Analiz
Giriş Tarihi : 23-01-2018 08:59   Güncelleme : 23-01-2018 08:59

UYAP’ı FETÖ’ye nasıl kaptırdık, nasıl kurtarabiliriz?

Sayın Cumhurbaşkanımızın en son UYAP’ı da FETÖ’ye kaptırdık başlığı ile 11 Ocak 2018 tarihinde yazılı basında yayınlanan açıklamalardan da görüleceği gibi, UYAP’ı da FETÖ’ye kaptırmamak için, uzun yıllar FETÖ’ye ait esrarengiz çalışmalar hakkında, kitaplarımla ve televizyon programlarımla, uyarılarda bulunmaya çalıştık. Yılanla aynı yatağa girmenin, kesinlikle bir intihar olduğunu her fırsatta belirttik.

UYAP’ı FETÖ’ye nasıl kaptırdık, nasıl kurtarabiliriz?

Gerek üniversitelerden aldığımız raporlar, gerekse yaptığımız suç duyuruları, maalesef hiçbir sonuç vermedi. Hatta bu konudan daha önemli konularla birlikte, hazırladığımız önemli dosyaları, 2017 yılında bizzat Milli Savunma Bakanı Fikri Işık beyin makamında elden takdim etmiştik.

Sayın bakan odasında şöyle bir göz ucuyla bakıp, bu konuların kendisinin dışında olduğunu ve Devlet Denetleme Kurulu’na gönderileceğini, buradan da önemli bazı yetkililerin bize ulaşıp, bu dosya ile ilgileneceğini söylemişti. Ne yazık ki aradan geçen bu kadar zaman içerisinde, bizi arayan ve bu dosya ile ilgilenen hiçbir yetkili kimse çıkmadı. Bu UYAP meselesi verdiğimiz bu dosyanın 1. Ana maddesi idi. 

Bakanın makamında bütün bilgi, belge ve gerekçeleriyle kendisine elden takdim edilmişti. Şimdi bu hususta; UYAP meselesinde de, biz geç kalmışız ve elimizden kaptırmışız demenin sebeplerini, sorumlularının bulunması ve bedelinin ödenmesi, sadece Cumhurbaşkanımızın değil, görevini yaparken ağırdan alan bürokratlara ve siyasilere sorulmalıdır. İşte sayın Cumhurbaşkanımızın, “ben yalnızım” demesinin sebebi ve bütün suçu üzerine alması, suya sabuna dokunmak istemeyen hantal bürokratlar ve siyasilerden kaynaklanmaktadır.

Zaten her meselede bütün suçu ve sıkıntıları çeken maalesef Sayın Cumhurbaşkanımız olmuştur. FETÖ’nün bütün kurumlarda işgal projesinin, bugüne kadar sürdüğü gibi UYAP’ın ele geçirilmesinde de, ne yazık ki etrafındaki öngörüsüz ve tedbirsiz kişilerden dolayı, bu öz eleştiriyi yaparak, tek başına göğüslemek durumunda kalmıştır. 

Bürokratlar ve siyasiler tarafından, devletin bekası ve terör örgütleri ile mücadele hususunda gerekli hassasiyetin gösterilmemesinden kaynaklanan büyük tehlikeler, ancak yıllar sonra Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından, özeleştiri olarak açıklanmaktadır. 

Bütün bu hassas konularla ilgili, 2000 yılından itibaren yapmış olduğum açıklamalarım, Genelkurmay’a ve bütün emniyet teşkilatına vermiş olduğum dokümanlar ve kitaplarımla yapmaya çalıştığım uyarılar, FETÖ korkunç örgütlenme tarafından örtbas edilerek, gündemden kaldırılmış ve itibarsızlaştırılmıştır. 

FETÖ’nün en son elimizden çalmış olduğu ve en önemli UYAP sistemimizin açıklaması gelmiştir. Şimdi bu yapıyı FETÖ’ye kaptırdığımız yeni tespit edilebilmiş, ancak kaptırdığımız diğer sistemler gibi, bu sistemi de tekrar nasıl ele geçirip geriye alabileceğim konusunda, nasıl bir çalışma yapılmalıdır. Bu ihmali yapan sorumlular bulunmalı ve bu kripto elemanlar, derhal cezalandırılmalıdır.

UYAP ile ilgili bugüne kadar yapılan tek şey, yıllardır Bilgi İşlem Dairesi Başkanı vekili olarak görev yapan hakim Servet Gül’ü geçenlerde bu görevden almak olmuştur. Bu kadar gecikmiş bir görevden alma, elbette ki bu yaraları tamir etmez. Uluslararası bir teşkilatın organize ettiği bu örgütsel suçların, esasının ne olduğu ve temeline inilmemiş olması sebebiyle, bu örgüt hukuka aykırı ihanet işlerini yapmaya devam etmektedir ve edecektir de. Çünkü hastalığın adı hâlâ konulmamıştır.

Aşağıda TSK Güçlendirme Vakfı’nın diğer ortakları izah edildiğinde görüleceği gibi, bu ortaklık fevkalade mahzurlu olduğu sabit olmaktadır.

Türk Silahlı Kuvvetler Güçlendirme Vakfı’nın bu konu ile alakalı yatırımları incelendiğinde;

1: Daimler AG

2: Overseas Lending Corparation

3: Koluman Holding Anonim Şirketi

4: Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu ile

Mercedes-Benz Türk anonim şirketinde %5 oranında ortaktırlar. Türk Silahlı Kuvvetler mensuplarının, uzun yıllar yabancı ülke vatandaşları ile evliliklerinin yasak olduğu bir camiada, TSK Güçlendirme Vakfı’nın yabancı uyruklu şirketler ile menfaat birlikteliği içerisinde, yabancı şirket ortaklarının evlilikleri kabul edilemez bir ihmal olduğu düşüncesini taşıyorum. 

Mercedes-Benz T.A.Ş’nin yönetim kurulları incelendiğinde de, her dönem TSK Güçlendirme Vakfı mensubu bazı subayların, bu şirkette görev aldıkları görülecektir. 

Bizi her hususta PKK, FETÖ ve bütün terör örgütlerine kucak açarak aleyhimize çalışan Almanya ve onun markası olan bu otomobil şirketi, ne kadar güvenilirdir? 

TSK Güçlendirme Vakfı’nın içerisinde böyle bir özel şirket ortaklığının olması, bizimde bir askeri elemanımızın onların özel şirketi içerisinde ve yönetim kurulunda üye olarak bulunması, FETÖ ve Alman hükümeti tarafından takip edilme hususunda, bizi cidden endişelendirmektedir. 

Bu işin üzerine gidilmesi ve arkasındaki tehlikeli işbirlikteliklerinin araştırılması gerekir. UYAP’ın tekrar kendi kontrolümüze geçmesi ve dışarıdan müdahalelerin sızabileceği çatlakların ve deliklerin tıkanması gerekir.

Nurettin Veren / Yeni Akit

adminadmin