Analiz
Giriş Tarihi : 19-12-2018 15:13   Güncelleme : 19-12-2018 15:13

Yasal şiddetin diğer adı: Çocuk Haczi Ve Tek Taraflı Velayet

Yasal şiddetin diğer adı: Çocuk Haczi Ve Tek Taraflı Velayet

Toplumun en temel taşı aile dağıldığında arada kalan çocuk, başta duygusal şantaj olmak üzere daha birçok travmatik durumla karşılaşıyor. Sağlıklı nesillerin yetişmesinde en büyük engeli oluşturan bu tür vakalar üzerinde durup düşünülmesi gereken en hayati meseleyi oluşturuyor.

Çocuk haczi ve tek taraflı velayet denildiğinde ne anlama gerekiyor ve bu kavramların arka yüzünde toplumu bekleyen acı tablo nedir birlikte anlamaya çalışalım.

MAĞDUR ÇOCUĞUN GÖRÜŞME HAKKI

Günümüzde velayet, taraflardan birine verilmekte ve velayeti alamayan taraf ile de çocuğun kişisel ilişkisinin tesisi sınırlı olacak şekilde, Aile Mahkemelerimizce çoğunlukla matbu kararlar tensip edildiği malumunuzdur. Peki velayeti alan taraflardan biri bu mahkeme kararına uymadığı taktirde ne oluyor?.. Maalesef çocuklarımız icra iflas kanununun ilgili maddeleri ( İİK;24, 25) gereği, âdeta bir eşya gibi haczedilerek, zorluk çıkaran taraftan alınarak diğer tarafa verilmekte ve mağdur çocuk ile mağdur ebeveyn arasında saatlerle sınırlı olan bir görüşmeye izin verilmektedir. Tabi bu işlemler için de ayrıca icra dairesine belli miktarda ücret yatırmanız ve avukatınız olması gerekmektedir. Tabii ki her şey yolunda gider ve icra dairesi gerekli işlemleri savsaklamaz veya size eşlik edecek pedagog veya sosyal hizmet uzmanı bulabilirlerse!..

Hadi diyelim ki her şey yolunda gitti ve çocuğunuzun ikametine icra memuru ve pedagog ile gittiniz ve çocuğunuzun size teslim edilmesini beklerken, icra memuru gelip size; “evde kimsenin olmadığını veya çocuğu vermek istemediklerini ya da çocuğa yaptıkları baskı ve duygusal şantaj nedeniyle çocuğunuzun gelmek istemediğini ya da sizden korktuğunu bu nedenle görüşmek istemediğini söylerse ne yapacaksınız…” ?!!! Bu durumlarda yasaların yaptığı tek şey, icra memuru aracılığıyla, çocuğunuzun tarafınıza teslim edilemediğine dair tutanağı elinize tutuşturmaktır. Bunca emeğiniz, özleminizin ve vermiş olduğunuz ücretin karşılığı, bir adet çocuğunuzun teslim edilemediğine dair tutanak!.. Peki teslimi halinde ne olur? İcra memuru çocuğunuzueşyayımalı size teslim karşılığında bir teslim tutanağı hazırlar. Siz eşyanızı almış, memur ise parasını almış devlet ise bundan vergisini ve harcını almış olacak!!!

ANAYASA HİÇE SAYILIYOR

Bu ticarete sebebiyet veren kim veya kimlerdir? En başta bana göre medeni hukukumuz ve sonrasında ise bu ayıba susan herkestir. Çünkü mahkeme kararlarını taraflardan birinin tanımaması diye bir şey olamaz. Ama ülkemizde bu durum maalesef yaşanmaktadır ve bu ayrıcalık, affınıza sığınarak belirtmek istiyorum ki pozitif ayrımcılık adı altında, kadına verilerek, âdeta hukukun üstünlüğü, kadının üstünlüğü altında pert olmakta ve Anayasamız hiçe sayılmaktadır. Şöyle ki; Düşünün mahkeme hakkınızda denetimi serbestlik veriyor ve her gün imza atmanıza karar veriyor ve siz bunu uygulamadığınız taktirde denetiminiz yanmakta ve kalan cezanın infazına hükmediliyor?! Veya aleyhinizde uzaklaştırma kararı varken bunu ihlal ediyorsunuz o zaman ne olmakta ihlalden dolayı tazyik hapsi hemen uygulanıyor. Örnekleri çoğaltabilir pekâlâ.

DENETİM EKSİKLİĞİ

Gelelim asıl sorunumuza; Peki Aile Mahkemeleri bu kararları verdikten sonra, taraflar neden bu kararlara uymamakta! Veya bunu denetleyen bir mekanizma neden bulunmamaktadır? Bunu hiç düşündük mü?! ve sırf bu yaşanan husumet nedeniyle ebeveynlerin ellerine öz evlatlarının kanının bulaştığını biliyor muydunuz? Cinayetlerin işlendiğini, devam eden husumetlere sebebiyet verdiğini en önemlisi de, sahipsiz kalan çocuklarımızı düşündük mü? BM Çocuk Hakları Sözleşmesi md 19; Sözleşmeye taraf devletler, çocuğun ana– babasının ya da onlardan yalnızca birinin, yasal vasi veya vasilerinin ya da bakımını üstlenen herhangi bir kişinin yanında iken bedensel veya zihinsel saldırı, şiddet veya suiistimale, ihmal ya da ihmalkâr muameleye, ırza geçme dahil her türlü istismar ve kötü muameleye karşı korunması için; yasal, idari, toplumsal, eğitsel bütün önlemleri alırlar. Demektedir. Ülkemizde bu sözleşmeyi taraf devlet olarak imzalamış ve Anayasa’mızın 90. maddesi ile de güvence altına alarak hukuki geçerliğini Anayasa’nın üstünde kabul etmiştir.

TRAVMATİK BİR SÜREÇ

Çocuk haczi; velayetin taraflardan birine verilmesi ile başlayan ve mahkeme kararlarının uygulanmaması ile devam eden, çocuğun duygusal istismara maruz kalmasına kadar uzanan yorucu ve travmatik bir hadisedir. Çocuğu taraflardan birinin bir savaş enstrümanına çevirerek âdeta bir koz olarak dayatması, ebeveynlerden birinin çocuğu, velayeti kendisine verilmeyen tarafa karşı, adeta bir beyin yıkama programına alarak, yabancılaştırdığı ve duygusal şantaja maruz bıraktığı ciddi ve ağır bir suçtur. Örneğin Sırf velayetin taraflardan birinde olması nedeniyle; çocuğuyla okulda görüştürülmeyen, sağlığı hakkında bilgi verilmeyen ve yahut doğum günü, karne günü gibi özel günlerde yanında bulunulmasına izin verilmeyen ya da telefon yada diğer iletişim araçlarıyla irtibatı yasaklanan ve bu yasakları uygulatmak için avukat desteği bile alıp, bu denli çocuğu istismar eden ve velayetin özünde ki yüksek yarar ve sorumluluk kavramını, adeta tapulu mülkü gibi gören bu patolojik ve psikotik ebeveynlerin sebep olduğu bu tahribatı bütün yönleriyle samimi bir şekilde okumak durumundayız.

ŞİDDETİN CİNSİYETİ OLMAZ

Şiddetin her türlüsüne karşıyım. Şiddete cinsiyet giydirmek ile şiddeti meşrulaştırmanın aynı olduğunu düşünen biriyim. Bu sorunun kadın veya erkek sorunu olduğunu da düşünmüyorum. Sorunu bir ülkenin gelecek sorunu olarak görüyorum. 2012 yılında ev haczinin, hane halkının psikolojisini etkilemesi, çocuklarda travma ve post travmalara neden olduğu ve bir insanlık ayıbı olduğu gerekçeleriyle, dönemin Adalet Bakanı tarafından kaldırıldığını hepimizi bilmekteyiz. O halde halen devam eden bu insanlık ayıbına karşı neden sessiz kalınmakta ve neden her fırsatta kadın hakları diyenler üç maymunu oynamaktadır? Aile Bakanlığımız bu durumu neden hala kendi ile çelişerek görmemekte ısrar etmektedir. Ve en önemlisi bir ülkenin olmazsa olmazı olan Adalet Bakanlığımız hala neyi beklemektedir.

Duygusal şiddet ve ebeveyne yabancılaşma 

Tek taraflı velayet maalesef; çocuk haczi, duygusal şiddet ve ebeveyne yabancılaştırmaya adeta davetiye çıkararak, ileride telafisi asla be asla mümkün olamayacak, travma ve post travmalar ve bunun sonucunda canlı cenazelere dönüşecek ve geleceği kriminize edilmiş çocuklar var edecektir. Yoksa ev haczinin hane halkı üzerinde etkisi varda çocuk haczinin anne, baba ve en önemlisi çocuk üzerinde etkisi yok mudur? Geç olmadan kurumlarımız ile harekete geçmeliyiz ve bir an önce bu insanlık ayıbına dur demeliyiz.

Dr. Uğur Balin / Diriliş Postası

adminadmin