Türkiye
Giriş Tarihi : 13-06-2016 13:09   Güncelleme : 13-06-2016 13:09

Tuzağa Düştük, Oyalanıyoruz...

Bütün Türkiye’yi “oyalanma” bataklığına çektiler, boğuluyoruz! 100 yıl önce işgalci düşmanlardan kurtarabildiğimiz küçük kara parçasını yurt edindik ve zafer kazandık diye uykuya daldık

Tuzağa Düştük, Oyalanıyoruz...
Bütün Türkiye’yi “oyalanma” bataklığına çektiler, boğuluyoruz! 100 yıl önce işgalci düşmanlardan kurtarabildiğimiz küçük kara parçasını yurt edindik ve zafer kazandık diye uykuya daldık. O gün bu gündür, gerçek hikâyemizi, gerçek gücümüzü fark etmeyelim diye bizi oyalıyorlar. Doğrudan Türkiye’nin ve dolaylı olarak ümmetin gerçek dertleri var. Ya gerçek dertlere eğileceğiz ya da düşmanın giderken miras bıraktığı “oyalanma bataklığında” boğulacağız... Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, her fırsatta ifade ettiği gerçek dertlerimizi en son 5 Haziran 2016 tarihinde KADEM'in yeni hizmet binası açılış töreninde yaptığı konuşmada yeniden dile getirdi: "Bir sıkıntımız var. Dört başlığı hep birlikte ele almamız gerekiyor. Bir: İtikadı noktada çalışmalarımıza güç vermemiz lazım. Bu noktada gençliğimizi takviye eden çalışmalar yapmamız lazım. İki: İbadette güçlü çalışmalar ortaya koymamız lazım. Üç: Her şeyi devletten beklememeliyiz. Sivil toplum kuruluşlarının bu noktadaki görevi çok şeyi değiştirecektir. Dört: Muamelat. Muamelat meselesi de bizim için çok çok önemli.” Aklımızın yettiği kadar harekete geçmemiz gereken dertlendiğimiz konulara bir göz atalım. Yeniden toparlanan Haçlı Ordusu her koldan Türkiye’ye saldırıyor. Medya eliyle, kimi zaman DAEŞ, kimi zaman PKK olarak gösterdiği terörist yüzüyle, kimi zaman yalan söyleyen akademisyen kılığında bulabildiği bütün işbirlikçileriyle Türkiye’ye saldırıyor. Birlik olup gerçeklerle dertlenmeliyiz. Yoksa elimizden kayıp giden sadece siyasi istikrar değil ümmetin geleceği Türkiye’dir. Aklımızın yettiği kadar harekete geçmemiz gereken dertlendiğimiz konuları aşağıya maddeler halinde yazdık. Bunlar dertlerimizin sadece bazıları. Oyalanmamamız lazım. Bir ucundan tutup işe koyulmamız lazım. Bu listeye başka dertlerimizi de eklememiz lazım. Allah hepimize basiret, feraset ve dirayet nasip etsin. “Bizim düşmanımız cehalet, zarûret, ihtilâftır. Bu üç düşmana karşı san′at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz.” Bediüzzaman Said Nursi 1: Yanı başımızda, memleketimizde, Suriye’de soykırım yaşanıyor. Memleketimiz Suriye’de, Rusya, İran, Baas ve ABD insanlık tarihinin en barbarca katliamını gerçekleştiriyor. PKK’lı teröristler kendilerine yeni isimler bulup katliamlara devam ediyorlar. Suriye’de "Demokratik Suriye Güçleri" adıyla hareket eden katil PKK emperyalizmin silahlı işbirlikçisi olarak cinayetler işliyor, Müslüman halkı göçe zorlayarak, katlederek soykırım yapıyor. 2: Düşman, hedefinin İslam olduğunu açıkça söylüyor, biz hâlâ kısık sesle Müslümanız diyoruz PKK ve destekçilerinin açıktan ilan ettikleri tek hedefi; Anadolu’nun Müslüman halkı. Müslümanlar’a yönelik bu hedefleri, İslam düşmanı her türlü yapıdan destek bulabiliyor. PKK “İslam düşmanlığı” stratejisiyle bütün ifritleri ortak düşman etrafında toplayarak hayatın her sahasına zehir akıtabiliyor. Destekçi akademisyenler, sanatçılar, gazeteciler, siyasetçiler, sözüm ona düşünce ve strateji kuruluşları İslam düşmanlığı etrafında birleşmiş durumdalar. 3: İşçi hakkı Müslüman’ın davasıdır “Bir işçi çalıştırarak ondan istifade edip de ücretini vermeyen kimseden, kıyamet günü davacıyım” diyen, “İşçinin alnının teri kurumadan hakkını verin” diyen bir Peygamber’in, Hz. Muhammed Mustafa’nın (sav) ümmetiyiz ama işçi hakkını ateistlerden, putperestlerden takip ediyoruz. İşçi hakkı, emekçi hakkı ve emekçi organizasyonları Müslümanlar’ın sorumluluğudur. Müslümanlar işçi konusunda sessiz ve sistemden yana taraf oluyoruz, solcuların, ateistlerin, sarhoşların, ne idüğü belirsiz ideolojik radikallerin işçileri, emekçileri istimrar etmesine fırsat veriyoruz. 4: Ateş düştüğü yeri yakıyor Asker ve polis şehitlerimiz hakkında hiçbir sivil aksiyonumuz yok. Hepsi ilk gün haber oluyorlar ertesi gün unutuluyorlar. Arkalarında bıraktıkları, anaları, eşleri ve evlatlarından başka kimse onları hatırlamıyor. 5: Sekülerist darağaçları batının hatırına Müslümanları asıyor Bangladeş Hasina diktası, Mısır Sisi diktası, Suriye Esed diktası kurduğu darağaçlarında batının gözüne girebilmek için, İskilipli Atıf Hocaları, Ömer Muhtarları asıyor. 6: İran ve PKK Müslüman Kürt’ü hapsediyor Barzani zor durumda çünkü, İran ve PKK el ele verip Müslüman Kürtleri köşeye sıkıştırıyor. 7: Emperyalizmden sipariş terör faaliyetleri İki kardeş terörist PKK ve DAEŞ, başta Rusya, İran, İsrail ve Baas’tan aldığı sipariş eylemlerle katliamlar yapıyor. Biz TAK, DHKP/C, DAEŞ, MLKP, o, bu, şu… gibi isimleri şuursuzca kullanarak terör örgütlerinin algı yönetimlerine aracılık ediyoruz. 8: Kur’an’dan uzak nesil, teröristlere yakındır Kur’an-ı Kerim öğrenmenin en verimli dönemi olan ilköğretim çağındaki çocukların birçoğu Kur’an-ı Kerim’le tanışmamışlar bile. 9: Dünyası “kendi kadar” olan ufuksuz nesiller yetiştiriyoruz Afrikalı Müslümanlar “Türkiye niye bizimle gerçekten ilgilenmiyor” diyor. Sözüm ona Cumhurbaşkanı’nın politikalarını, destekleyen gazeteciler Cumhurbaşkanımızın ziyaret ettiği ülkelerin adını bile doğru yazamıyor. Müslüman Afrika ülkeleri dünyanın geleceği için ne ifade ediyor, bizim için ne ifade ediyor, o ülkelerde yaşayan Müslümanlar’ın potansiyelleri nelerdir, “O ilkeler hakkında hiçbir şey bilmiyorlar” diyorlar. 10: Şuur mimarlarımızdan kimsenin haberi yok. İslam tarihinin mihenk taşı olan 230 kişiyi tanımıyoruz ve tanınması için hiçbir şey yapmıyoruz. Düşünce dünyası, ilim, evreni anlama ve adlandırma konularında Batı’dan ithal edilmiş sekiz on gâvurun zırvalarını kültür diye tekrar edip duruyoruz. 11: Doğu Türkistan Müslüman’a uzak, katile yakın Dünyanın en büyük açıkhava hapishanesinde işkence altında ezilen Müslümanlar için harekete geçmiyoruz. Harekete geçmediğimiz gibi dualarımızda bile unutuyoruz. 12: Haçlı vakıfları Anadolu’yu işgal ediyor Ağırlıklı olarak Doğu illerine ve ikinci derece olarak Doğu Karadeniz’e çıkarma yapmış düşman kuvvetleri gibi olan onlarca yabancı vakıf doğrudan PKK ile işbirliği yapıyor. Çevrecilik, eğitim, anne ve çocuk sağlığı gibi sosyal başlıklar altında PKK faaliyetleri yürütülüyor. Gençlerin militan olarak devşirilmesi, Türkiye dışındaki ve içindeki kamplarda silah eğitimleri verilmesi, sokaklarda kargaşa çıkarılması, yalan yanlış raporlarla kaos ortamına zemin hazırlanması gibi terör faaliyetleri yürüyorlar. 13: Okumayan anne babaların çocukları da kitap okumuyor Liseden mezun olmuş bir gencin, çoktan okumuş, bitirmiş ve arkadaşlarıyla tartışıyor olması gereken 200 temel eserden kimsenin haberi yok. Babalar bu eserlerin adını bilmiyor. Anneler bu eserlerin adını bilmiyor. Okullarda çocuklar bu eserlere yönlendirilmiyor. Evlerde bu eserler yok. Evlerde kütüphane yok. Anneler ve babalar bu eserleri okumamış, yetiştirdikleri evlatlarına da okutmamışlar. 14: “En çok günah, dilinde en çok şikâyet olandadır” Şikâyet ettiğimiz dizi ve TV programlarını en çok kendini Müslüman olarak tanımlayan aileler izliyor. Evlerde çocukları televizyonlar büyütüyor. Kendini ifade edemeyen, konuşmayı televizyondan öğrenmiş çocuklar heba oluyor, ziyan oluyor. 15: Havasız bırakarak bir nesli boğuyorlar Mısır’da kanunsuz olarak alıkonulmuş Müslümanlar, tutuldukları hücrelerde havasızlıktan ölüyorlar. Hayali olan, umudu olan, kapasitesi olan yüz binlerce Müslüman genç tutuldukları hücrelerde havasızlıktan boğularak ölüyor. İşkence altında ölüyor. 16: İsrail devlet değil, işgalci çetedir Her gün Filistinli Müslümanlar’ın evlerini yıkan, sokak ortasında zevk için kasten vurarak öldüren, sokakları işgal eden ve kendi nüfusu artmıyor diye Filistinli Müslümanları öldürerek nüfus dengesi yapan İsrail çetesi katliamlara devam ediyor. Mescd-i Aksa’yı yıkıp yerine “Süleyman Mabedi” yapana kadar, Urfa’dan Kudüs’e kadar çizdikleri haritayı işgal edene kadar katliama devam edecekler. 17: Avrupa’da 12 bin Müslüman çocuk kayıp Organları için parçalandılar, fuhuş için satıldılar, köle olarak satıldılar, eşcinsel eşlere zorla evlatlık verildiler. Elimiz kolumuz bağlı otuyoruz... 18: Hayatımızı taksit sayısı kadar bölüyoruz Türkiye’de psikolojimizi altüst eden toplumsal bir dünyevileşme aracı var. Kredi adıyla ev, araba, eşya, tatil hatta son dönemlerde Umre ve Hacc için bile bize altın tepside sunulan sahip olma yöntemi bizi perişan etti. Ferdiyetçi bireyler üreten devasa bir makine. Karz-ı hasen gibi yüce eylemleri yer ile yeksan eden aile yapımızı temelinden sarsan 3, 5, 10 yıllık kredi mevzuu. Kullanmak istemesek de toplum olarak sürükleniyoruz. 19: Tesettür setr yani örtünmektir. Daha çok görünmek değildir! Zaten tesettürü inkar edip kendi teni üzerinden değer kazanmaya çalışan bir gençliğin yanına tesettürü de dikkat çekmek ve güzel görünmek için kullanan başka tür bir tuhaf nesil eklendi. Halbuki insan etiyle değil, takvasıyla değerlenmeliydi. Anlatamadık, uygulayamadık Allah (CC) bizi affetsin. Diriliş Postası
adminadmin