Kültür
Giriş Tarihi : 19-08-2018 13:00   Güncelleme : 19-08-2018 13:00

Vacip Bir İbadetimiz Kurban

Vacip Bir İbadetimiz Kurban

Kurban, yakınlaşmak demektir. Allah’a yaklaşmak için ibadet niyetiyle belirli vakitte kesilen özel hayvanın adıdır. Kurban kesmek (udhiye), zekât ve bayram namazları gibi hicrî 2. yılda meşrû kılınmış olup;

“Kurbanlık develeri de sizin için Allah’ın dîninin alâmetleri (şeâir) kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır” (22 Hacc 36) ile, “Rabbin için namaz kıl ve kurban kes!” (108 Kevser 2) gibi âyetlerin yanında pek çok hadisle sabittir. İşte bu hadislerden biri:

“Âdemoğlu, kurban bayramında kan akıtmaktan daha sevimli bir iş ile Allah’a yaklaşabilmiş değildir. Kanını akıttığı hayvan, kıyamette boynuzları, çatal tırnakları ve kılları ile gelecektir. Akan kan yere düşmeden önce, Yüce Allah katında yüksek bir makama ulaşır. Bu bakımdan, kurbanlarınızı gönül hoşluğuyla kesiniz.” (Tirmizî, edâhî 1.)

KİMLER KURBAN KESER?

Kurban Bayramı’nda Allah’a yakınlaşmak niyetiyle kurban kesmek; ergin, akıl sahibi, mukîm ve maddî imkânı olan her Müslüman’a vaciptir. Bunun nisâbı da fitre nisâbıdır ve sahip olunan şeylerin üzerinden bir yıl geçme şartı aranmaz. Bayram sabahı nisap miktarı paraya veya ticaret malına sahip olan kurban kesmelidir.

Allah’a yaklaşmak adına kurban kesmeyip para vermek, kurban yerine geçmez. Bu ibadetin yerine getirilmesi için, gücü yetenin kesmesi gerekmektedir. Hadis-i şerifte şöyle buyrulur:

“Kim genişlik ve imkân bulur da kurban kesmezse bizim namazgâhımıza yaklaşmasın.” (İbn Mâce, edâhî 2)

Kurban kesmek, Hanefîler dışındaki üç mezhebe göre müekkked sünnettir.

Kurban’ın Hanefîlere göre farz olmayışının nedeni, Kevser Sûresi’ndeki “Kurban kes” emrinin delâlet açısından farz noktasında olmayışıdır. Bir de Arap dilinde “nahr,” namazda elleri bağlamak gibi başka anlamalara da gelebilmektedir. Diğer mezheplerin sünnet deyişlerinin sebebi de bazı hadislerdeki “sizden biri, kurban kesmek isterse…” (Müslim, edâhî 41) gibi ifadelerdir.

KURBAN KESME ZAMANI

Kurban kesme zamanı, bayramın birinci, ikinci ve üçüncü günüdür. Fakat ilk gün kesmek daha fazîletlidir. Sadece Şâfiîlerde ise dört gündür.

Kurbanlar, şehirlerde veya bayram namazı kılınan yerleşim yerlerinde bayram namazından sonra, bayram namazı kılınmayan köylerde ise bayram günü tan yerinin ağarmasından sonra kesilir. Bayram namazı kılınan yerlerde namaz öncesi kesilecek hayvan, kurban hükmünde olmaz.

KURBAN NASIL KESİLİR?

Kurban kesmek için bıçak önceden bilenip hazırlanır ve hayvanın göremeyeceği bir yere konulur. Sonra hayvan ayakları ve yüzü kıbleye gelecek şekilde sol tarafına yatırılır. Hayvanın sağ arka ayağı serbest kalmak şartıyla diğer ayakları bağlanır. Bundan sonra tekbir ve tehlîl getirilir. Arkasından “Bismillâhi Allâhü ekber” denilerek, sağ elle hayvanın boynuna bıçak vurulur. Nefes ve yemek boruları ile şahdamarı denilen iki ana damarı kesilir. Hayvan soğumaya bırakılır, kanının akması beklenir ve sonra derisi yüzülür.

Hayvanı elinden gelirse, kurban sahibinin kendisinin kesmesi menduptur. Bu mümkün değilse sahibi, onun başında bulunmalı şu âyeti okumalıdır:

“De ki: Benim namazım, kurbanım (ve tüm ibadetlerim), diriliğim ve ölümüm, Âlemlerin Rabbi ALLAH içindir. O’nun ortağı yoktur.” (6 En’âm 163)

KURBAN EDİLEBİLECEK HAYVANLAR VE YAŞLARI

Kurbanlar, sadece koyun, keçi, deve ve sığır türünden olur. Bunların erkek ve dişileri eşittir. Geyik gibi yabânî hayvanlarla tavuk, horoz, kaz gibi evcillerden kurban olmaz. Davarlar, bir yaşını bitirmiş olmalıdır. Yaşını doldurmadığı halde, anası kadar gösterişli altı aylık koyun da kurban edilebilir. Ama altı aylık keçi gösterişli olsa da kurban olmaz. Deve en az beş, sığır da iki yaşını bitirmiş olmalıdır. Deve veya sığırı, yedi kişi ortak kesebilir. Koyun ile keçi, bir kişiliktir.

HAYVANDA KURBAN OLMAYA MÂNİ ÖZÜRLER

Gözünün körlüğünün açıkça belli olması, apaçık hastalık, ileri derecede zayıflık, topallık, dişlerinin çoğunun olmaması, kulaklarının kesilmiş olması, kökünden kırık boynuzu olan, meme başları kopuk olan, doğuştan kulakları veya kuyruğu bulunmayan veya ayağı kesilmiş olan hayvanlar, Allah Teâlâ’ya kurban olarak takdîm edilemez.

Kurbanı dağıtma oranlarının üçte bir olması uygundur. Üçte birini kurban sahibi yer, üçte birini dost, akraba ve komşularına ikram eder, üçte birini de yoksullara verir.

Kurbanın deri, et, yağ, baş, ayak, yün ve süt gibi bölümlerinin satılması mekruhtur. Kurbanın vacip veya nafile olması, bu hükmü değiştirmez. Bunlardan herhangi bir parça, kasap ücreti olarak da verilemez. (Müslim, hac 348)

DİĞER KURBANLAR

*Akîka Kurbanı: Bir çocuk doğduğunda onu ihsan ettiği için, Yüce Allah’a şükür olmak üzere kesilen kurbana “akîka” denir. Bu kurban Hanefîlere göre mübah veya mendup, diğer üç mezhebe göre ise sünnettir.

Asıl olan bu kurbanı çocuğun doğduğu yedinci günde kesmektir. Bu mümkün olmazsa ondört yahut yirmi birinci günlerde de kesilebilir. Yedinci günde akîkası kesilen çocuğun ayrıca aynı günde adı konulur ve başının saçları kesilip, ağırlığınca altın veya gümüş tasadduk edilir. (Ebû Davud, edâhî 21; Tirmizî, edâhî 21) Kurban olmaya elverişli her hayvan, akîka için de elverişlidir.

Akîkanın etinden onu kesen yiyebilir, başkalarına da yedirir veya dağıtır.

*Adak Kurbanı: Adak kurbanının etini adakta bulunan kimsenin kendisi yiyemeyeceği gibi eşi, anne-babası, dede ve nineleriyle çocuk ve torunları (usûl ve fürûu) da yiyemez. Bunu yoksullara tasadduk etmek gerekir.

TEŞRİK TEKBİRLERİ

Kurban bayramı arafesinin sabah namazından îtibaren, bayramın dördüncü günü ikindi namazı da dahil olmak üzere, 23 vakit farz namazın ardından birer kez şöyle tekbir getirilir:

“Allahu Ekber, Allahu Ekber, Lâ ilâhe illâllahü Vallahu Ekber, Allahu Ekber ve lillâhi’l-hamd.”

Teşrik tekbirleri birçok fakihe göre vaciptir. Bu konuda, namazı tek başına kılan, imama uyan, erkek ve kadın eşittir. Erkekler açıktan, kadınlar içinden getirir. Unutan kimse, o günlerde hatırladığı anda kaza eder. (Dereli, M. Vehbi; Namaz Hocası ve İlmihal Bilgileri)

KURBAN GÜNLERİ BAYRAM GÜNLERİDİR

Bu güzel günler aynı zamanda bayram günleri, Hac günleridir. Hacılarımız Hicaz’da temizlenip Rahman’ın rahmet ve mağfiret deryasına gark olurken, bizler de kestiğimiz kurbanlarla bu manevi iklime dahil oluyoruz. “İlk kanı yere düşerken” bağışlanacağımız Kurban ibadeti; Allah için kesmenin, Allah için vermenin ve Allah için ikram etmenin lezzetini yaşatıyor bizlere. Zira Bayram günleri, sevinç günleri demektir.

Onların “Mahşer gününde âzâlarıyla birlikte gelerek bizlere şefaatçi olacağını haber veren” Efendimiz’in hadisleri, bizleri daha da sevindiriyor. Evlerimizde, yurtlarımızda, köy, kasaba ve şehirlerimizde huzur rüzgârları esiyor. Uzaklardan gelenler anne-baba ve yakınlarını görüyor, anne-babalar evlatları ve torunlarına kavuşmanın sevincini gözyaşlarıyla kutluyor ve Allah’a hamd ediyor. Her bir gülümseme, musafaha yapma ve bayramlaşmayla günahlar dökülüyor. Kesilen kurbanların etinden verilen fakirler et görmenin heyecanını yaşıyor. Çoluk-çocuk çok farklı bayramlar yaşıyor. Bu hizmette yarış yapan kuruluşlarımız ise, bu manevi kazancın en büyük dilimini elde ediyor.

Dargınların barıştığı, soğuklukların sıcaklığa dönüştüğü, lokmaların paylaşıldığı bu manevi atmosfer gerçekten ne güzeldir. Bunu ancak iman lezzetini tadanlar bilir. Bunun dışında olanlar anlamaz. Bunun için ileri-geri konuşurlar. Eh, ne demeli! Allah hidayet versin. Acımak lazım onlara.

Ya da bu günleri “tatil günleri” şeklinde değerlendirerek yerini yurdunu terk edip gidenlere ne demeli? Kendilerine ve çocuklarına yazık eder böyleleri. Yavrularına bırakacağı en güzel mirastandır aslında bayramlar anne-babaların…

Saydığımız ve sayamadığımız nice katkıları olan bayramlarımız, bize asıl cennet hayatının bayramlarını hatırlatmalı. Ama oranın bayramı her gün, her an. Ne güzel değil mi?

Ya cehennem! Oranın da acısı ve hüznü her an. Rabbimiz bizleri korusun! Yatırımını şuursuzca yapan ve nereye gideceğini düşünmeyen ehl-i gafleti de uyandırsın. İnşallah bu gerçekleri kavramak hepimize nasip olur.

BİRLİK VE BERABERLİĞE İHTİYACIMIZ VAR

Bayramlar birlik ve beraberliğin sağlandığı, dargınlıkların barış ve sevgiye dönüştüğü, kardeşliklerin pekiştirildiği günlerdir. Memleketimiz ve ümmetin buna daima ihtiyacı var. Keşke bu günlerdeki atmosferi hep canlı tutabilsek.

İşte yine görüyoruz ümmete ve ülkemize saldırıları. Rabbimiz bizleri, İslâm aleminin gözbebeği olan memleketimiz ve milletimizi başarıya ulaştırsın. Şu anda dünya değil ahiret düşüneceğiz, madde değil mana düşüneceğiz.

Bu duygu ve düşüncelerle bayramlarınızı tebrik eder ve daha nice güzel bayramlara Ümmet-i Muhammed’i huzur ve başarılar içerisinde kavuşturmasını Rabbimizden niyaz ederim.

Muzaffer Dereli / Diriliş Postası

adminadmin