Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 09-01-2017 15:21   Güncelleme : 09-01-2017 15:21

Yurtta sulh

Kasım ve Aralık aylarında Türkiye’nin doğusundan batısına her noktadan sıkıştırıldığı ve bu sıkıştırma hareketinin haftalık periyotlara bağlandığı bir süreç olarak yaşadık. Artık öyle bir noktaya geldik ki Yurtta Sulh konseyi adını verdikleri darbecilerin Başarısız 15 Temmuz Darbe girişimi sonrası terörü her yerde her an yaşayabilme potansiyeli ile karşı karşıyayız.

Yurtta sulh

Darbe ile Kan ile Mısır örneğinde olduğu gibi Yurtta Sulh sağlama hareketi başarısız olunca Terör ile Yurtta Sulh sağlanmasına karar veren üst Akıl bizlere bu dönemde neler yaşamadık ki?

Polis ve Askerlerimize yönelik Katliamlar, Rus Elçisinin Öldürülmesi, Ekonomik Terör, Sade Vatandaşların teröre kurban verilmesi…

20 Ağustos’ta 8 Kasım’a kadar Türkiye bölgede itidalli ama bir o kadar da emin adımlarla hareket edecek dediğimde evet ufak tefek sıkıntılar olacak ama Türkiye yolundan sapmayacak diyordum. Nitekim öyle de oldu. Fakat 8 Kasım’da Donald Trump’ın ABD Başkanı olması sonrası Türkiye üzerinde bu kadar yoğun bir Terör Kampanyası yapılacağını açıkça söylemek gerekirse beklemiyordum.

Hükümetin 15 Temmuz Darbe girişimi sonrası darbe kalkışması içerisinde yer alanları cezalandırmaması ve hoşgörü ile karşılaması beklenilemezdi. Ve beklenildiği gibi de oldu. Hükümet bir yandan yoğun bir şekilde PKK ile mücadele ederken DEAŞ ile mücadele etmiyorsunuz DEAŞ’a Askeri ve Lojistik destek sağlıyorsunuz sözlerine Fırat Kalkanı operasyonu ile karşılık verdi.

Bazen bir Musibet Bin Nasihatten iyidir diye atasözümüz vardır. Bana göre FETÖ’nün 15 Temmuz’da aptalca darbe girişiminde bulunması ile bir musibetin aslında binlerce nasihatten daha iyi olduğunu gördük diye düşünüyorum. Şehitlerimizi de bu arada minnetle ve saygıyla anıyorum. Düşünsenize PKK’yı kurcalıyorsunuz altından FETÖ Subayları çıkıyor. DEAŞ’ı kurcaladığınız da PKK ile işbirliği çıkıyor. Hepsinin Akıl hocaları ve savunucuları ise Müttefik dediğiniz dostlarınız çıkıyor. Yetmiyor bu Müttefiklerinizin sizin ısrarla Terör Örgütü dediğiniz bu guruplara silah, teçhizat, Lojistik Destek hatta Barınma ve İkamet olanakları tanıdıkları gibi Propagandalarına göz yummak bir yana o terör örgütlerinin propagandalarını yaptıklarını da görüyorsunuz.

Sorun aslında PKK, DEAŞ ya da FETÖ değil. Sorun Müttefik olarak görünen dostlarınızın içerisinde bulunan Tapınakçılar, Neocan Çeteleri ve Yahudi Lobileri ile birlikte hareket Ermeni Diasporasını savunan Lobiler. Görüntü DEAŞ, PKK, FETÖ ama gerçekte olan aslında bu 4 Grup.

Donald Trump’ın yeni ABD Başkanı olması ile birlikte kaybedenler Tapınakçılar, Neocan Çeteleri, Yahudi Lobileri oldu. Dünya düzenine yön veren bu 3’lü çete çok büyük bütçelerle gerçekleştirdikleri seçim kampanyasından mağlup çıktı. Bu mağlubiyet sadece ABD içerisinde değil, Ortadoğu’da da gerçekleştirilmek istenen Büyük Ortadoğu Projesi olarak adlandırdığımız Büyük İsrail Projesinin yok olması demekti. 18 Eylül 2015’de yazdığım Büyük İsrail ve Türkiye – 1 ve 21 Eylül 2015’de de ikinci bölümünü yazdığım Büyük İsrail ve Türkiye – 2 projelerinin yok olması ise Ortadoğu’da yeni toprak paylaşımlarının yok olması demekti. Dini hassasiyetlerin haricinde zengin yeraltı kaynakları üzerinde hakimiyet kurulamayacak olması bu 3’lü çeteyi adeta çıldırttı.

Filistin (Gazze hattı) ,Mısır, Irak, Suriye, Tunus’un karıştırılmış olması yeterli etkiye sahip değildi. Zira Avrupa’nın birebir anlamda etkileşimde bulunduğu Türkiye’nin kesinlikle bu kaos ortamına çekilmesi daha doğrusu karıştırılması gerekiyordu. Aksi takdirde Yeni ABD Başkanı Donald Trump’ın Büyük İsrail projesine ikna edilmesi mümkün değildi. Avrupa Birliğinden İngiltere’nin ayrılması ile birlikte dağılma sürecine girmesi, Birlik olarak topyekun Büyük İsrail projesinin savunulmasını mümkün kılmadığı gibi ABD’nin yeni Başkanı Trump’ın Dünyada ki tüm ABD Üslerini kapatacağını beyan etmesi de Büyük İsrail projesinin açmazıydı.

3’lü çete Hillary Clinton’un seçimi kazanacağından son derece emindi. Tüm hazırlıklar da ona göre yapılmıştı. 15 Temmuz HoCIA darbesine CIA tam destek vermiş hatta Mısır darbesi sonrası Katil Sisi’ye Pi-Ar yapanlar bile İstanbul’da Büyük Ada’da konuşlanmıştı. 15 Temmuz darbesi başarılı olsaydı şuan Türkiye bu büyük patlamaları yaşamayacaktı. Hatta daha da ileri gidiyorum Meclisi dahi bombalanan Türkiye diye bir devlet olmayacağı için Mısır’ın yaşadıkları bizim yaşayacaklarımızın içerisinde hiçbir şey değildi.

8 Kasım’da ABD Seçimleri kaybedilmesine rağmen Büyük İsrail Projesi çöpe gitmemeliydi! Hala şans vardı! Hala Vakit vardı! Türkiye, kukla DEAŞ, PKK, PYD, FETÖ Terör örgütlerini bir bir eritiyordu. Büyük İsrail’in temel taşı olarak hazırlanmaya çalışılan Akvaryum Balığı Kürdistan’da  yok olmak üzereydi.

Acil yapılması gereken Türkiye Irksal, Mezhepsel ve Ekonomik terör ile karşı karşıya bırakılmalı akabinde de Toplumsal Kaosu tetikleyecek toplu ölümlerin yaşanması gerekiyordu. Hatta Ortadoğu’da Türkiye ile birlikte hareket eden ilişkileri düzelen ve bölgede güçlenen Rusya’ya da aynı şekilde bir ders verilmesi gerekiyordu.

Türkiye’nin Milli Feraset ile hareket etmesi tüm hesapları bozmuştu. Daha fazla kan daha fazla gözyaşı lazımdı!

ACİL YENİ PLANLAR ORTAYA KONULMALI,15 TEMMUZ DARBESİNE KARŞI GELEN TÜRKİYE CEZALANDIRILMALIYDI!

15 Temmuz darbe girişimine, Onlarca Terör Eylemlerine, Siyasi Krizlere, Başbakan ve Kabinenin değişmesine rağmen Türk Ekonomisi büyümüş, Halkın Hükümete ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a güveninde, Sevgisinde azalma olmamıştı. AB’nin Kriz çıkartma hevesi Türkiye için yeni bir Kurtuluş Savaşının verildiğinin de açık göstergesiydi.

Fakirin “5 Ocak’a kadar sıkıntılı” sözlerini ve yansımalarını, yaşayacaklarımızı anlatmaya çalıştığımızda ABD Doları daha ortada herhangi bir ekonomik ve siyasi gerginlik olmamasına rağmen 3,63 TL’leri anlıkta olsa görmemişti. Hatta İzmir’de Adliye Binasının C Kapısında Bombalı araç patlatılmamış, Kahraman Trafik polisi memurumuz Fethi Sekin şehit olmamıştı. Ve tam 5 Ocak’ta maalesef bu acı olayla tekrar sarsıldık, Ama YIKILMADIK.

Patlama ve Suikast sürecinde terör eylemlerinin kesinlikle yurt dışı bağlantılarını olduğunu, AB ve ABD’nin istihbarat birimlerinin bu organizasyonlarda etkin rol oynadığını anlatmaya çalıştım ve SORDUM!!!

Vodafone Arenya‘ya yapılan terör saldırısında “O Noktaya Beyaz Şahin marka bir araçla 5 kişilik Terörist grubu gelir ve Alman BND Ajanlarının kullandığı UZİ Marka silahlarla Polis üzerine yaylım ateşi açar! Daha sonra aynı araca binen teröristler Gümüşsuyu Caddesini takip ederek izlerini kaybettirirler. Nedense! Yerlerde yüzlerce Uzilerden  çıkan boş kovan bulunmasına rağmen bu üçüncü Aşama NEDEN unutturulur!” diye de sordum!

Riena ve İzmir Adliyesine yapılan Terör Saldırıları öncesi Son 3 Hafta’yı ele alırken “CHP Lideri Kılıçdaroğlu Sandıkta kazanamadığı İktidarı, NATO gibi bir gücün Türkiye’de kendisine vereceğini umuyor. CHP Liderinin şuan tek beklediği şey ise halkın; “NATO KURTAR BİZİ!!!!” demesi…” demiştim.

4 Ocak 2017’de CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’de görüşmeye başlanacak olan anayasa değişikliği ile ilgili konuşmasında “Pazartesinden itibaren parlamentoyu izleyin. CHP’nin Türkiye’yi korumak için verdiği mücadeleye tanık olacaksınız.” dedi.

5 Ocak 2017’de de CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Anayasa değişikliği için“Evet oyu verenler vatan hainidir” sözleri ile hem bir skandala daha imza attı hem de 15 gün sürecek olan TBMM’de ki Anayasa görüşmelerinde her türlü gerginliğin yaşanacağının ve bu gerginliğin sokağa sirayet etmesi için her şeyin mubah görüleceğinin sinyalini verdi.

06 Ocak 2017’de de CHP’li Kurmaylar ve CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu TRT’den Mecliste ki görüşmeleri kesintisiz olarak vermesi talebinde bulundu.

Yurtta Sulh sağlanması için FETÖ, PKK, PYD, YPG, DHKP-C, DEAŞ gibi Terör örgütlerine umut bağlayan Neocan Çetesi ve Tapınakçılar ile birlik olan Yahudi Lobilerinin İkinci dönem periyotu ise 9 Ocak-22 Ocak dönemi olacak.

Özellikle CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun söylemlerine çok dikkat etmemiz gerekiyor, HDP Eş Başkanlarının toplumu germe görevi adeta CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na verilmiş gibi davranıyor. Her ne söylenirse söylensin, Her ne yapılırsa yapılsın Milli Ferasetimizi kaybetmememiz gereken bir döneme giriyoruz. Anayasa değişikliği paketinin TBMM’den geçmesi Türkiye’nin son virajları geçme sürecidir.

Her doğum sancılı olur, Bu yaşadıklarımızı da Büyük Türkiye’nin doğum sancıları olarak görmeliyiz. Tahriklere kapılıp fevri davranışlarımız ise sezaryen ile doğumu getirir ki sezaryen ile doğumda kalıcı hasarlar bırakır.

Orhan SARIKAYA

adminadmin