Musibetlerin Hikmetine Vasıl Olmak

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla...

Fikir - 20-04-2020 15:15

     Bir önceki yazımızda din-bilim ilişkisinden bahsedip maddi hastalıkların tedavisi için çözüm üretmek bilimin konusu, bu hastalıkların hikmetini çözümlemek ise dinin konusu olduğuna değinmiştik. Bu yazımızda ise şu an dünya gündeminde yer alan ve 1 gr. ağırlığında olmayan bir virüsün bütün dünyaya diz çöktürmesinin hikmetini dilimiz döndüğünce yazacağız. İmtihan dünyasına gönderilen insan, muhteşem üçlünün (nefis, şeytan ve çevre) etkisiyle Allah’ın mesajını/dinini unutmaya/unutturmaya  ve ona sırt dönmeye başladı. Muhteşem üçlünün çemberine girenler vahiyden uzaklaştıkça  azgınlaştı. Bu azgınlıkları onlara sadece vahyi unutturmadı, bununla birlikte insanlıklarını da unuttular. Hem saptılar hem sapıttılar, hem zulmettiler hem zulme sessiz kaldılar. Azgınlıkları onları narsistleştirdi (nefisperest)1 Bu narsistler kendilerinden başka her şeye (evren ve içindeki her şeye) zulmettiler. Evrenin içindeki her şeyi ya tahrif (bozarak) ya da yok ederek zulmettiler. Bitki ve hayvanların genetiğiyle oynayarak zulmettiler. İnsanların da bir kısmının fabrika ayarlarıyla oynayıp zihinlerini körleştirdiler, bir kısmını acımasızca öldürdüler, bir kısmını  köle haline getirdiler, bir kısmını da sömürü aracı haline getirdiler. Allah’ın uyarılarını/gazabını dikkate almadılar. Biz biliriz dediler ve her şeyi tahrif ettiler. Azgınlıkları onlara yolunun doğru olduğu zannını sağladı ve bu onların sonu oldu. Şunu unutmuşlardı: Allah imhal (mühlet verir) eder ama ihmal etmez.

 

    Allah-u Teâla, kullarını  kavli (sözlü, yani ayetleriyle) uyarılarıyla terbiye eder. Kavli uyarılarını dikkate almayanları  fiili uyarılarıyla terbiye eder. Fiili uyarılarını da dikkate almayanları imhalin (mühletin) sonucunda imha (helak) eder. Kur’an buyuruyor ki; ‘‘Ey zâlimler! Başınıza gelen her felâket, kendi ellerinizle yaptığınız zulüm ve haksızlıklar yüzündendir. Bununla birlikte Allah, işlediğiniz günahların birçoğunu affeder.’’2 Ayeti idrak edince anlıyoruz ki, Corona virüsünün gelmesinin sebepler dairesinde; yani  virüsün sebebi yarasadan insana geçmesidir. Ama hakikat nazarında virüs felâketinin gelmesinin sebebi yarasadan değil, işlediğimiz kötülüklerden/haramlardan dolayıdır. Kötülük ise iki çeşittir. Birincisi,  kötülüklerin doğrudan aleni ve gizlice işlenmesi, ikincisi ise kötülüklere karşı mücadele (aktivize) edilmesi gerekirken, kötülüklere sessiz/pasif  kalarak kötülüğün artmasına dolaylı olarak sebep olmaktır. Dünyanın her tarafında bu iki kötülük işleniyordu. İnsanlar bu gidişattan kavli (sözlü) olarak rahatsızdı ama fiili olarak sistematik bir mücadele gerektiği şekilde verilmiyordu. Durum böyle olunca Allah cc görünmez ordularından sadece bir tanesini göndererek El-Kahhar adıyla hepimize haddimizi bildirdi ve izi şaşkına çevirdi, el-Kebir adıyla kimin büyük olduğunu hatırlattı. Tıpkı topal bir sinek karşısında diz çeken Nemrut gibi, 1 gr. ağırlığı olmayan bir virüs dünyanın süper güçlerine imdat çağrısı yaptırdı, her şeyi biz biliriz diyenleri el açıp yalvarttı.  Dine düşman olanlar, dine muhtaç hale geldiler. İnsanları öldürmeyin, zulmetmeyin denildiğinde kahkaha atanları, Allah kahretti. Haremlik-Selamlık davranışlarına dikkat edelim denildiğinde yobaz gözüyle bakanlar,  maske-eldiven takıp arkadaşlarıyla aralarına birer metre mesafe koyarak dolaşır oldular. Gök gürlemedikçe kul, Allah Allah demezmiş misali, virüs yaygınlaştıkça dil de Allah kelamı dolaşmaya başladı.  Büyük kimmiş, güç kimdeymiş bunların hepsini Rabbimiz bize göstermiş oldu. Musibetlerin hikmeti kula, Allah’ı hatırlatmasıdır. Mesele bu zamanda Allah demek değildir. Çünkü başka  alternatifin yok, Allah’tan başka kimse seni kurtaramaz. Mesele bu sıkıntılar geçtikten sonra Allah diyebilmekte. Bu kadar kötülüklerimize rağmen Rahman olan Allah cc bize mühlet veriyor, hemen helak etmiyor ve birçok günahımızı da affediyor. Rabbimizin mühletinin hikmeti ise terbiye olmamız içindir. Bundan dolayı yaşadığımız bu virüs olayından bütün insanlık ibret alıp kendine çeki düzen vermeli ve Rabbinin buyruğuna girip ona göre bir hayat yaşamalı. Herkes işlediği günahlarından dolayı tevbe etmeli ve bir daha o günaha dönmeyecek şekilde hayatını değiştirmeli. Allah’ın hesabı ahirete bırakması bizi yanıltmasın. Hesabın vadeli olması, hükmün gerçekleşmesine mâni değildir. Hesabı da hükmü de unutmadan/unutturmadan yaşayacağız. Bunları unutursak Kur’an buyuruyor ki: ‘‘Öyle bir belâdan sakınınız ki, O geldiği zaman içinizdeki iyilerin iyiliği de fayda vermez. Bütün toplumu perişan eder’’3 Bugün corona virüsüne baktığımızda zengin-fakir, genç-yaşlı ayrımı yapmıyor. Kula belâ gelmez Hak yazmadıkça, Hâk belâ yazmaz kul azmadıkça demişler. Biz yoldan çıktık, Allah cc bize tekrardan sırat-ı mustakim yoluna girmemiz için belâ gönderdi. Her imtihanın bir mesajı vardır. Herkesin kendi payına düşen mesajı alması ümidiyle Allah’a emanet olunuz. Rabbim bu belâdan gerekli mesajları alarak ve gerektiği şekilde kulluk yapanlardan eylesin bizleri….

 

1- Özseverlik olarak çevrilmiş ama kanaatime göre buna nefisperestlik demek daha makul geliyor. Çünkü, insanın özü ruhtur ve o da temizdir, özünü seven Rabbine yönelmeli. Ama narsistler azgınlaşmış zalim insanlardır. Bu bağlamda mana olarak nefisperestlik  daha doğru geliyor.

2- Mahmut Kısa Meali Şûrâ Suresi 30. Ayet

3- Feyzü’l-Furkan Meali Enfal Suresi 25. Ayet

Günün Diğer Haberleri