren veterinerlik lisesi!

Togar hedef büyüterek, Tekkeköy’ü 3 yıl içerisinde süper lige çıkaracaklarını kaydetti ve süper lig projeleri arasında Kanseri erken teşhis eden dedektör köpeklerinin yetiştirileceği bir Veterinerlik Lisesi’ni Tekkeköy’e kazandıracaklarını kaydetti.

Başkan Togar, “İnsanlar oturuyor. Özel olarak yetiştirilmiş ve eğitilmiş köpekler onların nefeslerini kokluyor. Köpekler herhangi bir insanda kanserle ilgili nefes bozukluğunu anladığında onun yanında duruyor ve yüzde 95 başarı sağlıyor” diye konuştu.

DÜNYADA GİDEREK YAYGINLAŞIYOR

Dünyada halen köpeklerin olağanüstü koku alma yeteneğinden faydalanarak İngiltere, Kore, Japonya ve ABD’deki merkezlerde kanser tespiti yapılıyor.

Türkiye’de de bu yönde çalışmalara başlandı. Uyuşturucu madde, patlayıcı ve kayıp kişileri bulabilen eğitimli köpekler şimdi de kanserin peşinde.

Hassas burunlarıyla kanserli dokuları başlangıç aşamasında yakalayan köpekler sayesinde erken teşhis mümkün olacak. Çalışmayı gerçekleştiren uzmanlar köpeklerin kanserli hücreyi hatasız belirme oranının yüksek olduğunu belirtiyor. İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi İç Hastalıklar ve Psikoloji Uzmanı Prof. Dr. Tamer Dodurka, “Tüm ön hazırlıklar tamamlandı” diyerek, “Kanseri tespit için eğiteceğimiz farklı cins, koku alma yeteneği yüksek, hareketli ve oyuncu karakterli 4 köpeği belirledik. Yaşları 1 ile 2 arasında değişen köpeklere, temel itaat eğitimleri verildi. Farklı kokularla çalıştırılarak koku ayırt etme kapasiteleri arttırıldı.”

Seçilen köpeklere farklı kanser dokularının kokusunu tanıtarak işe başlayacaklarını belirten Prof. Dr. Dodurka, kanser teşhisi için av köpeği, Setter, Labrador Retriever ve Belçika çoban köpeği gibi ırkların ideal olduğunu söylüyor.

Uzmanlar köpek burnunun, koku molekülü tespit eden tıbbi cihazlardan 10 bin kez daha hassas olduğuna dikkat çekiyor. Köpekler mesane, böbrek, deri kanseri gibi idrar yoluyla koku atılan kanser türlerini yüksek koku algılama kapasiteleri sayesinde kolaylıkla buluyor.

Akciğerde biyopsiye son!

Dodurka, “Ekip olarak köpek için tespit edilmesi çok daha zor bir tür olan akciğer kanseri üzerinde çalışıyoruz. Bu daha dünyada denenmedi. Akciğer kanserini köpek ancak hastanın nefesini koklayıp ayırt eder. Hatta köpeklerimizi akciğer kanserinin A ve B tipi türlerini bile tespit edecek kadar uzmanlaştıracağız. Böylece hasta için zahmetli olan biyopsiyi bile ortadan kaldırmak mümkün” diyor.

Kokuyu bul, ödülü al

Peki köpekler kanserli dokuyu nasıl buluyor? Eğitim sistemi, narkotik ya da patlayıcı madde bulmakla aynı. Seçilen köpeklere çeşitli kanserli doku kokuları öğretilerek koku kapasiteleri arttırılıyor. Eğitimin süresi 3 ay ile 1 yıl. Köpeklerdeki av dürtüsü, av yerine oyuncak topla harekete geçiriliyor. Daha sonra top, köpeğin bulması istenilen kokuyla yer değiştiriyor. Böylece köpek, ne aratılmak isteniyorsa onu buluyor. Köpek doğru kokuyu bulduğunda ödülü olan topla oynuyor ya da okşanıyor. Dodurka “Hastanelerden talep olacağına inanıyoruz. Yurtdışında birçok merkezde köpekler kanser tespiti için çalışıyor” diyor.

‘Kanser türleri de koku yayar’

Medicalpark Hastanesi Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Mustafa Yaylacı, kanser-koku ilişkisini şöyle anlattı:

“Yediğimiz bazı gıdaların vücuda değişik kokular yayması gibi, kanser türlerinin de değişik kokular yaydığı biliniyor. Köpeklerin kanseri koklayarak bulmasına ilişkin 7-8 yıldır dünyada çalışmalar var. Araştırmalar köpeklerin 20 kanser vakası arasında 9’unu teşhis edebildiğini gösteriyor. Hatta elektronik burun denilen cihazlar sayesinde idrar, gayta ve ağız kokusundan erken tanıyla ilgili çalışmalar var. Ama bunlar daha çok yeni. Klasik tanı yöntemleri arasında değil. Bu çalışmalar ancak zaman içinde kendilerini kanıtlayabilir.”

adminadmin