Analiz
Giriş Tarihi : 07-11-2018 11:23   Güncelleme : 07-11-2018 11:23

Doğu Türkistan’dan Suriye’ye!..

Doğu Türkistan’dan Suriye’ye!..

Suriye’de savaş başladığından beri bir milyondan fazla insan katledildi, yaklaşık dört milyonu bizim ülkemizde olmak üzere on milyondan fazla insan ülkelerinden ayrılarak mülteci durumuna düştü.

Suriye’de başlayan savaşla birlikte Lübnan’ın Arsel bölgesine sığınan yüzlerce Türkmen ailenin yıllardır çok zorlu koşullarda yaşadığı haberlerini okuduk son günlerde. Çoğunluğu Suriyeli Türkmenlerden oluşan Yüzlerce aile, İran destekli milislerin zulmü ve zorlu coğrafi koşullar altında hayatta kalma mücadelesi veriyor. Bu insanların tek istedikleri Türkiye’nin yardım elini uzatması. O bölgeden alınarak bu tarafa getirilmeyi bekliyorlar. Devletimiz Türkmen kardeşlerimize sahip çıkmalıdır.

Savaşın tarumar ettiği Suriye’deki insani yardım meselesine, Türkiye kadar samimi ve pazarlıksız yaklaşan hiçbir ülke olmadı şimdiye kadar. En iyisi, en insani yaklaşanı bile Emperyalist yağmacı güdüyle attığı her iyi adımı bir pazarlığa tabi tutarak attı.

Aslında bu, tarihin de ispat ettiği bir gerçekliğin bugünün şartlarında yaşanmasıydı. Anadolu, Ana yüreği gibi büyük ve merhametli olan bu topraklar kimleri kucaklamadı ki yıllar boyunca. Balkanlarda düzenli soykırıma maruz bırakılan Boşnaklardan Arnavutlara, Kafkasya’da Rus zulmünden kaçan Kafkas halklarına, Gürcü, Tatar, Arap, Kürt, Müslüman Coğrafyanın mazlumlarının yanında, mazlum duruma düşmüş Polonyalısından İspanya engizisyonundan kaçan Yahudilere kadar Anadolu’nun kucak açmadığı millet kalmadı şu yeryüzünde. Anadolu tarihi misyonunu bu manada hiçbir pazarlığa tabi tutmadan yerine getirdi, bazı aksaklıklara rağmen hala yerine getiriyor çok şükür.

Son aylarda Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin yaşadığı zulüm arşı titretecek noktaya ulaştı. O kadar ki Çin, Doğu Türkistanlı Müslüman Türkleri “eğitim kampı “adı altında kamplara alıyor ve yoğun işkence ile katlediyor. Bu zulümden kaçıp bir şekilde ülkemize sığınan soydaşlarımızın iade edilmek için gözaltına alındığı veya iade edildiğine dair haberler duyuyoruz zaman zaman.  Müslüman Coğrafyanın en mazlum milleti Doğu Türkistan’dır. En çok zulme maruz kalan ama en az dile getirilen milleti.  Sayı yarıştırmak değil maksadımız ama, sayı olarak en çok Müslümanın katledilmesine rağmen bir türlü dikkat çekilmeyen millet.

Çin’in, Müslüman Doğu Türkistanlıları Kamplara alınması için (yapılması gerekenleri içeren) bir eylem listesi var, burada içki içmemeniz, namaz kılmanız, Çin kültürüne ait herhangi bir şeyi yapmamanız içeri alınmanız için yeterli. Bunların içinde Türk bayrağı da var. İslam ve Türklüğü anımsatan isimleri çocuklarınıza koymanız yasaklanıyor. Kendi inanç ve kültürüne ait olan şeyleri yapmamanız yeterli değil, illaki Çinliler gibi yaşayacak onların istediği şeyleri yapacaksınız. Kampa alınan erkeklerin ailelerini Çinli erkeklere vermek de dahil, zulmün sınırsız boyutu yaşanıyor Doğu Türkistan’da.

Dünya sessiz. Dünya Çin’in gücünden ve ekonomik yaptırımından korkuyor. Ve tabi ki öldürülen, zulme maruz bırakılanlar Müslüman ve Türk olunca açıkça pek de umursamıyorlar.

Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu yıllar öncesinden “Şartlar Türkiye’yi tarihî misyonunu üstlenmeye zorluyor” demişti! Tarihi misyonumuzun bir parçası mazlumlara ana olmaksa, diğer tarafı dünyaya adalet dağıtmaktır. Adaletsizliğin kaynağı emperyalist zalimlerin doymak bilmez iştahları yüzünden dünyayı yangın yerine çevirme hevesleridir…

Zalimler ancak kılıcın yazdığı kelimelerden anlar.

Bu zulme karşı duracak, mazlum kardeşlerimize sahip çıkacak tek güç yine biziz. Türkiye olarak en öncelik olarak bize sığınan Doğu Türkistanlı kardeşlerimize sahip çıkmakla başlayıp, Çin ile ilişkileri en asgari seviyeye getirmek ve sonrasında ise bu zulümlerin hesabını sorma noktasında olmamız gerek.

Tayyar TERCAN - MİLAT

adminadmin