İtiraf edelim!

Hadi gelin, itiraf edelim.

Köşe Yazıları - 22-10-2016 13:41

Bize zor geleni, acı olanı deneyelim. Eleştirmek tatlı, eleştirilmek ağırdır benliğe.

İçinde egoyu aşağı çekmek vardır ki şu zamanda yalancı şakşakcılar bu denli pirim yaparken, ne gerek var arkadaşım böyle işlere, sen nerden de buldun çıkardın şimdi bu fikri diyenleriniz olabilir. Saygı duyuyorum. Ama bunu yapmazsak halimiz perişan. Sonumuz vahim.

Kafasını toprağa gömen başka tarafı dışarıda kalan deve kuşu gibi olmak? Acı ama gerçek…

Son model araçlarla, en güzel takım elbiselerle, masa başlarında oturarak, yapması gereken işi yarım yamalak yaparak, tek konuşurken Allah rızasını kullanan insan neyin bedelini ödemiştir ki ne kadar samimi olduğunu anlayabilelim.

Türkiye'de artık ideolojik akımlar, fikirsel farklılıkların desteklediği siyasi yapı, particilik anlayışı sona erdi.

Demokratik açılımlarda insanlar çok seslilikten bahsederler ya, korkum şu ki artık çok seslilik kavramı bile tarihe karışacak, kavramın varlığını bile unutacağız.

Asıl tehlikeli olan da nedir biliyor musunuz? Bir birey, ya da otorite değil, bunu toplum olarak biz seçiyor, tercih ediyoruz. Nasıl mı?

Fetullah Gülen denilen ilkokul mezunu bir adam. Her yönünden sonuna kadar iğreti olduğum bu adamın eğitim seviyesini aşağılamak değil maksadım. Ardından tuğgenerallerin gittiği bir adam. Bir sistem kölesi özünde. Peki, o kadar insan nasıl uyutuldu?

O kadar insan uyutuldu da, o kadar insanın içinde yaşadığı devlet neden farkında olamadı?

Devlet olamadı diyelim, millet niye olamadı, millet de olamadı, ben neden sahip çıkamadım diye hiç düşündünüz mü?

Kardeşim ben ne sahip çıkacağım, benim etim ne budum ne? Gücüm ne? Hem o adam beni dinler mi? diyerek günah keçisi bilmem kim diyor, aklımız sıra vicdan rahatlatıyoruz.

Bu konuşma şekli bizi hiç rahatlatmasın. Almıyor üzerimizden vebali.

BEN TEK KİŞİLİK HİÇİM, DEVLET HERŞEYİ YAPSIN.

Yok böyle bir mekanizma. Devletin kendisi biziz zaten. Milletler olunca, devletler hüküm sürer. Kime, hangi topu atıyor, neyin günahını yüklüyoruz ki?

İşimize geldiği gibi inanan, menfaatimiz doğrultusunda ağızlar değiştiren, siyaseti iliklerine kadar yaşayan bir toplum olduk.

Memleketimde fikirleri değil, torpille iş yaptırmayı kovalayan biz, insanların zaaflarını kullanan biz. Adamına göre şekil alan yine biz, kalemleri her gün dansöz misali kıvıran biz. Sonra ortaya düşüp şu adam suçlu diye keçi arayan yine biz.

Memnun olmadığınız her kim olursa olsun, hatayı ilk kendinizde arayın.

Bedel ödemeden yaşamaya alıştık. Elimizi taşın altına koymayı unuttuk. Hazır, kolaydan geleni benimsedik. Sonuç ne mi oldu? Biz fiyatlandırıldık, etiketlerle satılığa sunulduk. Kuklalık yapan ve yazık ki inandığım o en güzel düşünüş şekline balta vurmak adına, adını arsızca 'hoca' koyduğumuz misyonerler bizi çok farklı yan ve yönlerden yaralamaya çalıştı.

Eteğimizdeki taşları döküp, aynaya bakma zamanı geldi de geçiyor bile. Klavye başında, cümlelerle ben gibi kahramanlıklar ucuzdur ve kolaydır. Zor olanı, hakikati söylemektir.

Şakşakçı değil, adam gibi olabilmek zordur. Bir çift ön yargı gözlüğüyle etrafı sadece siyah, beyaz sanan renk körü gibi olayları değerlendirmeyin.

İşin ilginci bu sözlerime hak verdiği halde aynı kafatasında gidebilen havsalalar var.

En birinci düşünüş şeklimiz olan, benim düşündüğüm dışında kalanlar tamamen yanlış fikrini beyninizden çıkarın.

Sözlerin en doğrusunu, HAKİKATİ TEK ALLAH bilir. O halde Kur’an’ı oradan okuyup, olması gereken gibi anladıklarımız dışındaki her şey aslında kaygan bir zemin üzerinde görecelidir.

Hakikati adam kayırmadan, kendimize torpil yapmadan, en acıtan yanıyla görebilmek ve yorumlamak duasıyla...

Tuba IŞIK

Günün Diğer Haberleri