Kent Kültürü
Giriş Tarihi : 21-07-2014 01:05   Güncelleme : 21-07-2014 01:05

TÜRK MİLLETİ'NDEN BAHSEDİŞİMİZ KÜFÜR ÂLEMİNİ TESİRSİZ BIRAKIŞINDANDIR

    İstiklal Marşı Derneği’nin “İstiklal Marşı’nın Türk Milliyetçiliği” adlı paneli 24 Mayıs Cumartesi günü Emet’te gerçekleştirildi

TÜRK MİLLETİ'NDEN BAHSEDİŞİMİZ KÜFÜR ÂLEMİNİ TESİRSİZ BIRAKIŞINDANDIR
    İstiklal Marşı Derneği’nin “İstiklal Marşı’nın Türk Milliyetçiliği” adlı paneli 24 Mayıs Cumartesi günü Emet’te gerçekleştirildi. Panelde ilk konuşmayı yapan İstiklal Marşı Derneği Genel Başkanı Şair İsmet Özel, farklı lisanlar arasında birbirine eşit ve birbirini karşılayabilen ifadelerin bulanamayacağı bir yana, aynı lisanda dahi hiçbir kelimenin başka bir kelimenin yerini tutamayacağı hususunu izah ederek sözlerine başladı. Genel Başkan İsmet Özel şunları söyledi: “Bütün bunları “millet” kelimesinin bize mahsus olduğunu ve bir şeyi ifade ettiğini, bunun Avrupa dillerinde “nation” (nasyon) ya da “nation” (neyşın) olarak telaffuz edilen kelimelerle aynı şey olmadığını anlatmak için dile getirdim. “Nasyon” Fransızcada doğmuş bir kelime ve bir şeyi anlatıyor. Neyi anlatıyor? Modern çağda siyasi otorite ile o siyasi otoriteye bağlı insanların arasındaki irtibatı anlatıyor, Nation. Yani bir millet diye tercüme edilmeye çalışılıyor. Nasyon ayrı bir kelime.”   Genel Başkan İsmet Özel, İstiklal Marşı’nın Türk Milliyetçiliğinin anlaşılabilmesi için Türk’ün ne olduğu hususunun tasrih edilmesi gerektiğine işaret etti: “Neden Türk milleti dediğimiz şeyi tam olarak anlatamıyoruz? Efradını camii, ağyarını mani bir Türk milleti tanımı yapmaktan mahrumuz. Neden böyle? Çünkü Türk milletinin şekil alışı ve şeklini kaybedişi başlı başına bir tetkik konusudur. Biz burada İstiklal Marşı Derneği olarak Türkiye’nin akıbeti ile alakalı bir vazife görmek üzere burada bulunuyoruz. Burada olduğu gibi, yedi senedir teşkilatımız olan yerlerde. Türk milletinden bugün bahsetmekte zorluk ekmemizin sebebi Türk milletinin yozlaşmış olmasıdır.”   “Bugün yaşadığımız toprakların Dar-ül İslam haline getirilmesi Türklere bir vatan temin etti. Fakat İslam’ın varoluş sebebi bir milletin başka kavimler üzerinde galibiyeti değil. Bu gayeye hizmet edilerek İslam tahakkuk etmiş olmaz. Bir Türk milletinden bahsedişimiz bu milletin küfür âlemini tesirsiz ve müessiriyetini beğendiremeyen bir şekle getirmesinden dolayıdır. Biz Türklükten bahsettiğimiz zaman kâfirlerin bazı işlerin altından kalkamayışları sebebiyle parlayan bir mevcudiyetten bahsediyoruz.”   TÜRKLÜĞÜN TARİHTEKİ YERİ İHTİLAF VE NİFAKI ETKİSİZ KILMASINDADIR   Panelde söz alan İstiklal Marşı Derneği Kahramanmaraş Şube Başkanı Abdülhamit Sağır “millet” ve “ümmet” mefhumlarının irtibatını ele aldığı konuşmasında şunları söyledi: “Kulluğumuzu yaşamak istiyorsak bu durumdan kurtulmak için gayret sarf etmemiz gerekir. AB kriterlerini, insan haklarını vb. hümanist idealleri hedef kabul eden Müslümanların söylem ve durumlarından bahsetmeye gerek bile yok. Unutulmamalı ki isteklerimiz kim olduğumuzla sıkı sıkıya bağlıdır. Neredeyiz? Türkiye’deyiz. Dar’ul İslâm olan Türkiye. Unutulmamalı ki Türkiye bir İslâm devleti olarak kurulmuştur. Kurulduğunda anayasasına “Türkiye Devletinin dini, dinî İslâm’dır” maddesi eklenmiştir. Biz burayı yani gizlenen, ısrarla üstü örtülen muhtevayı esas alıyoruz. Birileri çıkıp bu maddenin kaldırıldığından dem vuruyorlar. Bu maddenin kaldırılmış durumundaki arızi olan görüntüyü esas alıyorlar. Hangi durumu esas aldığımız, nereye varmak istediğimizle kopmaz bağlara sahiptir.”   İstiklal Marşı Derneği Ankara Şube Başkanı Mehmet Tunçel konuşmasında şunları söyledi: “İkinci Dünya Savaşı’nda kültür ile (bu Almanların temsil ettiği tez) medeniyet arasında (bu Fransızların temsil ettiği tez) bir bilek güreşi oluyor ve İkinci Dünya Savaşı ile berber kültür tarih sahnesinden çekilmiş oluyor. Bu milliyetçilik anlayışını bizim tarihimize, bizim milletimize, Türk milletine uyguladığımızda bizim hiçbir yerimiz olması mümkün değil. Biz burada ağzımızla kuş tutsak böyle bir tarihimiz de toplumsal yapımız da, felsefi altyapımız da olmadığı için bu kavramsallaştırmada tarih içerisindeki yerimizi almamız mümkün değil. Ama İstiklal Marşı yazılıp hemen arkasından rafa kaldırıldıktan sonra maalesef ülkemizde bugün de etkisini hissettiren bu millet anlayışı, bu milliyetçilik anlayışı bizim tarihimizle aslımızla alakası olmayan milliyetçilik anlayışı geçerli olduğu için yaşadığımız sorunları büyük bir kısmı gelip buraya dayanıyor.” Mehmet Tunçel tarih boyunca küfür milleti ile hak milletinin karşı karşıya olduğunu, 1918’e kadar Türk Milleti’nin, küfür karşısında İslam’ın mümessilli millet olarak varlık gösterdiğini ifade ederek “Şimdi biz tekrar bir kritere müracaat edip kendimize dönebilirsek -ki İstiklal Marşı Derneği’nin iddiası bu kriterin İstiklal Marşı’nda yattığıdır- ve kurulduğumuz günden bugüne kadar neredeyse mısra mısra kelime kelime hep marşımızın bu yönlerini, bu tarihi yönlerini açıklamaya gayret ettik değişik vesilelerle, işte bizim bu sesimize milletimiz kulak verir, belli bir hareket olursa yeniden o asli anlamıyla bir millet oluşumu ve onun da tarih sahnesinde yerini alması mümkün olabilecektir” dedi.   İstiklal Marşı Derneği Konya Şubesi’nden Behçet Sabahattin Doğru ise yaptığı konuşmada şunları ifade etti: “Türklük, Müslümanlıktan ayrı bir şey olarak zikredilmeye çalışan insanlar mutlaka Müslümanlığın içerisinde münafıklığı yürütebilmeyi düşünmektedirler. Türklükten kaçanların hepsi, Müslümanların münafıkların yuvası haline gelebileceği bir mahiyet halini almasını istiyorlar. Türklük nifaka karşı bir engellemedir. İslam’ın içerisine girebilecek nifaka karşı bir engellemedir. Türklüğün hâkimiyet sahasını buldu dönemlere bakacak olursanız, İslam’daki keskin yani İslam tarihindeki keskin ihtilafların bittiği döneme rastlar. Türklüğün başlamasıyla bütün bu ihtilaflar bitmiştir, yok olmuştur çünkü bu ihtilaflar Kur’an’ın istemediği İslam’ın istemediği bir şeydir ihtilaf kabul edilebilir bir şey değildir. Türklük sebebiyle ihtilaflar ve nifak bitmiştir.”       MEDENİYET KARŞISINDAKİ TAVRI İSTİKLAL MARŞI’NI BAŞKA İDEOLOJİLERDEN TEFRİK ETMİŞTİR   İstiklal Marşı Derneği İstanbul Şube Sekreteri Gökhan Göbel, Tanzimat sonrasında varlığından bahsedilen düşünce akımlarına işaret ederek şunları ifade etti: “İslamcılık ve Türkçülük hatta işte Tanzimat’tan sonra çıkan diğer iki akım da dâhil Osmanlıcılık ve Batıcılık, başlı başına devleti kurtarma hareketleriydi. Ama İstiklâl Marşı, doğrudan doğruya Türk milletinin kendi başının çaresine baktığının ve bakacağının resmidir. Mesela İstiklâl Marşı'nda “medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar” diye bir mısra var. Bu dört akım için de yani İslamcılık, Osmanlıcılık, Batıcılık,  Türkçülük, medeniyet en müspet şey idi.” Cumhuriyet döneminde de “Medeniyet” meselesinin İstiklal Marşı’nın tefrik edici tavrını göstermede dikkat çekici olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Cumhuriyet’ten sonra da cumhuriyet idaresi, İstiklâl Marşı’nın en çok “Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar” mısraına cephe almıştır ve alenen de bunu ikrar etmişlerdir. Yani zaten bir yanda “muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak” lafı bir yanda İstiklâl Marşı’ndaki “Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar “mısraı. Bunların yanyana olması tabii ki birilerini rahatsız etti ve o günden bugüne defaatle İstiklâl Marşı’nı değiştirmek istediler.1925’te ilk olarak böyle bir girişimde bulundular” Gökhan Göbel yazımızı elimizden alanların “Millet”i “nation” olarak anlayıp bir şekilde bunu dayatanların ve milli hayatımızı mahvedenlerin en başta yazımızı elimizden aldıklarına dair müşahhas örnekler vererek konuşmasını tamamladı.   İSLÂM İNSANIN ŞEREFİNİ İFADE EDEN “NAMUS”TUR   Panelin sonunda Genel Başkan İsmet Özel şunları ifade etti:   “Bugün bütün Dünya’da bir küfür hâkimiyeti var ve Türkiye’yi idare eden insanların bir kısmı değil tamamı, bu hâkimiyeti kaçınılmaz, vazgeçilmez hatta çoğu zaman memnuniyet verici sayıyorlar. Yani “Dünya’da İslâm’ın, insanın şerefini ifade eden bir ahlâk olduğunu göstermenin imkânı yoktur” diye yaşıyor insanlar. Bunu anlamanız için şunu söyleyeyim. Bir hafız ya da çok iyi Kur’an okuyan birisi Amerika Birleşik Devletleri’nin Beyaz Sarayı’na Kur’an okumak üzere davet edildiğinde bunu reddeder mi reddetmez mi? Reddetmez değil mi? İşte Türkiye’de ve dünyada Müslümanlar bu halde. Bu halin sona ermesi, yani İslâm’ın insanın şerefini ifade eden “namus” olduğunun bilinmesi, “ahlak” olduğunun bilinmesi… Bu helâl-haram ayrımı yapmakla alakalıdır. Biz helal lokma peşinde miyiz? Biz çocuklarımız helâl kazançla mı büyütüyoruz? Biz Müslüman olarak ölmeyi kazanç sayıyor muyuz? Mesele bundan ibarettir. Eğer böyle bir derdimiz varsa, bu derdin devası saklı gizli değil. Yani kâfir hâkimiyeti var dünyada. Ve biz bu kâfir hâkimiyetini yok edebilecek “Türk Milliyetçisi” tutumunu İstiklal Marşı’nın kırk bir mısraından temin edebiliyoruz. Çünkü İstiklâl Marşı’nın kendisi İslam’ın yok edilmesi tehlikesi karşısında doğmuş bir metindir. İstiklâl Marşı Derneği de doğrudan doğruya İstiklâl Marşı’nın yazılma gayesine kenetli, ondan başka gaye gütmeyen bir teşkilat olmak zorundaydı. Yani burada bilhassa dikkat çekmek istediğim şey, hayatımızın tehlikede olmadığı. Ben bunu otuz sene önce yazdım: “Hayatımız tehlikede değil, tehlike hayatımızdadır” İnsanlar dünyada bütün kâfirlerin de şükranla yad edeceği bir yaşama biçiminin, sadece Türkiye’de doğabileceğini biliyorlar. Hindistan’da, Çin’de, Bolivya’da, Arjantin’de, Rusya’da, İtalya’da, Kenya’da bunun olmasına imkân yok. Bunun olmasına imkân olmadığı çok kolaylıkla gösterilebilinir. Ve bunun sadece Türkiye’de olabileceğini de çok kolaylıkla gösterebiliriz. Biz, eğer Cumhuriyet’in ilanından itibaren, millet hayatının İkinci Hicret düsturlarına göre yürütüleceği fikrini sıkı tutmuş olsaydık, sağlam kabul etmiş olsaydık bu olacaktı. Bu fikir mümkün müydü? Evet, 27 Mayıs 1960 sabahına  kadar bu fikir imkân dâhilindeydi.   Dünyayı tanımamız lazım. En azından neye maruz kaldığımızı bilecek kadar. Çünkü dünyayı bütünüyle tanımamız mümkün değil. Ama neye maruz kaldığımızı bilmemiz lazım. Şimdi bu resmi kayıtlarda, her yerde bilinen bir şey. Nedir o biliyor musunuz? 1942 yılına kadar Türk subaylarını Almanlar eğitti. Cumhuriyet’in ilanından, 1923’ten 1942’ye kadar Almanlar eğiltti.1942’de Britanyalılar Almanların yerini aldı. Neden bu böyle oldu? Çünkü 1942’de Hitler’in savaşı kaybedeceği kesinleşmişti. Sonradan üç sene daha sürecek savaş. Ama 1942’de Hitler’in savaşı kaybedeceği belli oldu. Çünkü Hitler orduları Stalingrad önlerinde ilk mağlubiyetlerini tattılar. O güne kadar hiçbir yerde mağlup olmamışlardı.1942’de, yani artık Hitler’in savaşı kazanma ihtimali sıfır olduktan sonra, Türkiye’de askeri eğitim Britanyalıların tekeline verildi. Bu ne zaman son buldu? Britanya hâkimiyeti ne kadar zaman sürdü? On sene.1952’de Türkiye NATO’ya girdi ve ondan sonra da Türkiye’nin askeri idaresi Amerikalıların elinde. Bunu ben söylemiyorum, bu belli bir şey. Ve onun için biz çocuk kafasına mahkum olarak yaşıyoruz Türkiye’de. Yani bize işte hala şu günlerde mesela, “ileri demokrasi” den bahsediyorlar. “İleri demokrasi” “ileri melanet” mi demek? Yani ne demek? “İleri demokrasi” nasıl bir şey oluyor? Bunlar konuşulabilinir. Ama birileri Türkiye’ye bir şeyler yaptılar.   Bunlar mesela aynı zamanda Osmanlılardı. Ama birileri Türkiye için ne yaptı? Bunu sormak lazım. Birileri Türkiye’ye birçok şey yaptı. Ama kim Türkiye için ne yaptı? Türkiye için yapanların tamamı Türk’tür. “Türk Milleti” diye bir şeyden bahsedebiliyorsak, Türkiye için bir şeyler yapan insanlar topluluğudur bunlar. Türkiye için bir şeyler yapan kişilere verilen isimdir. Ama bugün yaşamıyorlar. “Müslüman” dediğimiz zaman, “Nerede bu insanlar” diye sorduğumuz zaman mezarlıklara bakıyoruz. “İslam nedir?” diye merak ettiğimiz zaman da kitaplara bakıyoruz. Yani İslâm kitaplarda, Müslümanlar da mezarlarda.   Biz “Türk Milliyetçiliği” derken, kanlı canlı Müslüman’dan bahsetmiş oluyoruz. Milliyetçiliğin dünyadaki serencamı hassaten konuşulması gereken bir şeydir. Yani mesela “Polonya milliyetçilisi ile Alman milliyetçilisi” aynı şey değildir. “Amerikan milliyetçisi” ile “Çin milliyetçisi” aynı şey değildir. Bunları bilhassa anlamamız lazım. Yani küfür âleminde de milliyetçilikten ne kastedildiğini yerli yerince anlamamız lazım. Ama bugün Türkiye’de bizi ilgilendiren şey, şu anda bütün insanlığı zulüm altında inleten bir “iktidar odağı”, bir “hükümranlık sistemi” yürürlükte ise, bunu tesirsiz bırakabilecek, bunun gücünün yetmediği yeri gösterebilecek bir hazırlığın devreye sokulması lazım. Bu da tabii ki bizim yapabileceğimiz bir şeydir. Bugün bunu dünyada Türklerden başka kim yapabilir? Kimse yapamaz.”   http://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/Yazi.aspx?YID=1062&KID=2   İstiklal Marşı Derneği
adminadmin