Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 18-07-2012 16:44   Güncelleme : 18-07-2012 16:44

Yunus Emre’nin Davetlileri İle (2)

Özge diyarlar görme merakının kökeninde ne vardır? Gezmeyi, görmeyi şiar edinmenin temellerinde hangi his baskın olarak rol oynar? Etrafımdaki insanlara soruyorum

Yunus Emre’nin Davetlileri İle (2)
Özge diyarlar görme merakının kökeninde ne vardır? Gezmeyi, görmeyi şiar edinmenin temellerinde hangi his baskın olarak rol oynar? Etrafımdaki insanlara soruyorum. Hiç kimsenin Tokat’a, Sivas’a, Amasya’ya gittiği yok. Bizim bu gezi düşmanlığımızın, öte yerlere bigâne oluşumuzun, dünyayı tanımaya zerre kadar umursamazlığımızın ardında hangi sâikler vardır? Tokat’ta, Amasya’da, Samsun’da doğup büyüdüğü halde o şehri dünyada bile eşsiz kılan biriciklerin farkında olmayışın, bilmeyişin bu vurdumduymazlığın ardında ne vardır?
        
   6 Temmuz 2012 Cuma günü, Yunus Emre Enstitüsü öğrencilerinin gezisi için tahsis edilmiş otobüsle, sabahın erken saatlerinde Tokat’a doğru yola çıktık. Yolculuklar her zaman iki duyguyu koynunda barındırır: Sağ salim varmak, sağ salim dönmek.
Otobüste, öğrencilerin çoğu uykuluydu, bir önceki gün Samsun gezilmiş, yorgunluk ertesi güne sarkmıştı. Samsun’u vuran sel afeti, öğrencileri de etkilemiş, planlanan program tam olarak uygulanamamıştı.
 
 
Araçta, 14 farklı ülkeden 19 yabancı öğrenci, onların başında Enstitü görevlisi Selçuk Bey ve iki de mihmandar vardı. Biz ise, altı kişiydik. Ben, Tokat gezisinde eşlik etmesi için İbrahim Tökel, yabancı öğrencilere Türk müziğinden çeşitli örnekler sunmak için Yusuf İhsan Tökel ve Peyami Safa Gülay;  ayrıca Yusuf’un arkadaşı olarak misafirlerimiz olan Taha ve Ömer.
Öğleye doğru öğrenciler bir bir uyanmaya başladılar. Konuşmalarını, ilgilerini, meraklarını, geziyi nasıl karşılayacaklarını, memnun olup olmayacaklarını merak ediyordum. İlk saatlerin yabancılığı yavaş yavaş tanışmaya başladık. Hepsi de ilk defa bu ülkeye geliyorlardı. Yabancı diyarlarda dillerini öğrendikleri bir ülkenin toprağındaydılar, haliyle heyecan ve merak içindeydiler. Ama bütün duyguların ötesinde hepsinin yüzünde derin bir sevinç ve memnuniyet okunuyordu. Çok özel misafirler olarak ağırlanıyorlar, sadece kendilerine tahsis edilmiş otobüsleriyle istedikleri şekilde geziyorlardı; tabiri caizse ekmek elden su gölden 15 gün boyunca felekten nice geceler çalacaklardı.
 
Ney, Ud ve Bendir
          
Tokat’a yaklaşırken Yusuf,  önce ud, sonra da neyle çok güzel bir müzik ziyafeti sundu; ritim olarak Peyami de bendirle ona eşlik etti. Yabancı konuklarımıza canlı olarak Türk Müziği çalma fikri Selçuk beyden gelmişti. Ben de oğlum Yusuf’dan bize yardımcı olmasını istirham ettim. Sağ olsun bizi kırmadı. Otobüs içinde, ney ve ud seslerinden yükselen âhengin öğrencilerde yarattığı şaşkınlığı, sevinci ve memnuniyeti görmek gerekiyordu; özellikle de ney sesinden sonra. Müzik ziyafetinden fevkalade memnun olan öğrenciler bunu alkışları ve video kayıtlarıyla gösterdiler. Bir güzelliğin yaşanmasına vesile olanlar, ebediyen unutulmayacak hatıralara imza atanlar, kalplerde köprüler kuranlar şâd olsunlar! Bize ancak bu temenniler düşer.
          
Tokat yollarında
 
İlk ziyaret yerimiz Ballıca mağaraları oldu. O muhteşem gezi yerden derin şaşkınlıklar içinde ayrıldık. Öğrencilerin memnuniyeti fevkaladeydi ve hemen hepsi ilk defa bir mağara gezisi yapmıştı.
 
 
Oradan, daha önce planlandığı şekilde öğle yemeği için Tokat Gaziosman Paşa Üniversitesine gitmek üzere yola koyulduk. Hep şu tedirginliği yaşayarak: Üniversite yönetimi acaba bizi nasıl karşılayacak, taahhüt ettikleri öğle ve akşam yemeklerini verecek mi, vermeyecek mi? Karşılamalar acaba üstünkörü mü yapılacak, yoksa bir ciddiyet, samimiyet ve misafirperverlik görecek miyiz? Gidene kadar bu kaygıları çektik. Zira bu kadar yabancı misafirle bir yere gidiyorsunuz, ya işler planlandığı gibi gitmezse, ya rezil olur da ortada kala kalırsak!
 
 
Kaygılarımız boşunaymış. Tokat üniversitesinde gerçek bir Anadolu insanı ev sahipliği gördük! Onlar işlerini tahminimizde daha ötede ciddiye almışlardı. Bizi kapıda karşıladılar; yemekhanelerinde bizim için özel yemekler hazırlamışlar. Bize refakat etmek için iki kişi görevlendirmişler. Buna ayrıca memnun olduk.
 
 
Tokat’ta
Tokat, sanki bir müze şehir. Beyliklerden, Selçuklulardan, Osmanlılardan kalma nice eserler var. Bunlar o kadar güzel restore edilmiş/edilmekte ki şaşkınlığınızı gizleyemiyorsunuz! Her adım başı muhteşem binalar: Camiler, kervansaraylar, medreseler, hanlar, tarihi konaklar vb. eserler adeta sizi büyülüyor.
 
Öğrencilerle eserleri hayran hayran incelerken onlara şu itirafta bulunmaktan çekinmedim: Ben de onlar gibi bu eserleri ilk defa görüyordum. Onlar binlerce kilometre öteden gelmişlerdi. Oysa ben hemen burnumun ucundaki bu hazinelerden yıllarca mahrum kalkmıştım. Kendimden utandım/kendimizden utandık.
Şu an aklıma 16. Yüzyılda istanbul’u ziyaret eden bir yabancı seyyahın sözleri geldi. Yıllar önce okuduğum bu kitapta yazar İstanbulla ilgili hayret verici bir anısını anlatıyordu: “İstanbul’da doğup büyüdüğü halde daha denizi görmemiş insanlarla tanıştım!”
Tarihin tâ en başından beri sürekli göçlerle ilerleyen ve bir coğrafyada uzun süre kalamayan, yedi iklim dört bucakta pek çok medeniyetler kuran milletimizin bu oturup bir yere çakılışının ve oradan gayriye körlüğünün sebepleri nelerdir?
                                                                                                          (Devam edecek).
adminadmin