Analiz
Giriş Tarihi : 29-06-2018 12:34   Güncelleme : 29-06-2018 12:34

Türkiye’nin Yeni Yönetim Sistemi

24 Haziran seçimleriyle birlikte Türkiye’nin köhnemiş ve kendi kendine ket vurmaktan öteye geçememiş yönetim sisteminde yepyeni bir sayfa açıldı.

Türkiye’nin Yeni Yönetim Sistemi

Millet iradesinin sandıkta aldığı kararla birlikte devreye giren bu yeni yönetim modeli artık Türkiye’nin geleceğini daha hızlı bir şekilde inşa edecek.

İSTİKRAR İLE HIZLI VE ETKİLİ BİR İCRAAT DÖNEMİNİ

Yıllar yılı Türkiye’nin değişmeyen yarasıydı halkın iradesini devre dışı bırakan vesayetçi zihniyet ve bu zihniyetin sistemi istediği zaman tıkamak üzere kurmuş olduğu çift başlı yönetim anlayışı… Ancak bu yara bundan böyle bizzat milletin kendi elleriyle sürdüğü merhemle iyileşmeye başlayacak. 16 Nisan referandumunda teşhisi koyup sistem değişikliğine gidilmesi noktasında radikal bir karar imza atan millet iradesi 24 Haziran ile birlikte bu yeni model sistemin devreye girmesini sağladı. Üstelik millet iradesi bu kararı, bütün engelleme ve zihin bulandırma operasyonlarına rağmen aldı ve geleceği bu yeni sistemle inşa etme kararlılığını da bir kez daha ortaya koydu. Peki, bu yeni model yönetim sistemin yapısal olarak özellikleri neler ve millet iradesini temsil noktasındaki siyasetçilere ülkeye hizmet noktasında ne tür avantajlar sağlıyor? Her şeyden önce parlamenter sistemde millet iradesine dayanmayan yollarla siyaseti ve toplumu dizayn etmeye çalışan karanlık odakların siyasi kriz üretmek için kullandığı çift başlılık ortadan kaldırıldı. Bu da yönetimde istikrar ile hızlı ve etkili bir icraat dönemini başlatacak.

ÇİFT BAŞLI YÖNETİM KALDIRILDI

Yeni sistemle doğrudan halk tarafından seçilen ve kesintisiz olarak beş yıl işbaşında duracak bir başkan tarafından yürütme gücü en etkin şekilde kullanılacak. Bu yeni model sayesinde cumhurbaşkanı eğitimden sağlığa, güvenlikten dış politikaya kadar halkı yakından ilgilendiren bütün kamu politikalarını doğrudan veya dolaylı olarak hem belirlemesine hem uygulamasın ve hem de uygulamaları takip etmesine imkan sağlayacak. Böylece toplumun kronik sorunlarına daha hızlı çözüm üreterek kamu hizmetlerinin daha etkili ve verimli bir şekilde sürdürülmesinin önündeki engeller kaldırılmış olacak. Yeni yönetim sisteminde Başbakanlık merciinin kaldırılması, Bakanlar Kurulu ve bakanlıkların yapısı, görev ve fonksiyonlarının yeniden tanımlanması, başka bir deyişle yönetim sistemi yeniden yapılandırıldı. Zira buna büyük bir ihtiyaç vardı. Çünkü Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde yürütmenin güçlü ve sağlıklı bir şekilde örgütlenmesi özellikle hızlı ve etkili icranın en temel koşullarından birini oluşturuyordu.

HIZLI KARAR MEKANİZMASI

Öyle ki Cumhurbaşkanı Erdoğan da yeni yönetim modelini anlatırken işlevsiz ya da aynı sektörde birden çok kurumun faaliyet gösterdiği yapıların dönüştürüldüğü, makamların azaldığı, yalın, hızlı karar alan, sonuç odaklı, koordinasyon ve istişare mekanizmalarını çalıştıran bir yönetim modeli oluşturmak istediklerini vurgulamıştı.

YENİ CUMHURBAŞKANLIĞI TEŞKİLATI

Yeni yönetim sistemi modeliyle birlikte tek icra makamı haline gelen Cumhurbaşkanlığı’nın teşkilat yapısı da yep yeni bir yapıya kavuştu. Başta da belirttiğimiz üzere her şeyden önce doğrunda halk tarafından seçilen cumhurbaşkanı kamu politikalarının hangi temeller üzerine kurulacağından bu politikaların uygulanmasına ve bu yolla toplumun ihtiyaçlarının karşılanmasına kadar ki sürecinin baş aktörü konumuna geldi. Bu noktada cumhurbaşkanı kendisine bağlı çalışacak olan bakanlıklar arasında bir eş güdüm sağlayacağı gibi idari teşkilatları kontrol edecek ve üst düzey kamu personellerini atayacak veya görevden alabilecek. Cumhurbaşkanının görev ve yetkilerini genişleten yeni sistemle daha önce mevzuata bağlı ağır aksak işleyen birçok mesele de çözülmüş olacak. Ancak cumhurbaşkanının kendisine bağlı bütün görevleri etkili bir şekilde yerine getirebilmesi için yeni sistemle birlikte kendisine bağlı çok sayıda birim ve bu birimlerde çalışacak yeni bir teşkilatlanma oluşturulacak.

OFİSLER

Yeni modele baktığımızda Cumhurbaşkanının en yakınındaki birimler olarak beş ofis göze çarpıyor. Bunlar Finans, Eğitim, İnsan Kaynakları, Teknoloji ve Yatırım ofisleri olarak belirlenmiş durumda. Burada ilk bakışta ABD’deki “Başkana bağlı Ofis” sistemine benzeyen yapı aslında Türkiye’nin siyasal kültür, yönetim yapısı ve geleneklerine göre şekillenecek. Yani karşı karşıya kaldığı sorunları ve stratejik önceliklerini dikkate alarak “Türkiye’ye özgü” bir Cumhurbaşkanlığı teşkilatının oluşturulacak. Uzmanlara göre dünyadaki başkanlık sistemi örneklerine bakıldığında bazı ülkelerde bazen ofislere kamu politikası uygulamalarını koordine etme ve değerlendirme görevleri de verilebiliyor. Dolayısıyla ofisler başkanın kamu politikası oluşturma ve uygulama kapasitesinin geliştirilmesinde rol alan en önemli yapılar arasında denebilir. Dolayısıyla 24 Haziran seçimlerinden sonra devreye giren yeni yönetim modelinde bu ofisler, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a en yakın kadro olarak değerlendirilerek politika ve projelerin geliştirilmesi açısından bir tür “Ar-Ge” görevi görebilecek.

 

Yakın tarihte adı bürokratik oligarşinin soğuk yüzünü temsil etmekten öteye geçemeyen Cumhurbaşkanlığı makamı millet iradesinin tercihiyle iş başına gelen hükümetlerin yüzüne anayasa kitapçığı fırlatmakla anılıyordu. Çünkü devletin zirvesine tüneyen vesayetçi zihniyet işine gelmeyen her konuda hükümetleri hizaya çekme hakkını kendinde buluyor ve yaptıkları küstahlıklarının pahası ülkeyi ekonomik krizlere sürüklemek dahi olsa bundan vazgeçmiyordu. Kendini “asıl” kabul edip millete “parya” muamelesi yapan bu zihniyetin tıkadığı sistem belki bir asırdır Türkiye’nin ayaklarına vurulmuş bir pranga olarak önümüzde duruyordu. Neyseki millet iradesi sistemi A’dan Z’ye dönüştüren adımı atarak tepesinde “Demokles’in kılıcı” gibi sallanan ve her dönem kriz üretmeye hazır bir şekilde tetikte bekleyen bu gölge iktidarın varlığına 24 Haziran itibariyle son verdi. 100 yıllık bir tercihin başlattığı yeni dönemde Cumhurbaşkanlığı makamı milletin iktidarını temsil edecek. Zira devletin zirvesini temsil eden o makama gelecek isim artık doğrudan halk tarafından seçildiği gibi denetimini de halkın seçtiği meclis yapacak. Bu da devletin en üst ve tek karar makamına millet iradesinin geldiği anlamı taşıyor aynı zamanda…

YENİ CUMHURBAŞKANLIĞI TEŞKİLATI

Artık kendisine ayak bağı olacak vesayet odaklarından kurtulan Cumhurbaşkanlığı teşkilatı yeni ve vizyoner bir yapıya kavuşacak. Kendisine bağlı ofisler, kurullar ve bakanlıklardan teşekkül edecek teşkilat sayesinde ortaya çıkacak hızlı devlet profili ülkeyi 2023 hedeflerine taşıyacak. Bürokrasiyle takılmadan cumhurbaşkanının ülke namına belirlediği öncelikler doğrultusunda projeler daha hızlı bir şekilde yönetilecek ve sonuç elde edilecek. Türkiye’nin kamu yönetimi sistemindeki sorunlar bir bir çözülürken kamu hizmetinin modern çağa ayak uyduracak şekilde revizyonuyla sonuç odaklı bir süreç başlayacak.

KURULLAR NE İŞ YAPACAK?

Dünyadaki örneklerini göz önünde bulunduran uzmanlar yeni teşkilatın önemli yapı taşlarından bir bölümünü oluşturan kurulların danışma ve tavsiye işlevi göreceğini düşünüyor. Zaten yeni tasarlanan yönetim modelinde de başkanlık sistemiyle yönetilen ülke uygulamalarına benzer şekilde Cumhurbaşkanlığı teşkilatı içerisinde 9 ayrı kurula yer veriliyor. “Yerel Yönetim Politikaları Kurulu”, “Sosyal Politikalar Kurulu”, “Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu”, “Kültür ve Sanat Politikaları Kurulu”, “Hukuk Politikaları Kurulu”, “Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu”, “Ekonomi Politikaları Kurulu”, “Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu” ve “Bilim Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu” adlı bu kurullar yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içinde alınacak kararların doğru temele oturmasını sağlayacak çalışmalar yapacak. Bu doğrultuda toplumun nabzını tutma görevi üstlenecek bu kurulların yapacağı çalışmalar son derece kritik bir öneme sahip olacak. Yeni yönetim sistemi içinde bu kurullardan politika önerisi geliştirmesi, bakanlıklara geri bildirimde bulunması, ilgili olduğu alanda icra edilen faaliyetleri izleyerek ilerleme raporları hazırlaması bekleniyor. Ayrıca politika yapım sürecine sivil toplum kuruluşları, sektör temsilcileri ve akademisyenler gibi paydaşların katkı sunmasına dönük ortak aklı devreye sokma vazifesi de bu kurullarda olacak. En nihayetinde mevcut idari yapıda sayıları altmışı aşan ve çok dağınık bir görüntü veren kurulların sayısı da azaltılarak hedefe odaklı ve daha verimli bir çalışma alanı oluşturulmuş olacak. Birçok ülkede tavsiye eder pozisyondaki bu kurullar yönetimin kurmay birimi olarak görev yaptığı göze çarparken ABD’de bu kurulların kalıcı veya geçici nitelikte olabildiği belirtiliyor. Dahası bu kurullar sadece bakan veya bürokratlardan oluşabileceği gibi ilgili olduğu sektör temsilcileri başta olmak üzere daha sivil paydaşlardan da meydana gelebiliyor.

YENİ SİSTEMDE BAKANLIKLAR

Gelelim yeni yönetim modelinde bakanlıkların alacağı pozisyona… Her şeyden önce bir birine benzer alanları kapsayan bazı bakanlıkların birleştirilmesiyle sayının düşeceğini belirtelim. İkincisi yeni sistemde genel itibarıyla cumhurbaşkanı ve yakın ekibinin birincil politika belirleyicisi ve bakanlıkların ise alt düzey politika yapıcı ve daha ağırlıklı olarak uygulayıcı ve denetleyici bir fonksiyon taşıyacak olduğunu ifade edelim. Genel tabloya bakıldığında Türkiye’deki bakanlıkların özellikle AK Parti iktidarları döneminde yapılan değişikliklerle sayısının azaltıldığı ve olabildiği ölçüde rasyonel bir çerçeveye oturtulduğu söylenebilir. Öyle ki Türkiye’de 1990’lardaki koalisyon hükümetlerinde pazarlık süreçlerinin etkisiyle sayısı gittikçe abartılı şekilde artan bakanlıklar, devlete gereksiz yük getirmeye başlamıştı. Bu sebeple AK Parti iktidarı döneminde öncelikli olarak ele alınan bakanlıkların sayısı 37’den 26’ya indirilmişti. Bununla birlikte 24 Haziran’dan sonra devreye giren yeni yönetim modelinde hem işlevselliklerini artırmak hem verimliliklerini geliştirmek için bakanlıkların bazıları birleştirildi. Böylece yeni yönetim sisteminde bakanlıkların sayısı 16’ya düştü. Buna göre yeni bakanlıkları “Adalet Bakanlığı”, “İçişleri Bakanlığı”, “Milli Savunma Bakanlığı”, “Milli Eğitim Bakanlığı”, “Sağlık Bakanlığı”, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı”, “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı”, “Kültür ve Turizm Bakanlığı”, “Gençlik ve Spor Bakanlığı”, “Hazine ve Maliye Bakanlığı”, “Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı”, “Dışişleri Bakanlığı”, “Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı”, “Tarım ve Orman Bakanlığı” ile “Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı” şeklinde sıralamak mümkün. Yeni sistemle bakanlıklar düzeyinde en köklü değişimin ekonomi alanında yapıldığı görülüyor. Bu yolla ekonomi yönetimini sadeleştirmeyi ve koordinasyon sorununu aşmak için tek elde toplamanın hedeflendiği söylenebilir. Ayrıca ekonomi alanında “Ticaret Bakanlığı”, “Hazine ve Maliye Bakanlığı” ve “Sanayi ve Kalkınma Bakanlığı” olmak üzere üç ayrı bakanlıkla hükümetin bu alanda güçlü adımlar atılmasının hedeflendiği dikkati çekiyor.

Muhammed Şimşek / Diriliş Postası

 

 

adminadmin