Kültür
Giriş Tarihi : 20-08-2017 14:00   Güncelleme : 20-08-2017 14:00

Yazarlara Göre Batılı Köpeksevermiş

​Nuri Pakdil ve Ramazan Dikmen Batının köpekseverliğinden dem vurmuştu. Kedi ise bir şekilde Doğu ile özdeşleşmiş…

Yazarlara Göre Batılı Köpeksevermiş

Hayvanlar, şüphe yok ki insan hayatında önemli bir yer işgal etmektedir. İnsanlar mezheplerine, meşreplerine, zevklerine, zihniyetlerine göre hayvanlarla ilişki kurmuşlardır. Hayvanlar insanların hem dostu olmuş hem de düşmanı. Bazı hayvanlar, kimi toplumlar tarafından kutsal sayılmış, kimi insanlar bazı hayvanları kendilerine yakın görmüşlerdir.

İslam toplumu, haşarat diye tabir olunan hayvanlar dışında her türlü hayvana değer vermiş ve onların yaşam hakkına saygı göstermiştir. Savaşlarda bile hayvanların zarar görmemesinin özellikle istenmesi bu saygının bir delili olsa gerek.

Nuri Pakdil, köpekler ve güvercinler yoluyla Batı ile uygarlığımızı karşılaştırır

Tarihimizde birçok hayvan birer hikâye kahramanı olarak günümüze kadar gelmiştir. İşte Ashab-ı Kehf’in Kıtmir’i, Peygamber Efendimizin miraç yolculuğundaki bineği Burak ve devesi Kusva, yine Peygamberimizin hicreti esnasında sığındıkları Sevr mağarasını ören örümcek ve örümcek ağına yuva yapan güvercin, Hazreti Ali’nin atı Düldül, rahatları bozulmasın diye eteğini feda eden Ebu Hureyre’nin eteğinde uyuyakalan kediler…

Şüphe yok ki edebiyatımızda da hayvanlar önemli bir yer tutmaktadır. İşte en başta akla gelen Necip Fazıl üstadın At’a Senfoni adlı muazzam ve muhallet eseri…

Doğu ile Batı, coğrafî birer kavram olmanın yanında aynı zamanda iki farklı zihniyetin dışavurumu. İki farklı medeniyetin yeşerdiği coğrafyalar olarak duruyor yerkürede. Biri ışığın doğduğu yer, diğeri ışığın battığı yer…

Bu ilki farklı coğrafyanın, bu coğrafyalarda konuşlanmış uygarlıkların hayvanlara bakışları da elbette farklı. Örneğin Nuri Pakdil, Batı zihniyetinin haritasını çizdiği ve enfes bir sonla bitirdiği Batı Notları adlı tekrar tekrar okunası kitabında, köpekler ve güvercinler yoluyla Batı ile uygarlığımızı karşılaştırır. Paris’in -dolayısıyla Batı’nın- köpekler kenti, İstanbul’un ise güvercinler şehri olduğunu belirtir.

Ramazan Dikmen de Batının köpek sevgisi üzerinde durmuş

İlk sayısı Kasım 1990’da yayımlanan aylık edebiyat, düşünce ve kültür dergisi Kayıtlar’ın her şeyi Ramazan Dikmen. (Yusuf Ziya Cömert’in ve Ömer Lekesiz’in payını da unutmamak lazım dergide.) Dikmen’in öykülerini, eleştirilerini, günlüklerini okuduğumuzda hepsinde bilinç ışıkları yanmış bir aydın görebiliyoruz. Bu sorumluluk bilincidir ki, Dikmen’in, gördüğü her edebî olumsuzluk konusunda, kaleme sarılmasına neden olmuş. İyi ki de olmuş diyor insan. Hikâyelerindeki tadı nesirlerinde de bulabiliyoruz. Tatlı, ince ince dokunduran bir anlatım onun ki.

Dikmen bir müddet Brüksel’de bulunuyor. Orada geçirdiği bazı günleri notlar halinde yazıya aktarmış. Sonra bu günlükler “Brüksel Defteri” namıyla Kayıtlar dergisinde yayınlanıyor. Son olarak da bu günlükler Dikmen’in vefatından sonra da Hece Yayınları tarafından bütün yazılarıyla beraber Tükenerek Çoğalmak adıyla yayınlanıyor.

Kayıtlar dergisinin elimde bulunan sayılarına baktım. Dikmen’in “Brüksel Defteri” adını verdiği günlüğündeki yazılardan biri “Köpeklerin Brüksel’i” adını taşıyor. Dikmen çok iğneleyici bir üslupla, özelde Brüksel’in genelde Batının köpek sevgisi üzerinde durmuş.

Yazısının bir yerinde Dikmen, Rıza Nur’un hatıralarını hatırlıyor ve okuyucuya hatırlatıyor. Rıza Nur’un da köpeklerden yana sıkıntılı olduğunu söylemiş.

Kedisever Batılılarda ‘doğulu bir maya’nın varlığından söz etmek mümkün

Beşir Ayvazoğlu’nun Defterimde Kırk Suret adını verdiği portreler kitabında misafir ettiği aşinalarından biri de, “Onlar da Bizden” başlığı altında kendisine yer bulan Annemarie Schimmel. Ayvazoğlu, Schimmel’in kediseverliğinden bahsedebilmek, değinebilmek için Batılı yazarlar arasından kediseverleri sayıyor, sonra bizdeki kediseverleri sayıyor.

Schimmel’in Şark Kedisi adlı bir kitabının olduğunu ve bu kitabı, gittiği her ülkeden topladığı kedilere dair şiir, menkıbe, hikâye ve resimlerden oluşturduğunu yazıyor Ayvazoğlu. (Sözkonusu kitabın geçtiğimiz yıl içinde Ötüken Yayınları tarafından nefis bir şekilde basılarak okurların ilgisine sunulduğunu hatırlatalım.) Ardından da ortalama bir Batılının kediyi değil de köpeği tercih ettiği iddiasının doğruluğu yanında, kedisever Batılılarda ‘doğulu bir maya’nın varlığından söz etmek gerektiğini de vurguluyor Ayvazoğlu.

Ne kadar haklı değil mi yazar. Batı, kedi sevgisi ve Doğulu bir maya… Peyami Safa bunu keşfetmiş olmalı ki daha o yıllarda Fatih Harbiye adını verdiği ve Doğu-Batı karşılaştırması yaptığı romanında, roman kişilerinden Neriman, (ki, yaşadığı muhiti yani Fatih’i sevmez ve Harbiye’yi daha yaşanır kabul eder) evlerinin salonunda bulunan, sobanın kenarında mışıl mışıl uyumakta olan kediye benzetir Doğuluları; Batılıları da köpeklere benzetir. Doğulu miskindir, karnını doyurduktan sonra dinlenir, sobanın yanına geçer ve uyur; Batılı ise yırtıcıdır, hırslıdır, karnını doyursa da dinlenmez, kazanmaya devam eder.

İsmail Demirel yazdı

http://www.dunyabizim.com

adminadmin