Genel
Giriş Tarihi : 19-12-2019 09:29   Güncelleme : 19-12-2019 09:41

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın: Sözleşmeli istihdam bitmeli aileler birleştirilmeli!

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın: Sözleşmeli istihdam bitmeli aileler birleştirilmeli!

Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, öğretmenlerin işinden ve yerinden memnun olmasının, eğitimde kalitenin ve başarının artması anlamına geldiğini belirterek, “O hâlde, ucuz işçilikten farksız ücretli öğretmenlik ayıbına da aileleri bölen, öğretmenin zihnini ailevi sorunlarla meşgul eden, aynı işi yapanlar arasında sosyal hiyerarşi üreten, hak ve ücretlerde haksızlıklara fırsat veren sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilmelidir. Yetkililerden, sözleşmeli öğretmenlerimizin aile hasretine son verecek, onları ailelerine kavuşturacak adımı atmalarını, ara tatilde tayin hakkı vererek mahzun yüzleri güldürmelerini bekliyoruz” dedi.

Ali Yalçın, sözleşmeli öğretmenlerin katılımıyla Cizre Şırnak’ta yapılan eylemde, sözleşmeli öğretmenler için eşit özlük hakları ile kadro talebini dile getirdi, parçalanmış aileleri kavuşturacak düzenlemenin yapılması çağrısında bulundu.

Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının mağduriyetlerine artık ‘dur’ denilmesi gerektiğini kaydeden Yalçın, şöyle devam etti: “Bir öğretmen düşünün ki diğer tüm çalışanlar mesai bitiminde evine, ailesine giderken, o, aile hasreti kokan soğuk bir dört duvar içine doğru yürümektedir. Diğer tüm ebeveynler çocuklarıyla hafta sonu planları yaparken, o, eş ve çocuk hasretiyle kahrolmaktadır. Herkes aklıyla, bedeniyle kendisini işine verip coşkuyla çalışırken, o, bedeniyle sınıfta, aklıyla uzak düşmüş yuvasındadır. İşte o, sözleşmeli öğretmendir ve tasavvurun ötesinde acı bir Türkiye gerçeğidir. Bugün bu alanda, sözleşmeli öğretmenlerimizle birlikte, insan haklarına, adalete, hakkaniyete ve çalışma ahlakına aykırı bir uygulamaya, sözleşmeli istihdama son verilmesi talebimizi haykırmak için toplandık. Geleceğin nesillerini yetiştirmenin övüncünü yaşamak isteyen eğitimciyi ailesinden ayrı, çocuklarına hasret bırakan sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının mağduriyetlerine ‘dur’ demeye geldik. Bilinmelidir ki kamu hizmetlerinde kalite, süreklilik, kapsayıcılık ve güvenlik kadar, kamu görevlilerinin istihdam şekli, çalışma şartları, mali, sosyal ve özlük hakları da önemlidir.”

Sözleşmeli öğretmenlik, aynı kısır döngüyü yeniden kurup birçok değeri heba etmenin adıdır

Kamu görevlilerinin ‘genellik, adillik, eşitlik’ ilkelerine uygun hükümlerle muhatap olmasının ‘saygın iş’ anlayışının bir gereği olduğunu ifade eden Yalçın, “Anayasanın, ‘asli ve sürekli nitelikteki kamu hizmetlerinin kamu görevlileri eliyle yürütülmesi’ gerektiğine ilişkin hükmü ortadayken ve aynı unvanda kadrolu statüde istihdam olmasına rağmen, eğitim-öğretim hizmetinde sözleşmeli öğretmen çalıştırılmasını kabul etmemiz mümkün değildir. Sözleşmeli öğretmen istihdamı, gerek sözleşmeli eğitimciler gerek istihdamı gerçekleştiren kurumlar gerekse farklı statüdeki personelden aynı kamu hizmetini alan öğrenci ve ebeveynler açısından ciddi sorun oluşturmaktadır. Sözleşmeli öğretmenlik, kabul edilmiş hatanın tekrarı, geçmiş sıkıntıları unutmanın, aynı kısır döngüyü yeniden kurup birçok değeri heba etmenin adıdır” şeklinde konuştu.

AYNI GÖREVİ YAPANLAR ARASINDA EŞİTSİZLİK KABUL EDİLEMEZ

Türkiye’nin, 2005-2011 tarihleri arasında sözleşmeli öğretmen istihdamı deneyimini yaşadığını, söz konusu tarihler arasında 70 bin civarında sözleşmeli öğretmenin istihdam edildiğini hatırlatan Yalçın, “Ancak, kurum içi çalışma barışının bozulması, öğretmenlerin verimliliğinin düşmesi, Millî Eğitim Bakanlığı’na ve eğitim politikalarına olan güvenin azalması, sözleşmeli ile kadrolular arasındaki farklılıklardan doğan dava yükü ve hukuki karmaşa gibi sebeplerden dolayı eğitim-öğretim faaliyeti olumsuz etkilenmiş, 2011 yılında sözleşmeli öğretmenliğe son verilmiştir. Sözleşmeli öğretmenliğe son veren Kanun Hükmünde Kararname’nin gerekçesinde yer alan, ‘Sözleşmeli personel istihdamının; kamu hizmetlerinin etkili, verimli ve hızlı bir şekilde yürütülmesini sağlamadığı; uluslararası hukuka ve anayasaya aykırı bir şekilde, kamu personeli arasında mali ve sosyal haklar ile diğer haklar arasında farklılığa, eşitsizliğe, adaletsizliğe sebep olduğu’ şeklindeki tespitler bugün için de geçerlidir. Peki, aradan geçen zaman zarfında ne değişti de bugün sözleşmeli öğretmenlik dayatmasında ısrar ediliyor? Kimse bunun cevabını kamuoyuna ve eğitimcilere veremiyor ama bu sorun can yakmaya, mağdur etmeye devam ediyor. Yıllardır aynı şeyi söylüyoruz. Aynı vazifeyi yapan kamu görevlileri arasında hak ve ücretlerde eşitsizlik kabul edilemez. Aynı sınıfta aynı dersi anlatan, aynı okulda aynı isim ve vasıfla görev yapan öğretmenler arasında ayrımcılık olmaz, olmamalıdır.  Aksi hâlde, çalışma barışı yara alır, iş verimi azalır. Anayasanın eşitlik ilkesi çiğnenir. Aynı işi yapan kadrolularla sözleşmeliler arasında fiili bir hiyerarşi üretilir. Nitekim böyle de olmuştur ve olmaktadır” ifadelerini kullandı.

İŞİNDEN VE YERİNDEN MEMNUN ÖĞRETMEN DEMEK, EĞİTİMDE KALİTENİN VE BAŞARININ ARTMASI DEMEKTİR

Sözleşmeli öğretmenlerin iş güvencesi, sosyal güvence statüsü, vergi dilimi, net ek ders ücreti, kademe-derece ilerlemesi, görevde yükselme, unvan değişikliği, yurt dışı eğitim ve görevlendirme, mazerete ve isteğe bağlı yer değişikliği, harcırah, dil tazminatı, norm kadro fazlalığına dayalı süreçler, net hazırlık ödeneği gibi, aynı okulda, aynı sınıfta, aynı işi yaptığı kadrolu öğretmenlere sağlanan haklardan faydalanamadığına dikkat çeken Yalçın, şunları söyledi: “Sözleşmeli öğretmenlik uygulaması anayasal hakları sınırlamakta, aile bütünlüğünü bozmakta, eşleri birbirinden, çocukları da anne babalarından ayrı bırakmakta, öğretmenleri işi ile eşi arasında tercihe zorlamaktadır. Haklı taleplere, geçerli mazeretlere duyarsız yanlış istihdam politikası öğretmenlerimizin moral ve motivasyonunu olumsuz etkilemekte, eğitimde verimliliği düşürmektedir. Kadrolu öğretmen mevzuatın verdiği güvenceyle aile bütünlüğünü sağlarken, sözleşmeli öğretmen ailesine kavuşacağı gün için şafak saymaktadır. Kamu istihdam politikalarına yön verenler, nitelikli kamu hizmetinin ancak iş ve iç huzuruna kavuşmuş, anayasal hakları tesis edilmiş kamu personeli eliyle yürütülebileceğini görmelidir. Eğitimciler, işi ile ailesi arasında tercihte bulunma zorunluluğundan kurtarılmalı, anasından babasından ayrı büyüyen çocukların aile hasretine son verilmelidir. İşinden ve yerinden memnun, mutlu öğretmen demek, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere, istihdamda güçlük çekilen yerlerde eğitimde kalitenin ve başarının artması demektir.”

UCUZ İŞÇİLİK ÜCRETLİ ÖĞRETMENLİK AYIBINA DA EŞİTSİZLİK VE HAKSIZLIK OLUŞTURAN SÖZLEŞMELİLİĞE DE DUR DENİLMELİDİR

Eğitimdeki başarının terörle mücadelede de en etkili yöntem olduğunu dile getiren Yalçın, “Okulda olması gereken çocukları dağda görmek istemiyorsak eğitimde teşvik sistemine geçmek zorundayız. Terör ancak eğitimle biter. Terör biterse kalkınma olur. Genç işsizliği azalır. Gençliğin enerjisi refaha, kalkınmaya, bölgenin gelişmesine harcanmış olur. O hâlde, ucuz işçilikten farksız ücretli öğretmenlik ayıbına da eşitsizlik ve haksızlık oluşturan sözleşmeliliğe de dur denilmelidir. Aileleri bölen, öğretmenin zihnini ailevi sorunlarla meşgul eden, aynı işi yapanlar arasında sosyal hiyerarşi üreten, hak ve ücretlerde haksızlıklara fırsat veren sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilmelidir” diye konuştu.

AİLELER KAVUŞTURULMALI, ARA TATİLDE TAYİN HAKKI VERİLEREK MAHZUN YÜZLER GÜLDÜRÜLMELİDİR

“Personel sisteminde bir devrim yapılmalı; iş güvencesi için, eşit işe eşit ücret için, çalışma barışı için, emekte performans, hizmette yüksek kalite için, bütün kamu sistemi kadrolu istihdamda birleştirilmeli, adaletsizlikler bitirilmelidir” diyen Yalçın, sözleşmeli öğretmenliğin bütünüyle terk edilmesi, mevcut sözleşmeli öğretmenlerin ivedilikle kadroya geçirilmesi gerektiğini vurguladı.

Ali Yalçın, Türkiye’nin gücü ve tarihi birikiminin, sahip olduğu inanç ve medeniyetin, insan onuru, aile ve emek konusundaki güçlü hassasiyetin, güvencesiz istihdamı kamuda terk etmeyi, aile kurumunu muhafaza etmeyi zorunlu kıldığını kaydederek, sözlerini şöyle tamamladı: “Bizler, Türkiye’nin gerek mali gerekse fikrî gücünün en kısa süre içerisinde sözleşmeli öğretmenleri kadroya taşımaya, sözleşmeliliği tarihte ikinci defa kötü bir anı olarak bırakmaya yeteceğine inanıyoruz. Yetkililerden, sözleşmeli öğretmenlerimizin aile hasretine son verecek, onları ailelerine kavuşturacak adımı atmalarını, ara tatilde tayin hakkı vererek mahzun yüzleri güldürmelerini istiyor ve bekliyoruz.”

adminadmin