Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 22-12-2011 15:35   Güncelleme : 22-12-2011 15:35

Zorumuza gidiyor gardaş

Medyayı doğru “okumasını” bilenler, çoğumuz için sıradan sayılabilecek haberlerde bile ileriki zamanlarda yaşanacaklara ve sürecin sonuçlarına dair bizlerin görmediği birçok şeyi kolayca görürler

Zorumuza gidiyor gardaş
Medyayı doğru “okumasını” bilenler, çoğumuz için sıradan sayılabilecek haberlerde bile ileriki zamanlarda yaşanacaklara ve sürecin sonuçlarına dair bizlerin görmediği birçok şeyi kolayca görürler. Bu tip insanların bu özelliği sanıldığı gibi doğuştan gelen bir yetenek değildir. Aksine insanın yaşarken zaman içerisinde insanları, kurumları ve olayları “gözlemleyerek, analiz ederek” kazandığı bir özelliktir.

Bu türde ki insanları kolayca manüpile edilen diğer insanlardan ayıran en belirgin ayrıcalıkları ise olaylara, insanlara ve hayata herkesin baktığı yerden değil, farklı bir zaviyeden bakmaları; basın ve diğer insanlar tarafından adeta gözlerine sokulurcasına kendilerine “gösterilenlere” değil, küçük hesaplardan uzak yürekleri, basiret gözleri ile “gördükleri” kirletilmemiş ve çarptırılmamış “gerçekleri” kolayca algılamalarıdır.

Bu tipteki insanlar, kendilerini mutlak güç sahibi sanan “tanrı maskeli insanların” zulüm ve adaletsizlik üzere kurdukları iktidarlarını daim kılmak için her yerde ve her dönemde riskli, tehlikeli ve eşkıya kabul ettikleri insanlardır.

Sözde “devletin bekası”, özde ise sultanlığın yani “insanlara hükmedebilmenin” dayanılmaz hafifliği adına şehzade Mustafa, Kanuni Sultan Süleyman – Köroğlu, Bolu beyi - Ebu Zer Gıffari, Muaviye – İlk müezzin Bilal-i Habeş Ebu cehil - Erbakan hoca, Ergenekon - Sezai Karakoç, Muhsin Yazıcıoğlu - sistem için tehlikeli, asi, uyumsuz, isyankâr, etkisiz hale getirilmesi, yok edilmesi gereken düşman olarak görülmüşlerdir. Bu Hak ve adalet dostları yanlışlara ve zalimlere karşı dik duruşları oranında akla gelmeyecek işkencelere, sürgünlere, zulümlere uğramışlardır.

İktidarın ve gücün nimetlerinden faydalanan veya olayları, insanları doğru okumasını ve analiz etmesini bilmeyen sıradanlar için Hak’kın haricinde hiçbir kimsenin önünde eğilmeyen ve Rab’bin dışında hiçbir yaratılmışa biat etmeyi reddeden başı dik insanların güç sahipleri tarafından asi, düşman ve hain olarak yaftalanması doğal ve gerekli kabul edilse de, tarih bu tür de ki insanları daima şerefle ve övgüyle anmıştır.

Rahmetli Muhsin YAZICIOĞLU da darbe dönemi ve sonrasında (yukarıda tıyniyetlerini ifade ettiğimiz) zalimlerin zulmüne muhatap, yakın bir zamanda da içimizdeki dünün mazlumu, bugünün zalimi olan vatan hainlerinin suikastıyla “ŞEHİT” edilmiş Hak âşıklarından bir tanesidir.

Hak ve halk âşıkları bilirler ki:
Ölüm haktır ve Allah’ın takdir ettiği an’dan önce veya sonra olması da mümkün değildir. Dünya sürgününü uzatmak için kullar önünde eğilip bükülmek eşrefi mahlûkata yakışmaz.
Buna yürekten inanıyor ve iman ediyoruz.
Biz yine biliyor ve inanıyoruz ki:
“Kış kışlığını, PUŞT da Puştluğunu yapar”
Elbette ki biz dahil aklı başında olan hiç kimse puştlardan “ahde vefa “beklemiyor. Ama ihaneti ve puştluğu dost zannettiğimiz kripto hainlerden görünce kahroluyoruz.
Bir telefonla “siyasi hayatı kurtarılan süresi dolan adam”a ne oluyor, kimlerden çekiniyor da bu cinayete sebep olan, kaza değil de suikast olduğunu sağır sultanların, duyduğu gözüne mil çekilmiş körlerin bile gördüğü bu olayın faillerinden hesap sormuyor.
Puştun kahpelik yapması, vatan evlatlarına kazık atması değil, Bizden görünen kripto hainlerin, gücün önünde hiç direnmeden eğilen korkak kapı kullarının, satılmış köpeklerin bizi arkadan hançerlemesi
“Zorumuza gidiyor gardaş”
Susuyoruz ve bekliyoruz. Dilimizde Üstadın:
Mehmed'im sevinin başlar yüksekte;
Ölsek de sevinin, eve dönsek de.
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte...

Yarın elbet bizim, elbet bizimdir.
Gün doğmuş, gün batmış ebed bizimdir.
 
adminadmin