Karantinada geçen her gün, insanlarımızı biraz zorlasa da kabullenerek bu süreci atlatmaya çalışılıyoruz. Ne var ki yakın çevremde telefonla yaptığım görüşmelerde insanlarımızda oluşan hastalanma korkusu, virüs kapma endişesi, temizlik takıntısı, gelecek kaygısı gibi büyük evhamlara yol açan psikolojik sıkıntılar baş göstermeye başladı. Bu endişe, takıntı, duygu ve düşüncelerdeki vesveselerle baş edemez olduklarını dile getirenler bir hayli fazla. Uzmanların salgın hastalık sebebiyle birçok travmaların ilerleyen süreçte daha ciddi bir şekilde önümüze çıkacağından bahsediyorlar.
Ne kadar tedbirli olsak da takdire karşı, tedbirin nafile olduğunu biliyoruz. Hayat yavaşladı, evlerimize sığındık, özelimize döndük ama kendi içimize dönebildik mi bilmiyorum. Yakınımıza bakmaya başladık; evimize, eşimize mahallemize bakmaya ve görmeye çalışıyoruz. Gönül gözüyle görülmeyen hiçbir şey baş gözüyle de görülmüyor. Eşinizin yüzünde ki çizgileri, saçında ki beyazlığın farkına varmak, hepsi için nasıl bedeller ödediğini düşünmek, çocuğunuzun aslında ne kadar duyarlı ve düşünceli olduğunu kavramak evlerin balkonundan gökyüzüne bakmak gibi çok basit yaptığımız ve yaparken aslında nedenli kolay ve insan içinde bir o kadar değerli olduğunu fark etmediğimiz şeyleri fark ettik. Bizlere çok güzel bir hassasiyet kazandırdı bu günler. En çok da ölüme alıştık.