Kültür
Giriş Tarihi : 11-02-2018 12:00   Güncelleme : 11-02-2018 12:00

Ümmetin birlik ve dirliği

Milletlerin ayakta durabilmesinin en önemli şartlarından birisi de birlik ve beraberlik halinde olmalarıdır. Ama onları mahveden ve yıkan da ayrılık ve ihtilaflardır. Zira bütün bir ekmek yutulamaz ama parçalanan ve lokmalar haline gelen ekmek teker teker tamamıyla yenebilir. Bu hususta ibret dolu bir misal var:

Ümmetin birlik ve dirliği

Hükümdarlardan birisi ölüm döşeğinde iken, oğullarını başına toplar. Onların her birine birer deste değnek verir ve:

Kırın, der, ama bu bir aradaki değnekleri hiç biri kıramaz. Sonra bu desteleri çözdürerek, tek tek kırmalarını ister. Onlar da değnekleri birer-ikişer kırarlar. O zaman hükümdar onlara şöyle der:

-Eğer benden sonra birbirinize destek olur ve birlik halinde olursanız, düşmanlarınız sizi yok edip devletimizi yıkamazlar. Ama parçalanırsanız, değneklerin tek tek kırıldığı gibi, yenilir ve yıkılır gidersiniz.

İşte misal ne kadar açık ve net. Birlik ve beraberliğimiz düşmanlarımız için sıkıntı ve zorluk, ayrılık ve ihtilaflarımız ise, ağızları salyayla bekleyen onlar için, hazır ve lezzetli bir avdan ibarettir. Öyleyse biz Müslümanlar uyanık olup, düşmanlarımıza bu fırsatı vermemeliyiz.

Birlik ve beraberlik şuuru, bir milletin mayasıdır. Bu maya olmadığı zaman, milletlerin güçlü olması da mümkün değildir.

Ayrılıkta ruhen de yıkımlar vardır. Tefrikaya düşen kişiler, manen de huzursuzluklar yaşar. Bu sebeple daima Kur'an ve Sünnet etrafında birleşici ve birleştirici olmalıyız.

Küçücük bir sigara izmaritinin koca bir ormanı kül haline getirdiği gibi, Allah korusun ufak bir tefrika da koca bir milleti bölmeye sebep olabilir. Böyle durumlar, tarihte de bariz bir şekilde görülmüştür. Bu kötü durumlardan korunmak için, nefsî hesapları bir yana atarak ve "mü’minlerin ancak kardeş olduğunu" bilerek, birlik halinde olmalıyız. İşte bu konuda Rabbimizin emri:

"-Allah'a ve Rasûl’üne itaat ediniz. Birbirinizle çekişmeyiniz. Sonra korkuya kapılırsınız da, kuvvetleriniz azalır. (Düşmanlarınızın karşısında bir hiç mesabesinde kalırsınız.) Bir de sabredin. Muhakkak ki Allah sabredenlerle beraberdir." (8 Enfal 46.)

Allah ve Rüsûl’üne itaati terk edip nefs, şeytan ve düşmanlara uyacak olursak, niza ve ayrılıklar bizi kaplayıverir. Bu hal de bizleri zayıf düşürüp, korkak hale getirir.

Ayet-i kerime durumumuzu ne güzel açıklamış. İçinde bulunduğumuz bu hal böyle devam ederse, Cenab-ı Hakk’ın da tehdidi hemen geliyor:

"-Eğer (Allah ve Rasûl’ü yolunda) birleşmezseniz, arz üzerinde çıkacak büyük bir fesat sizi helâk edecektir." (8 Enfal 73.)

O halde işte çare:

"-Hepiniz birden Allah'ın ipine (Kur'an’a) sımsıkı sarılın, asla ayrılmayın." (3 Al-i İmran 103.) 

“ALLAH’TAN KORKUN!”

Mü’minler aralarındaki ihtilafları da gidermelidirler. Zira bu, Rabbimizin emridir:

"-Allah’tan korkun, (ihtilafa düşmeyip) aranızı düzeltin.." (8 Enfal 1.           )                     

Bu güzel birlikten doğan cemaatten ayrılmak da, artık mü'min için acı bir son olur. Bu konuya binaen Kâinatın Efendisinden bir hadis-i şerif:

"-Kim cemaatten bir karış uzaklaşırsa (kendini dine bağlayan) İslâm bağını boynundan çıkarıp atmış olur." (Ebû Davud, sünnet 26,27.)

Birbirimizi sevmemiz ve birimiz diğerimize yardımcı olmamız gerektiği de, bir misalle hadis-i şerifte şöyle anlatılır:

“Birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamette, birbirlerine şefkatte mü’minlerin misâli; bir bedenin benzeridir. Ondan bir uzuv rahatsız olsa, diğer uzuvlar uykusuzluk ve hararette ona iştirak ederler.” (Buhârî, Edeb: 27, Müslim, birr 66 (2586).

“PARÇALANIP AYRILMAYIN!”

Görüldüğü gibi Allah'ın hükümleri apaçıktır. Birlik ve beraberliği tavsiye buyururken, bunun aksi olduğu zaman ise tehdit etmektedirler. İşte böyle bir ayet-i kerime daha:

"-Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için pek büyük bir azap vardır."          (3 Al-i İmran 105.)

Gönüllerdeki Allah ve Rasûl’ü aşkı bu birliği gerektirir.

İyi bilelim ki, çoğu zaman damarlarımızda dolaşan şeytanla, dünyalık zevk ve makam arzusuyla yanan nefislerimize uyuyoruz. Hâlbuki ALLAH (cc) onlara tabi olmayı yasaklamaktadır.

Ayrılıkta acı, ıstırap ve zaaf vardır. Birlikte rahmet, fazilet, mukavemet vardır.

Evet, insan ihtilaf edebilir. Mü'minler de aynı konuda ayrı ayrı görüşler serdedip, ayrılığa düşebilirler. Ama birleşmek, ittihat etmek gerekmektedir. Bu Allah’ımızın emridir zaten. O halde O'nun emri üzere birleşmek ve mes'eleleri halletmek gerekir:

"-Eğer bir şey hakkında çekişirseniz onu, Allah'a ve Peygambere döndürün, eğer Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız..."(4 Nisa 59.)                          

Yani bir hususta ihtilafa düşerek aramızda münakaşa çıkacak olursa, onu Rabbimizin kitabından bularak halletmeye gayret edeceğiz.

Eğer Kur'an’da bulamazsak Rasûl-i Ekrem (sav) Efendimizin sünnetine müracaat edilecektir. Eğer onda da açıkça geçmiyor ise, Kur'an ve Sünnet ışığında âlimlerimizin verdiği hükümle güzel neticeye ulaşabiliriz.

İman ve küfrün ayrı birer millet olduğunu göz önüne alacak olursak, bugün memleket ve milletimizin yapmaya çalıştığı şey de vatan ve milletini korumakla birlikte, ümmetin birlik ve dirliğine de vesile olmaktır. Cephedeki yavrularımız bu aşk ve şevkle şehadete koşuyorlar. Yıllardır uyuyan/uyutulan ümmeti diriltmeye çalışıyorlar. Rabbimiz onların yâr ve yardımcısı olsun. Onların başarısı sadece bizim değil, bu ümmetin başarısı olacaktır.

Muzaffer Dereli / Diriliş Postası

adminadmin