Samsun Haber
Giriş Tarihi : 28-04-2018 09:52   Güncelleme : 28-04-2018 09:52

Vatandaş Türkçe konuş like değil, beğeni!

Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı OKA tarafından düzenlenen 2018-2023 Samsun İli Stratejik Planı ve Sektörel Eylem Planları Sunuşu ve LikeSamsun Fotoğraf Yarışması İkinci Dönem Ödül Töreni yapıldı.

Vatandaş Türkçe konuş like değil, beğeni!

Programın isminde ve görsel malzemelerinde adeta bir Türkçe katliamı yaşandı.

DAHA ÇOK LİKE NE DEMEK

Fotoğraf yarışmasının ismi Facebook beğen tıkından yola çıkılarak LİKE olarak seçilmesi Türkçe hassasiyetinin yerlerde süründüğünü gözler önüne serdi.

Toplantı öncesi Samsun Valisi Osman Kaymak, Orta Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın,  Samsun’un tanıtımına katkıda bulunmak ve dijital platformlarda Samsun ile ilgili fotoğraf paylaşımını artırmak amacıyla fotoğraf paylaşım uygulaması Instagram'da oluşturduğu LikeSamsun kapsamında, ikinci dönem fotoğraf yarışmasında finale kalan 23 fotoğrafın sergisini gezerek,  ilk üçe giren yarışmacılara ödüllerini, yarışma jürisine de teşekkür belgelerini verdi.

Okuma Parçası

DİL YARESİ

Mimari; bir estetik, bir üslup ve bir dil meselesi değil mi? Öyleyse; “Mimar Sinan'ın eserleri dururken taklit eserler yapılması üzüntü verici” gibi cümleler kuran ve hatta kendilerini ‘anti emperyalist’ olarak takdim eden İslamcı yazarlarımızın aynı hassasiyeti Türkçe için de göstermeleri gerekmiyor muydu?

Mimari; bir estetik, bir üslup ve bir dil meselesi değil mi? Öyleyse; “Mimar Sinan'ın eserleri dururken taklit eserler yapılması üzüntü verici” gibi cümleler kuran ve hatta kendilerini ‘anti emperyalist’ olarak takdim eden İslamcı yazarlarımızın aynı hassasiyeti Türkçe için de göstermeleri gerekmiyor muydu?

Anti emperyalizm her şeyden önce Türkçe’nin işgalden ve uydurukça kuşatmasından kurtarılması demek değilse ne demektir? ‘ilkesel’, ‘öğreti’, ‘klas’, ‘yaşam’, ‘koşul’, ‘egemen’, ‘anlatım’, ‘özgürlükçü’, ‘iletişim’… gibi kelimeleri, Türkçeleri halen yaşıyorken tercih etmek tek kelimeyle samimiyetsizlik..

Allah’ın 99 güzel isminden biri olan ‘Hayy – Hayat’ yerine ‘yaşam’ kelimesini tercihte Muhafazakar, milliyetçi, mukaddesatçı ve dahi İslamcıların ısrarı düşündürüyor bana bunları; İstisnasız hemen hemen hepsi dil mevzuunda sınıfta kalmış durumdalar. Her Allah’ın günü Tefsir derslerine devam eden bir kardeşimizin açacağı işyerine ‘Copy Life’ ismini layık görmesini nasıl açıklayacağız? 

Türkçemizi koruyamıyor ve yaşatamıyorsak; kadim mimarimizin hayatta kalabilmesini nasıl ve neden bekliyoruz ki! Dili, yani edebiyatı, yenilemek gerekiyorsa, tabi olarak mimarinin ve diğer sanatların da yenilenmesi gerekmez mi? Her bilimin; mesleğin, her sanatın bir icra - yürüyen dili var. Dil yenileme gayretleri, eski ile yeni arasındaki köprüleri imha etmek olarak tevarüs ediyorsa ki ediyor, o halde Mimar Sinan dururken taklit eserlerin zuhur etmesinin de müsebbibi bu yozlaşma değil mi?

Dil ile birlikte kaybedilen bir dünya görüşünden, bir zevk, ‘estetik – bediiyattan’ söz ediyorum. Her gün değerlerimizin sözcülüğünü yaptığını iddia eden televizyon ve gazetelerin dil meselesinden azade tavırlarını gördükçe ne desem bilemiyorum. Dahası, ilk, orta ve lise ders kitaplarının şirazesi kaymış durumu hepsinden beter.

Demek ki, yazılan kitaplar Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ‘dil ve üslup bakımından’ incelenmeden alınıp kabul ediliyor..

Yani durum çok vahim! ‘Türkün Dili Kur'an Sözü’ isimli eserde İsmet Özel bakın ne diyor;  “Türkçe, Müslümanın itikadî yerini yaşayarak göstermesine yarayacak bir dil. Türkçede “kaza” deriz; “bir kaza geldi başıma”, “kaza geçirdim”… Allah istediği için, kaderimizde bu olduğu için oldu; Arapçada “kaza” bu demektir. Araplar hiçbir zaman kaza geçirdiklerinde “kaza geçirdim” demez” İsmet Özel, Türklerin, Türkçeyi itikadî pozisyonlarından dolayı benimsediklerini söylüyor; “Türkçe, bir kavmin değil, İslam dili olarak, Türk Milletinin dilidir. Müslüman olmadan Türk olunamayacağı gibi Türkçe de konuşulamaz” Yani Türkçeyi üretmedik, icat etmedik, itikadî zaruret olarak benimsedik.

Ve diyor ki Özel, “Biz bugün vurgularımız bakımından, kelime tercihlerimiz bakımından bilhassa Kur’ân’dan uzaklaştırılmış bir Türkçe ile şekillendirildik. Türkçenin öztürkçeleşmesinde mesele, yeter ki Kur’ân’dan uzak olunsun” ‘Hayat’ ve ‘Yaşam’ arasındaki uçurum farkı...

Necip Fazıl Üstad’la bağlayalım;

Ruhsal, parasal, soyut, boyut, yaşam, eğilim... Ya bunlar Türkçe değil yahut ben Türk değilim! Oysa halis Türk benim, bunlar işgalcilerim; Allah Türk’e acısın, yalnız bunu dilerim.

Recep YAZGAN

adminadmin