Kültür
Giriş Tarihi : 07-07-2019 10:30   Güncelleme : 07-07-2019 10:30

Türklerin bilgesi: Dede Korkut

Dede Korkut, Bayat boyundan Kara-Hoca’nın oğlu olup çok akıllı, bilgili, kerâmet sahibi bir insandır ve 295 yıl ömrü olmuştur. Korkut Ata Kayı boyuna mensup, keramet sahibi bir vezirdir. Üç padişaha vezirlik yapmıştır. Korkut Ata, Oğuz kavminin müşkülünü hallederdi. Her ne iş olsa Korkut Ata’ya danışmayınca yapmazlardı. Her ne ki buyursa kabul ederlerdi.

Türklerin bilgesi: Dede Korkut

Şimdiye dek Dede Korkut Kitabı’nı bulundukları yere göre adlandıran iki yazma nüshası vardı. Dresden nüshası; bir mukaddime ve 12 destanî hikâye ihtiva etmektedir. Vatikan nüshasında ise bir mukaddime ve 6 destanî hikâye yer almaktaydı.

Mukaddime’de yer alan “Korkut Ata, Oğuz kavminin müşkülünü hallederdi. Her ne iş olsa Korkut Ata’ya danışmayınca yapmazlardı. Her ne ki buyursa kabul ederlerdi” ifadesine göre hikâyeleri yazıya geçiren kişi Dede Korkut olmamalıdır. Nitekim Orhan Şaik Gökyay TDV İslâm Ansiklopedisi’nde Dede Korkut’un hikâyelerinin 15. yüzyılın ikinci yarısında yazıya geçirildiği görüşünü nakleder.

Gökyay’a göre, Dede Korkut hikâyeleri Orta Asya’da ortaya çıkmış halk deyişleri olup, sonradan yazıya geçirilmiştir. Mesela Bamsı Beyrek hikâyesi Orta Asya bozkırlarının her yerinde tespit edilmiştir ve “Alpamış” diye de bilinmektedir. Bu hikâyenin tarihi 6. ile 8. yüzyıllara kadar gitmektedir.

Dede Korkut’un ne zaman yaşadığına dair kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Reşideddin Oğuznâmesi’nde yer alan bir bölümde ifade edildiğine göre Dede Korkut, Bayat boyundan Kara-Hoca’nın oğlu olup çok akıllı, bilgili, kerâmet sahibi bir insandır ve 295 yıl ömrü olmuştur.

Ebül Gazi Bahadır Han’ın ‘Şecere-i Terakime’ adlı eserinde ise “Korkut Ata, Kayı boyuna mensup, 295 yıl ömür sürmüş, keramet sahibi bir vezirdir. Üç padişaha vezirlik yapmıştır” denilir.

Sarı Saltık Gazi’nin Saltuknâme’sinde Korkut Ata’dan “itikatlı Oğuz” olarak bahsedilir ve Osmanoğulları (Süleyman Şah’ın oğulları) ile aynı soydan kabul edilir.

Reşideddin Oğuznâmesi’ne göre Dede Korkut, Türklerin İslâm’ı kabul etmesinden önce yaşamış biri olup, Hz. Peygamber (a.s.) zamanına da yetişerek İslâm’ı kabul etmiştir. Bu bilgi, Türklerin Allah (c.c.) tarafından gönderilecek bir peygamberi gözlediklerine işaret eder.

Dede Korkut Kitabı’nın mukaddimesinde yukarıda verilen bilgileri teyid eden bir ifadeye yer verilmiştir: “Resul aleyhisselam zamanına yakın Bayat boyundan Korkut Ata derler bir er ortaya çıktı (…) Hakk Teâlâ onun gönlüne ilham ederdi.”

Kitabın mukaddimesinden de anlaşılacağı üzere, Dede Korkut’un Oğuz toplumunda üç mesuliyet yüklendiği görülür:

Bilgelik (müşâvir-danışmanlık),
Velîlik (Allah’a adanmışlık),
Alplik (fütüvvet).

Türkler (Oğuzlar) İslâm’ı kabul ettikten sonra eski iktisadî-sosyal hayatlarını tanzim eden ‘boy sistemi’ni muhafaza ettiler ve bu modeli Anadolu’ya getirdiler. Bu bakımdan Türklerin İslâmî teşkilatlanma programı olan Dede Korkut hikâyelerinin yazılı kaynaklarının çoğalması, milletimizin gelecek tarihini inşa etmek bakımından son derece önem arz etmektedir.

Dede Korkut’un hikâyelerinin Türklerin Bizans, Fars ve Arap siyaset havzasında Oğuz’un İslâmî teşkilatlanma programına dair hikmetler olarak okunması gerekir. Zira eserin mukaddimesinde “Devletsiz(lik) şerrinden Allah saklasın” şeklinde dua edilir.

Dede Korkut hikâyeleri, Oğuz-Türk devlet örgütlenmesinin günümüzdeki siyaset biçiminden farklılığını ortaya koyar. Bu modelde “ailelerden oluşmuş boy örgütlenmesi” öne çıkar. Günümüzdeki Batılı ideolojik, sınıfa dayalı siyasî parti teşkilatlanmalarından farklı olarak Oğuz-Türk modelinde boylar birbirine rakip değildir. Dede Korkut “bilge-danışman” bir şahsiyet olarak boylar arasındaki ihtilafları gideren “hakem” görevini üstlenir.

Eserde Hz. Ebubekir, Hz Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali, Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin, Hz. Âişe ve Hz. Fatıma övülür. Cuma namazı, Kâbe, Ezan, Amme cüzü, Yasin sûresi hürmetle anılır. Bu husus da Türkmen “ordu-millet” ve “din-ü devlet” tasavvurunun sünnî olduğunu göstermektedir.

Dede Korkut Kitabı’nda “Komşu hakkı, Allah hakkıdır” denilerek toplum teşkilatlanmasının önemi vurgulanır. Toplumsal teşkilatlanmanın temel birimi “aile”dir. Ailelerin birleşmesiyle boylar ve boyların birliğinden de “devlet” oluşturan bu model, kadın ve erkeğin eğitimini ayrı ayrı ele almaktadır.

Dede Korkut, yabandan gelen misafiri ağırlayan kadınların Hz Âişe ve Hz. Fatıma soyundan olduğunu ifade ederek “sofra” hizmetini yüceltir, gariplerle sosyal dayanışmayı över.

Dede Korkut hikâyelerinde Türk kadını, eşine sadık ve her şartta iffetini koruması gereken bir kişiliktir. Bu hikâyelerde kadın, kocası olacak erkeği yiğitlik (alplik), ahlâk, aileyi koruma kabiliyeti gibi konularda imtihan ederek seçmektedir.

Kam Püre’nin Oğlu Bamsı Beyrek hikâyesinde Banu Çiçek, kendisine talip olan Bamsı Beyrek’i ok atma, at yarıştırma ve güreş ile imtihan eder. Bu hikâyede kadının da “alp tipi” olarak ortaya çıktığı görülür.

Tepegöz hikâyesinde çobandan olma, peri kızından doğma Tepegöz’ün, olağanüstü bir kahraman olarak topluma musallat olması, gayr-ı meşru ilişkinin neticesi olarak gösterilir. Bu hikâye, ahlâk değerlerinin korunmasını toplumun varlığını sürdürebilme şartı olarak gösterir.

Eski Türk toplumunda erkek evlatlara adları sonradan verilmekte, onlar bu adı “kazanmakta”dır. Dede Korkut hikâyelerinde erkeğin “ad alma” modelinin çağdaş eğitimin herkesi tek-tipleştirme modelinden farklı olduğu teslim edilmelidir.

Erkeğin alpliğini ispat etmesine dair vurgu, aile-boy inşa ederek yol güvenliğini ve ticarî istiklâli sağlayan Türkmen-Anadolu hareketinin devlet örgütlenmesini sağlamak bakımından önem arzeder. Nitekim kadın ve erkek kimliğini belirleyen bu model, Ömer Lütfi Barkan’ın “Kolonizatör Türk Dervişleri” makalesinde de ifade edildiği üzere, Türklerin İslâmî programla Anadolu’yu fethetmelerinin şifrelerini oluşturur.

Hâlen orijinali sadece İran Türkmensahrası’nda bir Türk’te olan Türkistan nüshasıyla destan sayısı 13’e yükselmiş oldu.

Metin Ekici, Milli Folklor Dergisi’nde (yıl: 31, sayı: 122/2019) on üçüncü destan metnini Türkiye Türkçesi ile “13. Dede Korkut Destanı: ‘Salur Kazan’ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi’ Boyunu Beyan Eder Hanım Hey” başlığıyla yayımladı.

Üçüncü nüshayla birlikte Oğuzların destanî hikâyelerinin sadece bir kısmının yazıya geçirildiği, başka nüshaların ve hikâyelerin bulunabileceği hususu ortaya çıkmıştır. Bu hikâyelerin İslâmî nazarla değerlendirilmesi Türk dünyasında ortak hafızanın belirlenmesine ve kapitalizme karşı iktisadî birliğe vesile olabilir.

Lütfi Bergen / Gerçek Hayat

adminadmin