Kültür
Giriş Tarihi : 25-02-2018 09:00   Güncelleme : 25-02-2018 09:00

Yüce Allah'ın ikram ve ihsanları

​Ebedî bir hayatın imtihanını vermek üzere dünyaya gelen insanoğlu, evvelâ îman ve küfürle imtihan olunur. Bu yönüyle insanlar, inanç bakımından farklılıklar arz eder. Eğer insan, îman ehli olursa imtihanı yine devam edecektir. Şüphesiz ki iyi bir mü’minle eksik ve yanlışları olan bir mü’min aynı sonuca ulaşamayacaktır. Bu konuda âyet ve hadislerde pek çok açıklamalar görürüz. Gerçek mü’minlerin güzel özelliklerinden bahsedilirken, onlara verilecek mükâfatlar da dile getirilir. Her mü’minin bu güzel sonuca ulaşması tavsiye edilir. Bu kullardan övgüyle bahsedilir. İşte biz bu bölümde, bu mutlu sonuca ulaşan mü’minlere vadedilen mükâfatlara değineceğiz.

 Yüce Allah'ın ikram ve ihsanları

Bir ayet-i kerîmede şöyle buyurulur:

“-Her kim Allah’a ve Rasûlüne itaat eder, Allah’a saygı duyar ve O’ndan sakınırsa, işte asıl bunlar bedbahtlıktan kurtulanlardır.” (24 Nûr: 52.)    

Cenab-ı Hakk’ın bedbaht ve perişan olmaktan kurtardığı kullar, aslında en büyük mükâfata da ulaşmış sayılırlar. Zîra ebedî hayatın saâdeti ancak böyle mümkündür. Orada bedbaht olmayan kişi, cennete mazhâr olacak demektir. İşte bu insan iki mükâfata ulaşır:

1-Cehennemden kurtuluş,

2-Cennete nâil olma.

Cehenneme gidecek kişi ise iki azaba uğrayacaktır. Yani iki kere bedbaht olacaktır:

1-Cehenneme girme,

2-Cennetten mahrum olma.

Aynı sûrenin bir başka ayetinde ise, Allah’ı anmaktan, namaz ve zekâttan hiçbir şeyin kendilerini alıkoymadığı kulların mükâfatını görürüz:

“-Allah, kendilerini yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandıracak ve lùtfundan onlara fazlasıyla verecektir. Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır.” (24 Nûr: 38.)   

Mü’min kimse, Rabbinden korkan kişidir. İşte ona bir başka mükâfat:

“-Rablerine karşı gelmekten sakınanlar, bölük bölük cennete sevk edilir, oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara; “Selâm size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedî kalmak üzere girin buraya,” derler.”

Âyetin devamında bu zatların hamd ve senâsı ile birlikte, kendi lisanlarından sevinçleri belirtilir:

“-Onlar; “Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi dilediğimiz yerde oturacağımız bu cennet yurduna vâris kılan Allah’a hamdolsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş!” derler.”  (39 Zümer: 73-74.)              

Sabır ne güzel haslet ve ne güzel arkadaştır o insan için. Ona sahip olan mü’minler de şöyle müjdelenir:

“-İşte onlar, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamlarıyla mükâfatlandırılacaklar, orada hürmet ve selâmla karşılanacaklardır. Orada ebedî kalacaklardır. Orası ne güzel bir konak ve ne güzel bir makamdır.” (25 Furkan: 75-76.)    

Bu manâları dile getiren bir kaç ayet–i kerime de şöyledir:

“-(Onların sonu) Adn cennetleridir. Oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından salih olanlarla beraber gireceklerdir. Melekler de her kapıdan onların yanına varacaklar (ve);                    

“-Sabretmenize karşılık size selâm olsun! Dünya yurdunun sonu (cennet) ne güzeldir! diyeceklerdir.” (13 Ra’d: 23-24.)

İbrahim Sûresi’nde, cennet hayatında mü’minlerin birbirlerine sağlık temennileri yine Selâm’dır:

“İman edip de iyi işler yapanlar, Rablerinin izniyle içinde ebedî kalacakları ve zemininden ırmaklar akan cennetlere sokulacaklardır. Orada (birbirleriyle) karşılaştıkça söyledikleri, "selâm"dır.” (14 İbrahim 23.)

Selâm; her türlü felâket, kötülük, meşakkat, hastalık ve sıkıntıdan kurtuluş ve uzaklık demektir. Cennet hayatında da bu güzel sonucu ifade eder. Zaten bizler dünyada da, daima bu güzel temenniler için Selâm’laşırız.

Allah’ın müstesna dinini yaşamak, insan için en büyük kurtuluş ve diriliştir. Bütün gâyemiz bu mübarek dîni en iyi şekilde hayatımıza geçirmektir. Bu gâyeye ulaştığımız zaman, gönül ufuklarımızda binlerce âlem açılacak ve ebedî hayatın o muştular dolu sonsuz zevk ve saltanatı, daha bu dünyadayken bizi kaplayacaktır. İşte Allah’ın bu güzel vaatleri bizlere, daima bitmeyen lùtuf ve mükâfatları müjdeler. Yukarıda zikredilen o büyük lùtuf ve kurtuluş gerçeği, Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde geçmektedir.

 İşte bunlardan birisi daha:

“-Allah’ın azabından korkup rahmetine sığınan müttakîler, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar; kendilerine:                              

“-Oraya emniyet ve selâmetle girin, denilecektir.” (15 Hicr: 45-46.)

ALLAH YOLUNDA CİHAT

Ya Allah yolunda cihat eden ve O’nun yolunda can verenler... O fedâkâr kullar... Anadan, yardan, serden, mal ve mülkten geçen o altın halkalar. Rabbimiz onlardan nasıl razı olmuştur:

“-İnsanlardan öyleleri de vardır ki; Allah’ın rızasını almak için kendini satar, (feda eder).” (2 Bakara: 207.) 

Rızaya ulaşmak...

Ondan başka hiçbir makam düşünülemez. Allah’ın dînini yaymaya çalışan bu kullar, hiçbir zaman mahzun ve kederli olmayacaklardır. Onların rütbeleri pek yüksektir:

“-Îman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihat edenler, rütbe bakımından Allah katında daha üstündür. Kurtuluşa erenler de işte onlardır.” (9 Tevbe:20.)                               

Evet, işte Rabbimizin mükâfatları… O’nun sonsuz vaatleri… O’nun sevgisiyle cihat eden nice mü’minler rütbelerin en yükseğine kavuşmuş oldular. Onların Rableri katında ne güzel nimet ve rızıkları vardır:

-“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın! Bilâkis onlar diridirler. Allah’ın lûtuf ve ihsanından kendilerine verdikleriyle sevinçli bir halde Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar.”

 “Arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış şehit kardeşlerine de, hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar.” (3 Âl-i İmran: 169-170.)             

Şu vaadin güzelliğine ve vaatlerin de en büyüğüne bakınız:

-“Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara içinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vadetti.

Allah’ın rızası ise en büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.” (9 Tevbe: 72.)                          

Allah yolunda bir adım bile atsak, O’nun için bir kuruş bile harcasak, mutlaka bunların mükâfatı verilecektir. İşte Rabbimiz bu hakîkati şöyle haber verir:

“-Allah’ın onları, yapmakta olduklarının en güzeli ile mükâfatlandırması için, küçük-büyük yaptıkları her masraf, geçtikleri her vadi, mutlaka onların lehine yazılır.” (9 Tevbe: 121.)                            

İyi bir mü’min, sâlih bir insan olmak lâzımdır. Çünkü bu hayatın sonunda ölüm var, hesap var. Acaba nasıl bir ölüm, diye düşünmeli insan. Ebedi bir hayat var. Acaba ebedi, yani ölümü olmayan o hayatım nasıl olacak, diye yine düşünmeli insan.

SALİH KULLAR

İşte bunun için salih ameller işlemeliyiz. Yani salih bir insan olmalıyız. Salih ameller insanı Salih’lerden yapar. Bu konuda Asr Sûresini unutmamak gerekir.

Salih kullara ise müjdeler pek çok. Yüce Rabbimiz celle celâlühü, Sevgili Peygamberimizin lisanıyla bir kudsî hadiste şöyle buyurur:

Ebû Hureyre (r.a.)’den rivâyet edildiğine göre, Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz şöyle demiştir;

“- Yüce Allah buyuruyor ki:

-Ben salih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği, hiçbir beşerin kalbinden geçmeyen şeyler hazırladım. İsterseniz “Artık onlar için yapmakta olduklarına bir mükâfat olarak gözlerin aydın olacağı (nimetlerden) neler gizlenmiş bulunduğunu kimse bilmez,” (ayetini) okuyunuz” (32 Secde: 17. Buhari, Bedü’l-Halk 8, Tefsir: 1, 32, Tevhid: 35.)

Öyle bir lùtuf ve ihsan ki;

Onu hiçbir göz görmedi…

Hiç bir kulak duymadı,

O, hiçbir kalpten de geçmedi...

Bütün bunlar, o salih kullara, Yüce Rabbin öyle büyük bir nimeti ki; onları hiçbir kimse de bilemez.

Bakınız akla gelmeyen, dünya aklıyla da hiçbir zaman düşünemediğimiz ve bizlere harika gelen bazı mükâfatları Efendimiz (sav) şöyle müjdeler:

“- Cennet halkı, cennete girdiği zaman bir kimse şöyle nida eder:

Hiç şüphesiz, sizin için yaşamak vardır. Ebediyyen ölmeyeceksiniz artık.

Gerçekten sizin sağlığınız vardır; asla hastalanmayacaksınız. Sizin için genç kalmak var; ebedi kocamayacaksınız.

Size nimete ermek var; ebediyyen sıkıntıya düşmeyeceksiniz.” (Müslim, Cennet 22)

İşte cennet âleminde mü’minlerin hali. Tabii ki orayla burası kesinlikle kıyaslanamaz.

Kıyamet gününün dehşetini bile yaşamadan, ebedî mutluluğa dahil olacak gerçek mü’minler. O kadar çok müjdeler var ki, buraya almamız mümkün değil. İşte onlardan bir tanesi daha:

“Ey kullarım! Bugün size korku yoktur. Sizler üzülmeyeceksiniz de.

Onlar âyetlerimize inanan ve Müslüman olan (kullarım) idiler. Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete giriniz!Onlara altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Orada canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı her şey vardır. Ve siz, orada ebedî kalacaksınız. İşte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur. Orada sizin için bol bol meyveler vardır, onlardan yersiniz” denilir.” (43 Zuhruf: 68-73.)                

Cennet ve nimetleri... Ne güzel lùtuftur onlar, mü’minler için. Ya bunların da ötesi var mı? Evet, tabii ki var. İşte Peygamberler Efendisi, bu büyük haberi şöyle müjdeler:

Cerir b. Abdillah (ra) dedi ki:

-Biz Rasûlullah’ın (sav) yanında bulunuyorduk. Dolunay şeklindeki aya baktı ve:

“- Siz, şu ayı görüp durduğunuz gibi, kıyamet günü Rabbinizi açıkça göreceksiniz. O’nu görmede bir zarar (ve zorluğa) uğramayacaksınız,” buyurdu. (Buhari, Tevhid 24.)

Cennet böyle güzel ise, cennete giden yol da o kadar güzeldir…

Muzaffer Dereli / Diriliş Postası

adminadmin