Güncel
Giriş Tarihi : 27-02-2021 07:50   Güncelleme : 27-02-2021 07:50

28 Şubat müdahalesinin ana dayanağı 1924 Anayasa’sıdır!

Sitemizin Yazarı Eyüphan Kaya “28 Şubat’ın Şakaveti!” konusunda dikkat çekici bir röportaj verdi.

28 Şubat müdahalesinin ana dayanağı 1924 Anayasa’sıdır!

Cumhuriyet kurulalı birkaç darbe oldu, muhtıra verildi bunu neye bağlıyorsunuz.

Bu ülkenin başına gelen pişmiş tavuğun başına gelmemiş. 1921 Anayasası halkın değerleri ile barışık, Çanakkale ruhunun izini taşırken, 1924 Anayasası inanç ve kültürümüze yabancı, Avrupa hayranlığına endeksli, taklitçi, özümüzden kopuk bir anayasa ile bu ülkenin huzuru bozuldu, o gün bu gündür bir türlü huzur bulamadık.

 O anayasa gelir gelmez, devlet ile milletin arası açıldı, birilerinin bu halka biçtiği gavur gömleği Anadolu insanına dar geliyordu, halkın değerlerinden kopmuş, askeriyenin zoru ile getirilmek istenen sistem ayakta tutunmaya çalışılıyordu.

 Hiç düşündünüz mü? Neden bir devlet oluşur oluşmaz önce orduyu kuruyor? Maalesef, vatandaşa ayar vermek için.

 Bakın bakayım Irak ordusu, Suriye ordusu, Mısır ordusu, daha düne kadar Türkiye ordusu. Yedi hikâyeleri varsa, altısı vatandaş üzerinde yapmayı düşündükleri müdahale oyunlarıdır.

Kısacası kanaatim o ki darbe ve muhtıraların ana dayanağı 1924 anayasasıdır.

 Ülkemizdeki bu müdahalenin sebebi sizce nedir?

Bizim ülkemizde de Halk bir az nefes alır almaz, hemen ordu ve paydaşlarından uyarı geliyordu, uyarıları işe yaramazsa devamında darbe oluyordu.

 Yapılan araştırmalara göre her darbe sonrası ekonomimiz dolar bazında %50 zayıflamıştır.

Ne ilginçtir ki “peygamber ocağı” dediğimiz ve “göz bebeğimizdir” diyerek siyaset üstü tutuğumuz ordumuz, bize bu sıkıntıları veriyordu. Çünkü ağababaları onlara şu talimatı vermişti Türkiye için; “Kurursa sulayın, uzarsa budayın”  yani ülkenin durumu bir az iyiye giderse ona bir ayar verin.

Asıl mesele bu sinsi ruhtan kaynaklanıyor.

28 Şubat darbesinin nedeni neydi sizce?

Tek kelimeyle ülkede işlerin iyiye doğru gitmesiydi, diyebilirim.  

REFAH-YOL koalisyonu iktidarı oluşmuş, bereket yağıyor, işler iyiye gidiyor, bir moral bir motivasyon oluşmuş, üstelik rahmetli Erbakan Başbakanlığında ekonomi toparlanmış her geçen gün iyiye gidiyordu.

Buna tahammül etmeyen devletin içine çöreklenmiş o karanlık eller yine kendince absürt/abes gerekçelerle Ankara Sincan’da tank çıkarması yaptılar. Kendi deyimleriyle “post modern” darbe yaptılar ve buna da “balans ayarı” dediler.

 28 Şubat darbesiyle neler oldu, kısaca özetler misiniz?

Olanlar bir sorunun cevabına sığmaz, ama anlatmaya çalışayım.

-Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı esir alınmıştı, terletilene kadar sıkıştırılmıştı, ülkenin makûs tarihine imza at diye zorlanıştı.

Rahmetli Başbakanımız, gönüllerin adamı Prof.Dr.Necmettin Erbakan o haksız  tavsiye/emir paketine imza atmadığı halde, imzaladı izlenimi verdirilerek kararlar uygulanmıştı.

Ayrıca dönüşümlü hükümetin önü kapanmış, aslında koalisyon protokolüne göre Hükümeti kurma görevi Doğruyol Partisi Genel Başkanı Tansu Çiller’e verilmeliydi, ama bu görev, azınlık durumunda olan ANAP lideri Mesut Yılmaz’a verildi, oluşan/oluşturulan ANASOL-M hükümeti Milli Güvenlik Kurulu’nun emir erliğini yaptı.

Bu memleketin başına öyle bir bela getirdiler ki aradan 23 yıl geçmesine rağmen hala o sıkıntıların sersemliğini yaşıyoruz.

 

o zaman şöyle bir soru soralım, ANASOL-M hükümetinin icraatları ne oldu?

Can alıcı birkaç tanesini sayayım:

-8 yıllık zorunlu eğitim getirildi, İmam- Hatiplerin orta kısmı kapatıldı, Refah-Yol Hükümeti 5+3 mecburi eğitimi savunuyordu, ama birilerinin amacına tam hizmet etmiyor diye kabul görmedi. İlginçtir/tuhaftır ki 8 yıllığı bitirmeyen bir çocuğun Kur’an-ı Kerim dersini alması yasaktı. Yani 12 yaşına kadar çocuğunuzu Kur’an Kursuna gönderemezdiniz.

-İmam- Hatiplerin önünü kapatmak meslek okulu mezunlarına üniversite giriş sınavlarında katsayı engeli getirdiler. Meslek okullarımız boşaldı.

Halbuki gelişmiş dünya ülkelerinde meslek okullarına giden öğrenci oranı %80, akademik oklularla %20 durumundaydı. Bizde durum tersine döndü ve mesleksiz bir nesil yetişti. Bu, ülkemize verilen en büyük zarardı.

-Üniversite sınavını tek aşamaya indirdiler. Lisenin ikinci üçüncü sınıfından sınavda soru çıkmıyordu. Yani İntegral/Limit bilmeyen öğrenci Mühendislik fakültesine gidiyordu.

-Örtü yasağı öyle yayıldı ki nerdeyse sokağa kadar inecekti. Devlet vatandaşının dinine/inancına hor bakmıştı ve vatandaş devletinden soğuyordu, neredeyse birileri örtüyle, irtica ile yatıp kalkıyordu.

-Kamu kurumlarında Mescit yasağı getirildi. Vatandaşın ibadetini rahat yerine getirip vazifesini daha bir keyifle yerine getirmesi lazımken, namaz kılan memurlara sıkıntı oluşturdular. Gümüş yüzüklülerin sayısı bir hayli azalmıştı. Şükürler olsun ki ben o yıllarda öğretmenlikten istifa etmiş, özel dershanede çalışıyordum. İlginçtir Dershanelerin haftalık tatili Cuma günüyken ona bile müdahale edip, Pazartesi’ye alındı, o uygulama hala devam ediyor. Cuma günü Mümin/Müslüman vatandaşlarımız rahat bir tarzda namazına gidiyorlar diye birileri kahroluyordu.

-Türkiye’de üretilen bazı ürünlere boykot getirildi, “yeşil sermaye” adı altında dolaylı olarak “bu malları almayın” talimatı verilmişti.

-Binlerce devlet memur bay/bayan değişik disiplinsizlik gerekçesiyle görevinden alındı, bir kısmı da dayanamadı kendileri görevini bıraktı. Kimisi cezaevine atıldı, kimisi hicret etti.

 Şu andaki durumu nasıl görüyorsunuz? Sizce etkisi kalktı mı?

Birçok düzenlemelere rağmen tam kurtulduğumuzu söyleyemem.

Malum en büyük zararlarından birisi de AK Partiye dokundu; bu tür tahribatı telafi etmekle zaman kaybetti, örtü yasağını kaldırana kadar ak ve karayı seçti.

2012 yılı 30 Martta 4+4+4 sistemini getirerek eskisinden bir adım daha ileri düzeyde özgürlüklerin önünü açtı.

Eğer 28 Şubat’ın getirdiği bela olmasaydı toplumda bu kadar ayrışma yaşanmazdı diye düşünüyorum.

Kendince öyle bir iddialıydılar ki bu tahribatları güya bin yıl sürecekti. Anadolu insanı sıkıntı içinde mutsuz yaşarken, Üstat Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Zındıka komitesi” bir adım geride kıs kıs gülecekti.

Hani atalarımızdan kalma bir kelamı kibar var; “Allah’ın da bir hesabı var” diye ve o hesap cereyan etti, Meclis bir sürü düzenlemeler yaptı ama bazı izlerini tam silemedik. Bu sefer sürecin yetiştirdiği mesleksiz/niteliksiz vatandaş kitlesi hayata izahı mümkün olmayan bir zarar verdi.

Bu 28 Şubat sürecine müdahil olan iz’ansız aklı Anadolu insanı çöpe attı ben de üzerine moloz döküyorum. İnşallah ilelebet nefes almaz. Siz de “amin” derseniz sevinirim.

 En son söylemek istediğiniz bir şey var mı?

var hem de çok var;

Sevgili kardeşlerim bu müdahaleyi küçümsemeyin, hayatımızda sirayet etmediği alan kalmadı.

Bir daha böyle bir  musibeti yaşamamak dileğiyle.  Gelin 28 Şubat aktörlerinin inadına bir birimizi sevelim, sayalım, selamlaşalım, ülkemize sahip çıkalım.

Kimse benden senden daha çok mu milleti bu memleketi sevmez. Bu ülkeyi Siyasetçilere, Bürokratlara, Orduya bırakacak halımız yok! Bu ülke hepimizindir, 83 Milyon vatandaşlarındır. Dedi.

Recep YAZGANRecep YAZGAN