Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 01-09-2012 17:38   Güncelleme : 01-09-2012 17:38

Ülkemizde Bir Milat: Seksenler

Hele insanı bıktıracak derecede Dr

Ülkemizde Bir Milat: Seksenler
Hele insanı bıktıracak derecede Dr. Nevzat Atlığ yönetimindeki Klasik Türk Sanat Müziği konserleri. Halk müziği konserlerinde ise sanatçılardan çok daha fazla öne çıkan, hareketleriyle sempati toplayan çapkın bakışlı Atila Mayda.
 
Bir dönüm noktasıdır Seksenli yıllar ülkemizde. Sadece askeri darbe analizi ile değerlendirilecek bir olgu da değildir üstelik. Ülkemizde her açıdan köklü bir değişim, hatta dönüşümün temelidir Seksenli yıllar. Seksen öncesi ve sonrası, bir milat gibi ayrılır ülkemizde. Belki bir neslin ömrünün tam ortası sayılacak yıllar olduğu için. Belki de daha ötesi. Seksen öncesinin karmaşa ve şiddet dolu ortamı, “Seksen Öncesi” kavramı ile özelleşmiştir. “Seksen Sonrası” ifadesi ise daha farklı bir içerikte anlam kazanmaktadır. Bu nedenle belli bir yaşı geçirmiş insanlar Seksen öncesini her zaman bir karşılaştırma mekanizması olarak kullanmaktadırlar. İyisiyle kötüsüyle tarihe mal olmuş ve anılarda o haliyle yer etmiş yıllar. Tıpkı bir neslin yaşamında da altmışlı yılların yer ettiği gibi. Pek çok insanın kendi kişilik veya kimliğini tanımlarken kullandığı bir olgudur Seksenler. Seksenli yıllar denince çoğumuzun gözünde elleri kelepçeli veya elleri yukarı kaldırılmış insanlar, cenaze veya miting resimleri canlanmaktadır. Zira o tarihlerin bir gerçeğidir bu görüntüler. Ancak insan yaşamında olması istenmeyen gerçekler. Bu olaylar yoğunlukla yetmişli yıllarda yaşanmış olsa bile insanlar konuşurken hep “Seksen Öncesi” olarak konuşmaktadırlar. Seksenli yıllar bu nedenle bir milat olup tarihsel referans kaynağıdırlar.
 
Seksenler sadece olumsuz çağrışımda bulunulan yıllar olarak algılansa da aslında pek çok yenilik ve değişikliğin de gündelik yaşamımıza girdiği tarihlerdir. Hatta günümüzde anılarımız arasında yer alan pek çok şeyin temelidir Seksenli yıllar. Alınan ekonomik kararların tüm toplum katmanlarını etkilediği bu dönemde ülkemiz insanı büyük bir değişim yaşamaya başlamış, yıllar geçtikçe daha da maddeci noktaya doğru hızla ilerlemiş ve günümüzdeki yapısını almıştır. Seksenli yıllar aynı amanda bilgisayarın ülkemizde yaygınlaştığı yıllardır. Eski yıllara oranla elektronik cihazların tüm toplum katmanlarınca kullanılabilir düzeye gelmesi bu yıllarda olmuştur. Su ve elektrik kesintilerinin, gıda kuyruklarının azalması veya bitmesi bu yıllardadır. Silah tutan ellerin şu veya bu şekilde ortadan kalkmasına paralel olarak yoğun kitap okumalarının yapıldığı yıllar yine Seksenlerdir. Tartışma veya konuşma ortamının sınırlı olduğu bu dönemlerde en güzel yapılan şey, entelektüel birikim sağlamak amacıyla kitap okumaktı. Günümüzdeki pek çok aydının temeli hep bu yıllardaki birikime dayanmaktadır.
 
Bu yıllarda dinlenilen şarkılar hala nostaljik bir yer edinmektedir yaşamımızda ve sanat dünyamızda. O zamanki televizyon programları her tekrarlandığında o yıllara gidişimiz çok önemli bir göstergedir. Hele evinde televizyon olmayan kimselerin komşusunu rahatsız edecek, bıktıracak derecede ziyaretleri ise o zamanların hatırada kalan en acı yönlerindendir. Günümüzde daha güzel çekimler ve programlar olmasına rağmen bizi hala o dönemin programları çekiyorsa sebebi o programların bin bir emekle yapılması yanında bizdeki yeridir de.
 
O yıllarda Vikingler, Taş Devri, Temel Reis, Pembe Panter, Heidi, Tom ve Jerry gibi çizgi filmler hafta bir oynardı ve çocuklar o saatleri kaçırmazdı. Günümüzde olduğu gibi sabah akşam yayınlanması olanaksızdı. Yerli dizilerden Kaynanalar, Çalıkuşu, Aşkı Memnu, yabancı dizilerden Küçük Ev, Bonanza, Dallas ve Aşk Gemisi gibi yapımlar ise hayatımızın çok önemli figürleri idi. İnsanlar film karakterlerine göre lakap alır, onların saç şekline göre saçlarına şekil verirdi. Yine Seksenli yıllara damgasını vuran sanatsal faaliyetler içerisinde Zeki Alaysa Metin Akpınar ikilisinin Devekuşu Kabare Tiyatrosundaki Yasaklar, Aşk Olsun gibi oyunlarıdır. Meraklılarının bir sanatçı kadar satır satır ezberlediği o diyaloglar halen unutulmaz.
 
İçinde çiçek yetiştirilen Vita kutuları şiirlere konu olacak kadar önemlidir. Tipitip sakızları, plastik oyuncaklar, break dans, Mintaks deterjanları, Salina tuzu, “Yaşamınıza Girdi Selin” sloganıyla Selin limon kolonyası, Orhan Boran’ın rol aldığı Bahariye Mensucat reklamları, Elka mobilyaları, Ytong prefabrike konut elemanları, “yak şu kaloriferi kapıcı donuyorum” seslenişli İzocam reklamı, Zeki Müren’li Alo reklamı, önemli sanatçıların rol aldığı Banker Kastelli reklamı o günlerden anılarımızda kalan çarpıcı reklamlardır. Reklamlar arasında dönen çark ve müziği ise reklamlar kadar hafızalara kazınmıştır.
 
Türk filmlerinin televizyonlarda cumartesi gecesi, Karaoğlan filmlerinin cumartesi sabahı, kovboy filmlerinin pazar sabahı oynadığı tek kanallı TRT televizyonunun olduğu dönemler. Hele insanı bıktıracak derecede Dr. Nevzat Atlığ yönetimindeki Klasik Türk Sanat Müziği konserleri. Halk müziği konserlerinde ise sanatçılardan çok daha fazla öne çıkan, hareketleriyle sempati toplayan çapkın bakışlı Atila Mayda.
 
Sanatçılardan Beyaz Kelebekler, Ayla Dikmen, Selami Şahin, Ümit Besen, Barış Manço, Cem Karaca, Selda Bağcan, Erol Evgin, Nil Burak, Nükhet Duru ve daha pek çok isim. Yabancı sanatçılardan Micheal Jackson, Boney M, Bon Jovi, Stevie Wonder. Sunucular ise bugüne kıyasladığımızda her biri birer ekoldü. Evet-Hayır yarışmasındaki performansı ile Erkan Yolaç, sahneye kar yağışı altında çıkan ve soğuk esprileri ile gönüllerde yer etmiş olan Cenk Koray, adı Eurovision ile özdeşleşmiş Bülent Özveren.
 
Tarkan, Kızılmaske, Mandrake, Tommiks, Tombraks, Zagor, Mister No, Teksas gibi çizgi romanlar da unutulmazlar arasında yerini almıştır. Günümüz bilgisayar oyunları gibi bağımlılık yapan bu kitapların tadını unutmak imkansızdır. Bir nesil nasıl “Sana” ile büyüdü ise Cin Ali ile büyüyen nesiller daha fazladır. Cin Ali Maceralarını bilmeden okumayı öğrenmek mümkün müydü.
 
Mahalle aralarında şimdi bize dar gelen, ama o zaman olimpik stad büyüklüğünde olan sokaklarda top oynamak, top alamadığımız zamanlarda ise patlak plastik top içerisine balon şişirip yerleştirmek, birdirbir oynamak, çember çevirmek, plastik arabaların üstüne tel takıp yönlendirerek sürmek, komen adında saklanarak adam vurmaca oynamak, saklambaç oynamak, yağ satarım bal satarım oynamak, ip atlamak, beş taş oynamak, tek bacak taş oynamak, bozanak çevirmek, çıtalı uçurtma uçurmak, kutu kutu pense oynamak, çelik çomak oynamak ve daha niceleri. Şimdiki çocukların hayal dahi edemediği oyunlardır pek çoğu. Hele pahalı oyuncağı olan zengin çocuklarının o zamanlar dahi oynayamadığı zevkli bir serüven hepsi. Daha nice sayılabilecek, hayata her biri ayrı bir renk ve zevk katan güzelliklerdir bu oyunlar. Günümüzdeki dijital oyun ve cihazların oyun çeşitliliğinin bunların bir tanesinin yanında değeri yoktur.
 
Kısacası Seksenler ifadesi bir nesle göre sancılı ve acı dolu yıllar olarak hatırlansa da içerisinde mutluluklar ve güzellikler de barındırmaktadır. Önemli olan yaşadığımız sıkıntıları unutmadan ama takıntı da yapmadan güzel yönleri ile hatırlamaktır. Seksenli yıllar bu anlamda oldukça verimli yıllardır. Zira ülkemizin yozlaşma düzeyinde bir değişim yaşayarak geldiği bu yıllarda, aynı hazzı yaşatacak anılar bulunmamaktadır. Değişim o kadar hızlı bir düzeyde yaşanmaktadır ki yaşanan hiçbir şey ile anı haline gelecek düzeyde bir yakınlık oluşmamaktadır. Bu yüzden her türlü sıkıntısına rağmen iyi veya kötü bir şekilde Seksenleri yaşayanlar bu ülkenin en şanslı insanlarıdırlar. Hele son yıllarla kıyaslandığında bu tartışılamaz bir gerçektir.
adminadmin