Kültür
Giriş Tarihi : 18-02-2018 13:00   Güncelleme : 18-02-2018 14:54

Yaratılış, diriliş ve hesap

Biliyoruz ki; şu dünya hayatında aldatan zalim insanlar ve aldanan nice mazlumlar vardır. Dövülen, işkence edilen, malı, evlâdı, vatanı elinden alınan insanlar var. Şayet yeni bir yaratılış olmayacak ve sonuçta da âhiret âlemi düşünülmeyecek olursa, o haksızlığa uğrayan insanların hakları ne olacak? O gözyaşları, o acılar nerede dinecek ve insanlar bunların karşılığını nasıl bulacak?

Yaratılış, diriliş ve hesap

İşte bu ve daha nice gerçekler için diriliş vardır, hesap vardır ve sonuç vardır. Âhireti inkâr, aklen bile uygun ve mümkün değildir. Bütün insanlar diriltilecek ve herkes hesap verecektir. Ama onun ilmi çok gizlidir. İnkâr edenlere verilen cevaplar ise, ne kadar da düşündürücüdür:

 “Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Herkes peşine koştuğu şeyin karşılığını bulsun diye neredeyse onu (kendimden) gizleyeceğim. Ona inanmayan ve nefsinin arzularına uyan kimseler sakın seni ondan (kıyamete inanmaktan) alıkoymasın; sonra mahvolursun!” (20 Tah­â 15-16.)

 “İnkârcılar: Kıyamet bize gelmeyecek, dediler. De ki: Hayır! Gaybı bilen Rabbim hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile O'ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz, apaçık kitapta (yazılıdır).” (34 Sebe 3.)

Allah (cc) insana yaratılışını hatırlatır da onu gerçeği kavramaya yöneltir. İlk defa yoktan var eden kimdi acaba? İşte O yeniden yaratacak:

“İnsan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş.

Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve, ‘Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?’ diyor.

De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.” (36 Yasin 77-79.)

 “Şimdi sor onlara! Yaratma bakımından onlar mı daha zor, yoksa bizim yarattığımız (insanlar) mı? Şüphesiz biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık. Hayır, sen şaşıyorsun. Hâlbuki onlar alay ediyorlar.” (37 Saffât 11-12.)

Hz. Ali (ra) bir hitabesinde şunları söyler:

“Ey Allah’ın kulları! Size güzel misaller veren, ecelinizi tayin eden Allah’a muhalefetten sakınmanızı tavsiye ederim. Allah sizlere, istediğinizi dinleyebilen kulaklar, gözler ve gelecek çeşitli felâketleri sezen kalp vermiştir. Allah sizleri boş yere yaratmadı. Sizi başıboş olarak da bırakacak değil! O size güzel nimetler ikram etti, bol bol yardım etti. Sizin her yaptığınızı tescil ediyor. İyi ve kötü günlerinizde size yardım etti.

Ey Allah’ın kulları! Allah’a muhalefetten sakınınız! Yapacağınız işlerde azimli olunuz. İhtiyaç ve isteklerin son bulacağı ölüme iyi ameller yaparak hazırlanınız. Çünkü dünya nimetleri geçicidir. Onun felâketlerinden emin olunamaz. Aldatıcıdır. Zayıf bir gölge ve yıkılmaya yüz tutmuş bir dayanaktır. Arzu ve emelleri yorarak helâk eder.

Ey Allah’ın kulları! İbret alınması gerekenlerden hisse kapınız. Her şeyden ibret alınız. Korkunç haberlerden ders alınız. Öğütlerden istifade ediniz! Ölümün pençesine geçmek üzeresiniz! Toprak sizi bağrına basmak üzere. Sûr’un üfürülmesiyle korkunç tehlikeler sizin etrafınızı saracak. Kabirdekiler çıkarılacak, mahşer yerine sevk edilecekler. Cebbâr olan Allah’ın denetimi altında hesaba çekileceksiniz. Mahşer yerine giderken, herkesin yanında onu oraya götüren biri ve yaptıklarına şahitlik edecek bir de şahit bulunacak. O gün Allah’ın nuru ile yer yarılır, amel defterleri ortaya konur, peygamberler ve şehitler huzura getirilirler. Kimseye zulmedilmeden aralarında adaletle hükmedilir.

O gün ülkeler sarsılır, tellallar bağlanır. O gün kavuşmak günüdür. Gizli olan her şey açığa çıkar, güneş tutulur. İnsanlar ve onlarda hakları olan hayvanlar aynı yerde toplanır. Sırlar açığa çıkar, kötüler helâk olur, kalpler ürperir. Cehennemlik olanlara Allah tarafından helâk edici bir darbe ve feryat ettirici bir azap gelir. Cehennem hırslı, homurtulu, korkunç seslerle, hiddet ve tehdit savurarak karşılarına çıkarılır. Ateşleri yanar, suları kaynar, sıcaklığı vücutlara işler. Ebedî cehennemlik olanlar hiç çıkmazlar, onların pişmanlıklarının sonu yoktur, zincirleri de kırılmaz. Onların yanında kendilerine ateşin geldiğini, cehennemin yaklaştığını haber veren melekler vardır. Cehennemlikler Allah’ın cemâlini göremezler, Allah’ın dostlarından ayrılarak cehenneme giderler.

Ey Allah’ın kulları! Alçak gönüllü, mütevazı olun. Allah korkusundan dünya değiştiren kullar gibi siz de muhalefetten sakınınız. Onlar sakındırdıklarından çekinirler, korkarlar, iyiliği istemekte acele ederler, tehlikelerden kaçarak kurtulurlar. Onlar âhiret için iyi ameller yaparlar, azıklarını hazırlayarak giderler.

İntikam alıcı ve ileriyi en iyi gören olarak Allah kâfîdir. Davacı ve delil olarak amel defterleri kifâyet eder. İyiliklerin mükâfatı olarak cennet, kötülüklere karşı ceza olarak da cehennem kâfîdir. Kendim ve sizler için Allah’tan af dilerim” (Taşgetiren, Ahmet, Altın Öğütler, Erkam Yay, İstanbul 1992, s. 244-245.)

Evet, doğru söylemiş ve ne güzel demiş!

* * *

ÂDEM’İN (AS) YARATILIŞI HATIRLATILIR

Zîra o daha da ibret verici bir yaratıştır:

“Şimdi sor onlara! Yaratma bakımından onlar mı daha zor, yoksa bizim yarattığımız (insanlar) mı? Şüphesiz biz kendilerini yapışkan bir çamurdan yarattık. Hayır, sen şaşıyorsun. Hâlbuki onlar alay ediyorlar.

Kendilerine öğüt verildiği vakit öğüt almazlar. Bir mucize görseler alay ederler. Bu ancak açık bir büyüdür, derler. "Gerçekten biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı, diriltileceğiz?"

"İlk atalarımız da mı (diriltilecek)?" De ki: Evet, hem de hor ve hakir olarak (diriltileceksiniz). O (diriltme) korkunç bir sesten ibaret olacak, o anda hemen onların gözleri açılıp etrafa bakacaklar. (Durumu gören kâfirler:) Eyvah bize! Bu ceza günüdür, derler.

İşte bu; yalanlamış olduğunuz hüküm günüdür. (Allah, meleklerine emreder:) ''Zalimleri, onların aynı yoldaki arkadaşlarını ve tapmış olduklarını toplayın''.       

''Allah'tan başka. Onlara cehennemin yolunu gösterin''. ''Onları tutuklayın, çünkü onlar sorguya çekilecekler!” (37 Saffât 11-24.)

VE SONUÇ

Herkesin eline verilecek bir şey var. Bir karne. Sanki yıl sonunda talebelerin aldığı bir karne misâli. Keşke onun gibi olsa. O bambaşka bir karne. Asla torpil ve hilenin yapılmadığı, bütün gerçeklerin açıkça yazıldığı, yazma hususunda asla bir korku ve çekinmenin olmadığı bir karne. Evet, o, amel defteridir:

 “Yer şiddetle sarsıldığı, Dağlar parçalandığı, Dağılıp toz duman haline geldiği ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman.

Sağdakiler, ne mutlu o sağdakilere! Soldakiler, ne bahtsızdırlar onlar! (Hayırda) önde olanlar, (ecirde de) öndedirler.”(56 Vakıa 4-10.)

 “Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Şüphesiz Allah, hesabı çarçabuk görendir.

Yaklaşan gün hususunda onları uyar! Çünkü o anda dehşet içinde yutkunurken yürekleri ağızlarına gelmiştir. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenir şefaatçisi vardır.

Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.

Allah, adaletle hükmeder. O'nu bırakıp taptıkları ise, hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah, hakkıyla işiten ve görendir.” (40 Mü’min 17-20.)

Öyle bir diriliş ki, parmak uçlarındaki ize kadar aynen…

Şu mucizeye bakın!

Yirminci asırda keşfedilen bir gerçeğe Kur’an asırlar önce parmak basıyor:

 “İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya toplayamayacağımızı mı sanır? Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.” (75 Kıyâme 3-4.)

Diriliş tamam, defterler verilmiş ve suçlular bir araya toplanmış. Ama onlar da birbirlerinden kaçıyorlar. O uydukları ve peşinden gittikleri insanlar da onlardan kaçacak:

 “Size ne oldu ki birbirinize yardım etmiyorsunuz? Evet, onlar o gün zilletle boyun eğeceklerdir. (İşte bu duruma düştükleri vakit) onlardan bir kısmı, diğerlerine yönelir, birbirlerini sorumlu tutmaya çalışırlar.

 “(Uyanlar, uydukları adamlara:) Siz bize sağdan gelirdiniz (sûreti haktan görünürdünüz) derler. (Ötekiler de:) "Bilâkis, derler, siz inanan kimseler değildiniz."

"Bizim sizi zorlayacak bir gücümüz yoktu. Fakat siz kendiniz azgın bir toplum idiniz." "Onun için Rabbimizin hükmü bize hak oldu. Biz (hak ettiğimiz cezayı) mutlaka tadacağız." "Biz sizi azdırdık. Çünkü kendimiz de azmıştık." (37 Saffât 25-32.)

Ne dehşetlidir o:

 “Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Çünkü kıyamet vaktinin depremi müthiş bir şeydir!”

Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiği çocuğu unutur, her gebe kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir halde görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; fakat Allah'ın azabı çok dehşetlidir!” (22 Hacc 1-2.)

Öyle bir ince hesap ki! En küçük bir şeyi kaçırmayan bir hesap!

Karşılığında ise zerrece bile olsa ceza ya da mükâfat vardır:

 “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.” (99 Zilzâl 7-8.)

Muzaffer Dereli / Diriliş Postası

adminadmin