Türkiye
Giriş Tarihi : 25-11-2014 11:38   Güncelleme : 25-11-2014 11:38

Batsın Bu Dünya!

İstanbul’da KADEM tarafından düzenlenen Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’ne katılarak bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, zihinlerin ve vicdanların adeta kompartımanlara ayrıldığı, kendi ilgi alanlarına yoğunlaşan kesimlerin başka dünyalara duyarsız hale geldiği bir çağda yaşandığını kaydederek, “Suriye'de 300 bini aşkın insan öldürüldü, hala dünyanın sesi yok

Batsın Bu Dünya!
İstanbul’da KADEM tarafından düzenlenen Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’ne katılarak bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, zihinlerin ve vicdanların adeta kompartımanlara ayrıldığı, kendi ilgi alanlarına yoğunlaşan kesimlerin başka dünyalara duyarsız hale geldiği bir çağda yaşandığını kaydederek, “Suriye'de 300 bini aşkın insan öldürüldü, hala dünyanın sesi yok. Tek hassasiyetleri var petrol” dedi.   Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, KADEM (Kadın ve Demokrasi Derneği) tarafından düzenlenen Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’ne katıldı.     Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın iş birliği ile İstanbul’da gerçekleştirilen zirvede yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Erdoğan, böyle bir zirvenin gerçekleştirilmesinde emeği geçenlere ve katılımcılara teşekkür etti.   Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünün 24 Kasım Öğretmenler Günü olduğunu hatırlatarak, "Tüm öğretmenlerimize bir kez de bu anlamlı gün vesilesiyle şahsım, ülkem ve aziz milletim adına sonsuz şükranlarımı ifade ediyorum" dedi.   KADEM’İN FARKI   KADEM'in 8 Mart 2013 tarihinde kurulduğunu ve yaklaşık 1,5 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen ses getiren, dikkat çeken uyaran ve uyandıran çok sayıda faaliyete başarıyla imza attığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: "KADEM bu alanda faaliyet gösteren mevcut tüm diğer sivil toplum örgütlerine nazaran duruşuyla, söylemleriyle, alternatif fikirleriyle farkını çok net bir biçimde ortaya koydu. Yani bu fikrini masada ortaya koymak başka bir şey, bu fikrini hizmetle ortaya koymak başka bir şey ama bir de toplum içerisinde gerilimler meydana getirmek suretiyle 'acaba sesimi duyurabilir miyim?' demek başka bir şey"   “KADIN SORUNLARINI ADALET KAVRAMIYLA ELE ALMAK GEREKİR”   Konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan, asıl olanın önce dinlemek sonra da dinletebilmek olduğuna işaret ederek, "Zaten müzakerenin, aslında ehil münakaşanın yolu da budur. Türkiye'nin kadın sorunlarına böyle farklı açılımlar getiren bir derneğe gerçekten ihtiyacı vardı. KADEM çok yeni bir dernek olmasına rağmen kısa zamanda bu ihtiyacı karşılar bir konuma yükseldi. Bugün ve yarın gerçekleşecek olan Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi'nin de esasında KADEM'in o farklı bakış açısını yansıtan çok önemli bir etkinlik olacağına inanıyorum. Kadın sorunlarını hem ulusal hem uluslararası düzeyde 'adalet' kavramıyla birlikte ele alınmasını şahsen çok önemsediğimi burada ifade etmekte fayda var. Zira modern dünyada insana ve insanlığa ilişkin her meselenin bir şekilde ele alındığını biliyoruz. Ama sorunlara karşı bütüncül, adil bir yaklaşım ortaya konamadığını üzülerek müşahede ediyoruz" dedi.   “KENDİ İLGİ ALANLARINA YOĞUNLAŞAN BAZI KESİMLER BAŞKA SORUNLARA DUYARSIZ HALE GELDİ”   Cumhurbaşkanı Erdoğan, zihinlerin ve vicdanların adeta kompartımanlara, farklı farklı bölmelere ayrıldığı, kendi ilgi alanlarına yoğunlaşan kesimlerin başka dünyalara, başka sorunlara duyarsız hale geldiği bir çağda yaşandığını kaydederek, "Bunun onlarca örneği var, belki yüzlerce örneği var. Çevre konusunda aşırı duyarlılık gösteren kesimlerin örneğin, silahlanma konusunda son derece duyarsız kaldıklarını görüyorsunuz. Başka ülkelerin, çevre sorunlarına karşı hassas olanların kendi ülkelerinin çevreye verdiği zarara karşı son derece duyarsız kaldıklarına şahit olabiliyorsunuz. Şu anda dünyada, özellikle çevre konusunda atılan adımlar ve 'demokraside çok ileriyiz' diyen ülkelerde aynı hassasiyetin olmadığını görüyorsunuz. Belli ülkelerde en küçük bir demokrasi ihlalini ya da insan hakları ihlalini çok büyük bir mesele haline getirenlerin, başka birtakım ülkelerdeki demokrasi katliamına, darbe girişimlerine, insan katliamlarına gözlerini kapattıklarını görüyorsunuz" diye konuştu.   “SURİYE'DE 300 BİNİ AŞKIN İNSAN ÖLDÜRÜLDÜ, HALA DÜNYANIN SESİ YOK: TEK HASSASİYETLERİ PETROL”   Yine fok balıklarının avlanmasını küresel bir mesele haline getirenlerin Filistin'de, Gazze'de, Suriye'de binlerce çocuğun binlerce kadının katledilmesine en küçük bir tepki en küçük bir duyarlılık göstermediğinin görüldüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bakınız şu anda Suriye'de 300 bini aşkın insan öldürüldü, hala dünyanın sesi yok. Kendileriyle hep görüşüyorum ama söylediklerimle kalıyorum. En ufak bir hassasiyetleri yok. Tek hassasiyetleri var petrol. İşte kucağında yavrusuyla ölen; dün bir misafirim vardı. 30 yaşındaki evladının Mısır'da helikopterden snıpırlarla nasıl öldürüldüğünü anlatıyor o anne gözyaşlarıyla. Evimde eşimle birlikte dinledik. O tabloyu bize sergiledi. 'Ben şimdi uluslararası bir mahkemeye gidebilecek miyim? Ülkemde dava açamıyorum' diyor. 'Çünkü bana diyorlar ki, eğer burada dava açarsan durum çok daha kötü olabilir.' Böyle bir dünyada yaşıyoruz. Onlarca, yüzlerce, binlerce örneği var bunun. Bütün bu çifte standartlar, bu ikircikli yaklaşımlar aslında karşı karşıya kaldığımız sorunların çözümünde en büyük eksiğin adalet duygusu olduğunu bizlere gösteriyor. Hani bizim Gencebay’ımız var ya, 'batsın bu dünya' diyor ya, işte batsın bu dünya."   “DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜĞÜ KENDİN İÇİN SAVUNUP BAŞKA ÜLKEDEKİ DEMOKRASİ İHLALİNİ GÖRMEZDEN GELİRSEN ADİL OLAMAZSIN"   Cumhurbaşkanı Erdoğan, sorunlara bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşılmıyorsa, sorunlar arasında dahi ayrımcılık yapılıyorsa orada adalet duygusundan söz edilemeyeceğini vurgulayarak, "Adaletin devreye girmediği hiçbir mesele hakkaniyetli şekilde çözüme kavuşturulamaz. Demokrasiyi demokratik hakları kendin için savunurken başka ülkedeki demokrasi ihlalini görmezden gelirsen samimi de olamazsın, adil de olamazsın, inandırıcı hiç olamazsın. Bu hafta sonu Afrika’daydım; Ekvator Ginesi’nde Türkiye-Afrika Zirvesi’ne katıldım. Orada bazı dost ülkelerin liderleri yanıma gelerek, benimle bir şeyi paylaştılar. İşte ‘x ülkenin lideriyle bir barışsanız’ dediler. ’Barışamam’ dedim ve ‘O’nu kabul de edemem’ dedim. ‘Zira zalimin zulmüne rıza zulümdür’ dedim. ‘Zalimlerden olmak istemiyorum. Onun için de bu zulme rıza gösteremem ve kendisini de asla kabul edemem’ dedim. ‘Ama işte şöyle oluyor, böyle oluyor’. ‘Beni ne öylesi, ne böylesi ilgilendirmiyor’ dedim. ‘Bu makamda bulunduğum sürece böyle bir şeyi asla yapmam’ dedim. Niye ? Bir günde 3 bin insanın öldürüldüğü yakın siyasi tarihte görülmüş hiçbir ülke yok. İşte Mısır bunu yaşadı. Mısır'da bunu hiçbir lider kendinden önce böyle bir uygulama yapmadı, bir günde bu kadar insan öldürüldü. Oyları ile iktidara gelmiş bir insanı devirdiler. 'Demokratız' diyen ülkeler ne dedi? Bir ses çıkardılar mı? Olumlu bir yaklaşımları oldu mu? Ne yapıyorsun dediler mi? Ve hala bakıyorsunuz başgöz ediyorlar, hala meşruiyet kavgasını sürdürüyorlar. Siz meşru görseniz de, biz meşru görmeyeceğiz. Farkımız bu. Kendin için, kendi halkın için hürriyet ve bağımsızlık hakkını savunurken, başka ülkelerdeki mazlum ve mağdur halkların hürriyet ve bağımsızlık hakkını görmezden gelirsen dürüst olamazsın, adil olamazsın " diye konuştu.   “SARAYBOSNA’DA, MISIR’DA, LİBYA’DA, IRAK’TA İNSANLIK ÖLÜRKEN TEPKİSİZ KALIRSAN ASLA HAKTAN, HUKUKTAN BAHSEDEMEZSİN”   Çevre sorunlarını savundukları kadar, Filistinli, Suriyeli çocukların, kadınların temel insan haklarını ilgi alanına almayanların samimi, dürüst ve adil olamayacaklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Saraybosna’da kadınlar ölürken susarsan, Mısır’da, Libya’da, Irak’ta insanlık ölürken tepkisiz kalırsan asla haktan, hukuktan adaletten bahsedemezsin” dedi.   “KÜRESEL SORUNLARIN ÇÖZÜMÜNDE İHTİYAÇ OLAN KAVRAM ADALETTİR”   Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün küresel sorunların hemen her birinde asıl ihtiyaç olanın adalet olduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Adalet mülkün temelidir, bu çok önemli. Irkçılığın çözümü adalettir. Beyaz adam ile siyah adam arasındaki ayrımcılığı kaldırmanın yegâne yolu adalettir.  Antisemitizmin de islamofobianın da çözümü adalettir. Çevre kirlenmesinin, demokrasi ve insan hakları ihlallerinin gerçek çözümü adalettir. Yoksulluğun azaltılmasından işsizliğin azaltılmasında, savaşların, çatışmaların son bulmasında ihtiyacımız olan yegâne duygu adalettir. Aynı şekilde küresel ölçekte kadınların karşı karşıya kaldıkları sorunların çözümünde de yegâne başvurulacak yol hiç kuşkusuz adalettir"   “BAZILARI HUKUKLA, YASAYI KARIŞTIRIYOR: BEN HUKUK ARIYORUM, HUKUK”   Adalet, hukuk, yasalar ve eşitliğin başka başka şeyler olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bazıları hukukla, yasayı karıştırıyor. Hukuk başka bir şey, yasa başka bir şeydir. Ben hukuk arıyorum, hukuk. Yasa benim için önemli değil. Hakkımı arıyorum, adil yöneticiler arıyorum, adil yargıçlar arıyorum. Bunlar olduğu anda o ülkede huzuru bulursunuz, yoksa bulamazsınız. İstediğiniz kadar cumhurbaşkanı olun, başbakan olun, meclis başkanı olun eğer adil yargıçlar yoksa durumunuz felakettir. Bunu çok açık ortaya koyuyorum" dedi.   “KARŞI KARŞIYA KALDIĞIMIZ HER MESELEYE EN BAŞTA ADALET GÖZLÜĞÜYLE BAKMAK ZORUNDAYIZ”   Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşitliğin hakların elbette hukukla korunacağını ifade ederek, "Eğer yasa hukuka uygunsa değerlidir. Eğer yasa hukuka uygun değilse hiçbir değeri yoktur. Eşitlik olsa bile yasa eğer hukuka uygun değilse, adalet yoksa sorunlara gerçek çözümler üretilemez, haklar gerçek manada sahiplerine teslim edilemez. Hukuk, şimdi onu düzenli, adil bir yasa olarak tanımlayalım, otorite tarafından yapılır, hukuka uygun olarak ama adalet hakikat duygusundan yola çıkar ve gerçek vicdanlar tarafından yapılırsa netice alırız. Karşı karşıya kaldığımız her meseleye en başta adalet gözlüğüyle bakmak zorundayız. Karşı karşıya kaldığımız her meseleyi en başta adalet ve vicdan terazisinde tartmak zorundayız. Eşitlik kavramını, hukuk kavramını, adaletin ve vicdanın üzerine inşa etmek zorundayız. Bunu yapabilen, yani adalet ve vicdanı yasalarına hâkim kılabilen devletler ve toplumlar sorunlara da en köklü, en tatmin edici çözümleri üretebilirler" diye konuştu.   “İNSANIN YAŞAMASI ADALETLE MÜMKÜN OLUR”   Cumhurbaşkanı Erdoğan, köklü devlet geleneğimizi çok anlamlı şekilde özetleyen bir ilkenin bulunduğuna işaret ederek, "Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi'ye hocası Şeyh Edebali nasihat ediyor ve diyor ki 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' bizim medeniyetimizde, bizim devlet ve millet anlayışımızda işte bu temel ilke vardır. İnsanın yaşaması adaletle mümkün olur. Eğer devlet yasalar yapıp milletine bu yasaları dayatırsa oradan hukuk değil, zulüm doğar" dedi.   “CUMHURBAŞKANI İHANETİ VATANİYE İÇERİSİNDE OLURSA SUÇLUDUR; PEKİ, YARGIÇ İHANETİ VATANİYE İÇİNDE OLURSA NECİDİR?”   Buna örnek olarak, Başbakanlığı döneminde Tophane'deki Galataport'un ihalesini yaptıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ihalenin tamamlandığını belirterek, ardından yaşanan gelişmeleri şöyle anlattı: "Bakın, ihaleden sonra 2 yıl neredeyse geçti, şimdi bakıyorsunuz yargı karar veriyor, yürütmeyi durdurma. Böyle bir anlayış olabilir mi? İhale bitmiş, her şey bitmiş, siz 2 yıl sonra karar veriyorsunuz. Şimdi bu yatırımcı, projelerini yapmış, her şeyini yapmış, milyonlarca dolar harcamış, bu yatırımcı bu ülkede, bu ülkenin yönetimlerine güvenip de bundan sonra yatırım yapabilir mi? Şimdi ben ülkemde bu yargıya nasıl güveneceğim? Nasıl inanacağım? Cumhurbaşkanı ihaneti vataniye içerisinde olursa suçludur; peki, yargıç ihaneti vataniye içinde olursa necidir? Burası önemli. İki yıl geçiyor, siz böyle bir kararı vermiyorsunuz, 2 yıl sonra böyle bir kararı veriyorsunuz. Bu nedir? Bu vatanperverlik midir, bu milliyetperverlik midir? Bunu konuşmak zorundayız. Bunu dertleşmek zorundayız. Böyle sürdüğü zaman, böyle bittiği zaman biz ülkemizi ayağa kaldıramayız, uçuramayız. Yoksa biz muasır medeniyet, milletler seviyesinin üstüne rahat rahat çıkarız. İşte burada bu proje, düşünebiliyor musunuz, neredeyse 1 milyar dolarlık proje, böyle bir dev projeyi sen kalkıyorsun ne kadar rahat böyle engelleyebiliyorsunuz. Böyle bir şey olabilir mi?"   Cumhurbaşkanı Erdoğan, Galataport benzeri birçok projenin benzeri şekilde engellendiğini belirterek, "Eğer devlet insanları arasında hakkı muhafaza eder, yani yasalarını hak üzerine inşa ederse, işte oranın da adalet zuhur eder. Fakat, güzel bir söz var, bazıları rivayeten Konfiçyüs'ün olduğunu da söylerler, bazıları Hazreti Ömer'e de ait olduğunu söylerler, fakat söz güzel: O da nedir? 'Yasalar ne kadar kötü olursa olsun eğer adil bir sultanın elindeyse oradan güzel neticeler doğar. Yasalar ne kadar güzel olursa olsun, eğer zalim bir sultanın elindeyse oradan zulüm doğar.' Mesele budur. Burada da aynen bunu görüyoruz. Bir zamanlar da bir yargıç söylemişti ya 'Vicdanıyla cüzdanı arasında' demişti. Herhalde böyle bir şey var burada da. Birileri cüzdanı bir yerde unutmuş. Vicdan da olmayınca netice böyle doğuyor.”   “KADINLARIN VE ERKEKLERİN ARASINDAKİ FARKLARA VE AYRIMCILIĞA EN BAŞTA ADALET NAZARIYLA BAKACAĞIZ”   Her türlü meselede, en başta dikkate almaları gereken kavramın adalet olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Farklı etnik kökenlerin sorunları mı var? Adaletle hareket edeceğiz. Farklı mezhep gruplarının sorunları mı var? Adaletle davranacağız. Ülkenin farklı bölgeleri arasında farklı şehirleri arasında ayrımcılık mı var? Adaletle yaklaşacağız. Aynı şekilde kadınların ve erkeklerin arasındaki farklara ve ayrımcılığa da en başta adalet nazarıyla bakacağız. İnsana, adalet nazarıyla bakmak, insanı sadece ve sadece bir can olarak görmemizi sağlar. Eğer insanı sadece can olarak görebilirsek, insanı yaratılmışların en şereflisi olarak görebilirsek, bu adalet duygusunu kendi kalplerimize ve vicdanlarımıza yerleştirebilirsek inanın bütün ayrımları ortadan kaldırmış oluruz. O zaman, siyah-beyaz diye bir ayrım olmaz, sadece can olur. O zaman Alevi-Sünni, Müslüman-Hristiyan diye bir ayrım olmaz, sadece can olur. O zaman Türk, Kürt, Arap, Ezidi, Rum, Ermeni, Süryani diye bir ayrım olmaz. Doğulu-Batılı diye bir ayrım olmaz sadece can olur, sadece insan olur" dedi.   Cumhurbaşkanı Erdoğan, insana adalet nazarıyla bakılabildiğinde, kadın ve erkek arasındaki ayrımcılığın da çok daha adil, çok daha insani ve vicdani şekilde ortadan kalkmasının mümkün olabileceğine dikkati çekti.   “KADININ ADALET KARŞISINDAKİ EŞİTLİĞİ ASLOLANDIR”   “Kadınların ihtiyacı olan şey nedir?" sorusunun cevabına ilişkin olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Burada bazen ‘erkek-kadın eşitliği’ diyorlar. Kadın-kadına eşitlik doğru olandır, erkek-erkeğe eşitlik doğru olandır ancak kadının özellikle adalet karşısındaki eşitliği aslolandır. Bunu yerine getirmeliyiz. Mağdur olanın zorla mağdur eden seviyesine çıkartılmasıdır, eşitlik ya da tam tersidir. Kadınların ihtiyacı olan eşitlikten ziyade eşdeğer olabilmektir. Yani, adalettir. Buna ihtiyacımız var. Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz. O fıtrata terstir. Çünkü fıtratları farklıdır, tabiatları farklıdır, bünyeleri farklıdır. Örneğin iş hayatında hamile bir kadını erkek ile aynı şartlara tabi tutamazsınız. Bir anneyi, çocuğunu emzirmek zorunda olan bir anneyi bu tür yükümlülükleri olmayan bir erkekle eşit konuma getiremezsiniz. Kadınları erkeklerin yaptığı her işte çalıştıramazsınız, komünist rejimlerde olduğu gibi. Eline ver kazmayı küreği, çalışsın. Olmaz böyle bir şey. Onun narin yapısına bir defa bu ters düşer. Anadolu'da da bu böyle yapılmadı mı? Sırtına yüklediler küfeleri, o garibim analarımız ne çileler çekti. Kamburları çıktı. İki büklüm o tarlalarda neler çektiler. Hala böyle mi devam etsin bu iş? Erkek de kahvede pişpirik oynasın, zar atsın. İşte onun için eşitlikten ziyade eşdeğer kavramını, yani adalet kavramını bu meselede en önemli kriter olarak görmek, en önemli referans olarak almak zorundayız" diye konuştu.   “ANNE, MAKAMLARIN O ULAŞILAMAZDIR, EN YÜKSEĞİDİR”   Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bizim dinimiz kadına bir makam vermiş. Ne makamı bu? Annelik makamı. Bir makam daha vermiş, Nedir o? Cenneti ayakları altına sermiş. Babanın ayakları altına koymamış, annenin ayakları altına koymuş. Dolayısıyla annenin ayağının altı öpülür. Ben anacığımın ayağının altını öperdim. Anam nazlanırdı. 'Anacığım çekme ayağını' derdim çünkü burada cennetin kokusu var... Bazen ağlardı. Anne başka bir şey ve makamların o ulaşılamazdır, en yükseğidir. Orası çok farklı bir yer. Bunu anlayanlar olur, anlamayanlar olur. Bunu feministlere anlatamazsın mesela. Çünkü onlar anneliği kabul etmiyor, böyle bir dertleri yok. Anlayanlar yeter bize diyoruz, onlarla yola devam ederiz" dedi.   KADINA ŞİDDET   Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınlara yönelik cinayetlere ilişkin olarak da, "Kadın cinayetleri oluyor değil mi? Gerçek olarak düşüneceğiz. İnançlı bir insan, sapıklardan filan bahsetmiyorum, gerçekten bu işin değerini bilenden bahsediyorum, bir kadın cinayeti, kadına şiddet böyle bir şeye girebilir mi? Mümkün mü? Giremez. Niye? Çünkü bir Müslüman olarak konuşuyorum, bizim dinimiz İslam, 'sin' kelimesinden türüyor. Ne demek sin? Barış demek. Biz bir barış dinin mensuplarıyız. Bu barış dininin mensupları olarak bizim dinimizde kadına bu şekilde bir zulmü asla yapamazsın. Şiddet, uygulayamazsın. Hatta evlatları için kesin hüküm nedir? 'Yanınızda yaşlanırlarsa annenize, babanıza öf bile demeyiniz' diyor. Çekeceksin nazını. Ana bu. Ona 'öf' bile demeyeceksin. Bizim değer ölçülerimiz bu kadar hassas" diye konuştu.   “BİZ, BİZE SIĞINAN İNSANLARI BOMBALARIN ALTINA TERK EDEMEYİZ”    Ülkemizin son yıllarda hem bölgesel sorunlara, hem küresel sorunlara farklı bakış açılarını yansıtmaya, bu bakış açılarını da çok cesur ve kararlı şekilde savunmaya başladığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ülke olarak, bölgesel ve küresel sorunlara bakışta çok ciddi bir avantajımız var. Biz doğudan gelen, ama yönü batıya dönük bir ülkeyiz. Şu anda Türkiye’de bir milyon 600 bin mülteci var. Batı’da Avrupa’da kaç tane mülteci var? 130 bin kişi. Sadece Türkiye’de bir milyon 600 bin ve bunlara bizim şu ana kadar yaptığımız harcama 4.5 milyar doları buldu. Bize dışarıdan gelen destek ne kadar biliyor musunuz? 200 milyon Dolarcık. Biz yine aynen bu süreci devam ettiriyoruz, ettireceğiz. Peki, Batı ne için bu noktada hassas değil? Onlar sadece bu işin lafını yapıyor. Hassasiyet yok. Ama biz diyoruz ki, ‘Açık kapı politikasıyla bize sığınan tüm oradaki mağdur, mazlum insanlara kapımızı açacağız.’ İçeride de bizi eleştirenler var. Varsın eleştirsinler, biz, sığınan insanları bombaların altına terk edemeyiz. Ölümle baş başa bırakamayız. Çünkü biz doğunun ilim ve medeniyetinin birikimini tevarüs edebilmiş, yeni medeniyetler inşa edebilmiş, birikimini batı ile tarihte kucaklaştırabilmiş bir ülkeyiz, böyle bir milletiz” dedi.   “TÜRKİYE ARTIK BÖLGESEL VE KÜRESEL SORUNLARA ADİL ÇÖZÜM ÖNERİSİ SUNAN BİR ÜLKE OLDU”   Türkiye son yıllarda öz güvenini tekrar kazanmaya, öz güveniyle sorunlara özgün çözümler üretmeye başladığını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:  “Bir yandan güçlü ve gittikçe de güçlenen bir ekonomiye sahibiz, bir yandan standartları her geçen gün ilerleyen bir demokrasiye sahibiz. Bunu sürdürüyoruz. Ülke içinde huzuru, istikrarı, emniyet ortamını, en önemlisi de birlikte yaşama kültürünü her geçen gün güçlendiren bir siyasi yapıya sahibiz."   Bütün bunların yanında Türkiye'nin artık bölgesel ve küresel sorunlara da farklı, samimi, adil çözüm önerisi sunan, sunabilen bir ülke olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İçeride ya da dışarıda bazıları bizim iddialarımızı, tezlerimizi, ezber bozan çıkışlarımızı istihza konusu yapabilirler. Biz bunlara aldırmayacağız. Biz yolumuza aynı kararlılıkla devam edeceğiz" dedi.   Yerleşik kalıpları zorlamaya, ezberlerin üzerine gitmeye, ön yargılarla mücadele etmeye devam edeceklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınların hak mücadelesinde de Türkiye'nin yeni açılımlar yapması, yeni yaklaşımları gündeme getirmesinin hayati derecede önem arz ettiğini, bu nedenle KADEM'e bu alanda çok farklı bir görev düştüğünü ifade etti.   "YILMAYACAKSINIZ, USANMAYACAKSINIZ VE BEN İNANIYORUM Kİ SONUNDA MAKSUDA ULAŞACAKSINIZ"   "Yılmayacaksınız, usanmayacaksınız ve ben inanıyorum ki sonunda maksuda ulaşacaksınız" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün birçok gelişmiş ülkede kadınların hak mücadelesinin belli kalıplara, kavram ve söylemlere hapsolduğunu gördüğünü söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, en başta kadınların hak mücadelesinin eşitlik kavramına takılıp kaldığını ancak adalet duygusunu ıskaladığını gözlemlediklerini ifade etti.   “İTHAL KAVRAM VE EYLEMLERİN YERİNE TÜRKİYE KENDİ ÖZGÜN MÜCADELE BİÇİMİNİ İNŞA EDEBİLİR”   Ülkemizin, farklı bakış açısıyla adalet, vicdan, samimiyet gibi kavram ve duyguları işin içine katarak farklı bir söylem ve eylem biçimini gündeme taşıyabileceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İthal kavram ve eylemlerin yerine Türkiye kendi özgün mücadele biçimini inşa edebilir. KADEM ve benzeri sivil toplum örgütleri yapacakları, yapacakları cesur çalışmalarla bir yandan inşallah Türkiye'de kadınların maruz kaldığı sorunların üzerine giderken, bir yandan da küresel bir kadın hareketinin çerçevesini oluşturabilir. Açıkçası KADEM'in bunu başarıyla yaptığını görüyor ve umutlanıyorum, umudum atıyor. Filistinli kadınların maruz kaldığı insanlık dışı muameleyi samimiyetle dile getirmek küresel bir farklılık demektir. Mısırlı, Suriyeli, Iraklı kadınların maruz kaldığı insanlık dışı muameleyi cesaretle dile getirmek küresel ölçekte farklı bir duruş demektir" dedi.   “SADECE TÜRKİYE'NİN KADINLARI DEĞİL, BÖLGENİN TÜM MAZLUM VE MAĞDUR KADINLARI İÇİN UMUT IŞIĞISINIZ”   Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadın sorunlarını, adalet kavramıyla birlikte ele almanın dahi başlı başına farklı bir tavır demek olduğuna belirterek, "KADEM'in tüm mensuplarından, yöneticilerinden benim özel bir ricam var. Bu duruş asla sarsılmamalıdır. Bu tavır asla geri adım atmamalıdır. Yapılan eleştiriler KADEM'in haklı ve adalet arayan duruşunu hiç bozmamalıdır. Sizler cesur olmalısınız, adam ol diyorsunuz ya... Sizler öz güven sahibi olacaksınız. Sizler bu konuda dünyaya söyleyecek sözünüz olduğunu, bölge ülkelerinin kadınları adına söyleyecek sözünüz olduğunu hiç unutmayacaksınız. Batı'daki kadına da Doğu'daki kadına da aynı anda söz söyleyebilecek bir dile ve birikime inanın sizler sahipsiniz, hiç şüphem yok. Aynı anda bir meta olarak, medyada istismar vasıtası olarak kullanılan kadının da Filistin'de, Suriye'de zulüm gören kadının hakkını da dile getirecek olan inanın sizlersiniz. Sizler, yine altını çizerek ifade ediyorum, sadece Türkiye'nin kadınları değil, bölgenin tüm mazlum, mağdur kadınları için umutsunuz, umut ışığısınız, adalet ışığısınız" diye konuştu.   KADEM'in, KADEM gibi sivil toplum örgütlerinin yapacağı her çalışmanın siyasetin ve idarenin de mutlaka ilgili alanına gireceğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye başkanlığı seçimlerine hazırlanırken, hiçbir siyasi partinin yapmadığı kadar kadınları siyasete teşvik edici olduklarını belirterek, kadınların seçim çalışmalarında kendisini hiç yalnız bırakmadığını ve kapı kapı dolaşarak çalışmaları sürdürdüğünü anlattı.   “CUMHURİYET TARİHİNDE BİZİM ANAYASA'DA YAPMIŞ OLDUĞUMUZ KADINLAR LEHİNE DEĞİŞİKLİĞİ HİÇBİR İKTİDAR YAPMAMIŞTIR”   Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 yıllık siyasi parti genel başkanlığı sürecinde, 12 yıllık başbakanlık sürecinde kadınların siyasete girmesi, siyaset yapması, ekonomik alanda olduğu kadar, siyasi alanda da varlık görmesi için mücadele verdiğine işaret ederek konuşmasını şu sözlerle sürdürdü: "Bunu hanım kardeşlerimiz de çok iyi bilir. Hanım kardeşlerimizle birlikte verdiğimiz siyaset mücadelesinin Türkiye'yi 1994 yılına göre çok farklı bir yere taşıdığını bugün görüyoruz. Anayasa'da değişiklik yaptık. Cumhuriyet tarihinde bizim Anayasa'da yapmış olduğumuz kadınlar lehine değişikliği hiçbir iktidar yapmamıştır. Bunu referanduma getirdik biliyorsunuz. Referandumda da halkımız yüzde 58 destek verdi ve tüm hanım kardeşlerimizle alakalı lehte yasal düzenlemeleri böylece çıkardık. Milletvekilliği konusunda kadınları teşvik edici olduk. Belediye başkanlıkları, il genel meclisi, ilçe meclis üyelikleri konusunda hanım kardeşlerimizi teşvik edici olduk. Çalışma hayatında kadınlara yönelik tarihi reformlar yaptık. Şiddete, ayrımcılığa karşı aynı şekilde tarihi nitelikli adımlar attık. Hiç kuşkusuz ideal noktada olduğumuz iddiasında değiliz. Ancak çok umutlu, çok umut verici bir noktada olduğumuza ben yürekten inanıyorum. Öz güvenlerini yükselen, cesaretlerini sergileyebilen Türkiyeli kadınların gittikçe yaygınlaşan şekilde hak ve adalet mücadelesini daha ileri seviyeye taşıyacaklarına da ben eminim. Türkiyeli kadınların sadece ülkemizdeki değil, bölgedeki, yeryüzündeki tüm kadın kardeşlerine, dostların umut ışığı olacaklarına da aynı şekilde yürekten inanıyorum. Bugüne kadar kadınların hak mücadelesinde hep yanlarında olduk, inşallah bundan sonra da bu mücadelede teşvik edici olmayı sürdüreceğiz."
adminadmin